Ana içeriğe atla

Kapı Önü Dedikoduları - Ortaokul Aşkı / Platonikliğin Dibi

Köydeki günlerim ayağımdaki çatlak nedeniyle yatakta geçiyordu.
Babam geleli üç günü geçmişti ve işe başlayacağı için birkaç gün sonra dönmesi gerekiyordu. Hesapta olmayan ayak çatlağı nedeniyle biz babamla geri dönemeyecektik. Hoş çatlak hemen düzelebilen bir durum değildi ama en azından bir süre daha kaynama aşamasında yatakta kalmam ve ayağımın düzelmesi gerekiyordu. 

Babamın bir an önce gitmesi için deli gibi dua ederken, Hüseyin her gününü bizim evde geçirmeye başlamış ve babamla kanka modunda takılmaya devam etmişti. Günlerdir aklımı kurcalayan şeylerden birisi de Hüseyin ile babamın neden bu kadar sıkı fıkı olduklarıydı. Üstelik ben can çekişirken bile ben ikinci planda kalmış, onlar neredeyse kahveden iki çay söyleyecek durumda soğukkanlılıkla beni umursamamışlardı. Beyin devrelerimi yakmadan bu durumu açıklığa kavuşturmam gerekiyordu. 

Babamın gitmesine bir gün kala babamı yalnız yakaladım. Herkesin işi vardı ve babamla evde yalnızdık. Şükür ki Hüseyin belası harman zamanı olduğundan vakit bulup o gün hiç gelmemişti. Babam çayına ve sigarasına çok düşkün olduğundan yine her zaman yaptığı gibi ikisini bir arada evin sundurmasında götürüyordu. Hali hazırda dedemin de ortalıklarda olmayışı işine çok yaramışa benziyordu. Bende kendime çatlak ayakla bir çay alıp babamın yanına kıvrıldım. Babamı çok özlemiştim aynı zamanda. Biraz muhabbet açtım ve oradan buradan derken konuyu Hüseyin'e getirmeyi başardım. Babama Hüseyin abiyle çok samimi olduklarını, bu kadar yakın olacak kadar ne ara görüştüklerini sordum. Babam da bana Hüseyin'in askerde kaza geçirip köye getirildiği zamanlarda köyde olduğunu ve geçmiş olsun ziyaretine gittiğinde yanında kimse olmadığından uzun uzun sohbet etme fırsatlarının olduğunu ve şehre dönene kadar da her gün zaman geçirdiklerini anlattı. Ve bende taşlar yerine oturmuş, kafamdaki lambalar tek tek yanmıştı. Bu manyak aklı sıra babamın yakınlığını farklı algılamıştı. Düştüğüm geceki samimi halleri de bunu açıklıyordu. 

Hüseyin'in kaza geçirip köye geldiği dönem kış dönemiydi ve babam o sıra işlerinden çok bunalmış, köyde bir kaç gün kafa dinlemek istemişti. Bizler okul olduğu için şehirde kalmıştık ve babam yalnız köye gelmişti. Demek ki o sıra Hüseyin efendi kendine yandaş bulduğunu sanmış, kafasında kurmuş ve bu nedenle babamın yanında bu kadar rahat davranmıştı. Ancak bilmediği şeylerden biri babamın Hüseyin'in art niyetini öğrendiğinde bu sevecen yüzünden eser kalmayacağıydı. Ah ne büyük hata, yazık Hüseyin sana. 

Ben bu düşünceler içindeyken teyzemler, annem ve dedem harman yerinden geldi. Anneannem normalde gitmezdi ama o gün onunda gideceği tutmuştu. Herkes geldikten sonra akşam yemeği yendi. Akşamları sivrisineklere rağmen sundurmada oturmak efsane bir şeydi. Eskilerden açılan sohbetler eşliğinde vaktin nasıl geçtiğini anlamazdınız. 

Çaylar koyulmuş, koyu muhabbet ederken bahçe kapısı açıldı. Köpek tepki vermediğine göre gelen tanıdık biriydi. Duyduğum sesle yine olan biten sinirlerim tepeme çıkmıştı. Yine bu yüzsüz kendini bilmezce soluğu bizim evde almıştı. Ama bu defa yalnız gelmemiş, kardeşlerini de getirmişti. Koloni halinde yukarı çıktılar ve herkes bir kaynaşma sonrasında muhabbete devam etmeye başlamıştı. Benim keyfim kaçmış, dahası bu manyağın dengesiz bir şeyler söylemesinden elim ayağım iyice titremeye başlamıştı. Ayağımın ağrısını bahane ederek odaya dinlenmeye geçeceğimi söyledim. Zaten kimse de itiraz etmedi. 

Odaya girdikten sonra içim içimi yiyordu ama elden gelen bir şey yoktu. Bir an önce gitsinler diye dua ederken kızlar yanıma geldi. Misafir olunca kimse bir şey de diyemez tabii ki. Onlarda fırsattan istifade soluğu hemen benim yanımda almışlardı. Kızlardan da artık eskisi kadar haz etmemeye başlamıştım. 

Ben uzanmış yatarken kızlardan büyük olanı oradan buradan muhabbet açtı. İçimden muhabbeti abilerine getirmedikleri için sevinç çığlıkları atıyordum. Zira abileri yetmezmiş gibi bir de kardeşleriyle uğraşacak gücüm yoktu. Aklımın tamamı dışarıda neler döndüğündeydi. Kızlarla konuşuyordum ama sadece konuşuyordum. Bir ara ikinci büyük kardeşin saçmalıklarıyla dünyaya sert bir iniş yaptım. Beynim uğuldamaya başlamıştı. Kendimi pür dikkat verip, kıza bir daha söylediği şeyleri tekrar etmesini istedim. O da bana aynen şu cümleyi sarf etti;
"Aklın yolu birdir. Sonunda abime açılmışsın. Senin de yakışıklı abime aşık olduğunu biliyorduk. Çok sevindik."

Bunlar ailecek kafayı mı yemişti? Nelerden bahsediyorlardı? Hüseyin nasıl bir manyaktı ve kafasında neler yaşıyordu? En kötüsü de benimde onu istediğimi sanan daha kaç kişi vardı? Bu sefer her şey iyice birbirine girmişti. Platonik derken dibine vurmuş, gözünü çıkarmakla kalmamış, resmen paramparça etmişti. Allah'ım sanırım beni sınamaya devam ediyordu. Sahi bir de gülsem mi, ağlasam mı bilemediğim yakışıklılık meselesi vardı. Hayatımda yakışıklı görmesem, yakışıklı diye yutturacaktı...

Devam edecek....


Yeni notta görüşmek üzere.

Hoşçakalın.

Yorumlar

  1. 2 dir okuyorum beni baya merak sardı. Şu Hüseyin e de gıcık oldum. Yanlışlıkla göz göze gelmezler umarım. Olay. Hemen evlilik teklifi eder bu deyyus

    YanıtlaSil
  2. Senin kalemin sankim... Başarılar Beydacım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. istiridye avcısı;
      Canım ben değil sevgili Zuzu yazıyor. Daha önce Bugünün Notu bloğunda yazıyordu. Fakat sonrasında benimle beraber yazmaya karar verdi ve hikayesini kendi bloğundan buraya taşıdı. 40 yıla yakın bir dostluk var. Yazım tekniğimiz benziyor olabilir ancak bu yazılanları Zuzu birebir yaşadı. Kurgu bir hikaye olmasını ve benim kalemimden çıkmasını çok isterdim ancak maalesef öyle bir durum söz konusu değil. Belki günün birinde sevgili Zuzu bu hikayeyi kitap yapar kimbilir:)

      Sil
  3. Çok heyecanlı gidiyor ya bir sonraki bölümü merakla bekliyorum... :)

    YanıtlaSil
  4. Şu Hüseyin'de çok olmaya başladı...Her fırsatı kullanıyor valla.
    Ya sona ne demeli?şok oldum :)

    YanıtlaSil
  5. Baba da Huseyin e hasta diye gostermis oldugu ilgiyi kizina gosterse Huseyin sorunsali cozulurdu.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

Cahit Sıtkı Tarancı - Kırık Bir Aşk Hikayesi

Cahit Sıtkı Tarancı'nın meşhur bir şiiri var, " Abbas" adında.

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Nil Karaibrahimgil - Ben Aptal Mıyım?

 

Bugün 23 Nisan, Hep Neşeyle Doluyor İnsan

 

Şermin Yaşar, İlber Ortaylı - Cumhuriyet'in İlk Sabahı Kitap Alıntısı

 

Poy Baharatı Nedir? Nerelerde Kullanılır?

  Merhabalar Baharat kullanmayı sever misiniz?

Naime Özeren - 23 Nisan

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.