Ana içeriğe atla

Kapı Önü Dedikoduları - Ortaokul Aşkı / Babam ve Hüseyin

Babam aklına estiğini yapan biriydi.
Biz köyde kaldığımız zamanlarda daha köyden dönmemize günler varken, aklına estiği gibi köye çıkar gelir ya o gün akşam ya da ertesi sabah bizi toplar şehre götürürdü. Bu huyunu oldum olası sevmedim. Halen daha sevmiyorum. 

O günde yine Allah bilir kafası neye bozulmuştu ve işten çıktığı gibi köye günde bir kez gelen otobüse atladığı gibi soluğu köyde almıştı. Tabii babamın gelişini ben o sırada saçma salak işlerle uğraştığımdan dolayı kaçırmıştım. 

Babam bana bakarak "Hoşgeldin" demeyecek misin? diye sorunca kendimi toplayıp babama "hoşgeldin" dedim. Ama eve gelene kadar o kadar korkmuştum ki, üstüne babamı burada görmek hiç iyi olmamıştı. Üstelik babamın bu gelişi köyden geri dönüş için olan akşam treni gittiğinden sabah ilk otobüsle geri döneceğimiz anlamına geliyordu. Bu bir anlamda iyiyken, bir anlamda daha ben köyün tadını doyasıya çıkaramadığım için kötüydü. Hoş bu kadar sıkıntının içinde daha ne kadar köyün tadını çıkaracaktım bilemiyordum. 

Anneannem o sırada bombayı patlatınca ev birbirine girdi. Dedemi sordu. Bende olanları birbir anlattım. Aynı zamanda da halen daha kaşınıyordum. Herkes bir ağızdan konuşup, bana sözlü saldırdıkları sırada babam bana baktı ve hayatında ilk defa mantıklı olarak "O ne anlar arpa çalkalamaktan da onu gönderdiniz? Teyzelerinden biri ya da annesi gitseydi" dedi. Ben babamın yüzüne aptal aptal bakıyordum. Bu benim babam olamazdı değil mi? Mutasyona mı uğramıştı? Yoksa birileri "eskiyi getir, yeniyi götür" kampanyasında mı değiştirmişti babamı bilmem ama babam ilk defa gözüme şirin görünmüştü. Babam herkesin aç olduğunu, sofrayı kurmama yardım etmem gerektiğini söylediğinde fırçadan yırttığım için her ne kadar kaşınsam da bunu umursamadan sofrayı hazırladım. Sofraya oturacaktık ki, dedemin traktörünün sesini duydum. Gidip hemen bahçe kapılarını dedeme açtım ve dedem traktörü her zamanki yerine çekip eve gitti. 

Şükür ki beklediğim gibi kabuslu bir akşam olmamıştı. Babamdan hazırlanın sözünü duymayı bekliyordum ama bir türlü o sözcükler ağzından çıkmamıştı. Gerçi evdeki işler de henüz bitmemişti ama babam laftan anlayan biri değildi. Bu nedenle babam bizi almaya geldiğinde "hadi gidiyoruz" ya da şehirden telefon edip "yarın gelin" dediğinde anneannem bir daha göndermez diye sesini çıkarmazdı. Bu defa babamdan ses çıkmaması garipti. Annemi yalnız yakaladığımda sabah gidip gitmeyeceğimizi sordum. Annem gitmeyeceğimizi, babamın bir kaç gün kafa dinlemek adına köye geldiğini, şayet işleri bitirirlerse beraber döneceğimizi, bitmezse de bitince kendimizin döneceğini söyledi. İçime sular serpilmişti ama bir yandan da içim hiç rahat değildi. Babamın ateş hattında bulunması hiç işime gelmiyordu. Şayet bu manyak anne-babasını ikna edip istemeye gelmeye kalkarsa vay benim halime. Babam gerçekten zapt edilemezdi. Üstelik işin ucu anneannem ve dedeme kadar sıçrardı. Çocuk yaştaki beni kimden cesaret alıp istemeye geleceklerinden tutun da, aklınıza gelebilecek her konuda söylenir, olmadı üstüne hiçbir şeyden haberi olmayan anneannem ve dedemi de işin içine katabilirdi. 

O akşam olaysız şekilde dağılmıştık. Ben o kadar kaşınıyordum ki, uyumak ne mümkün. Babam bahçeye çıkmış yine elinde sigarası dedeme göstermeden kuytularda sigara içiyordu. Dedemin yanında, yöresinde bir gün olsun sigara içtiğini görmemiştim. Dedem de bilirdi ama ses etmezdi. 

Babamın yanına gittim ama artık kaşımaktan ne tırnak kalmıştı, ne de deri. Her yerim kabarmaya başlamıştı. Babam bana "Bu böyle olmaz! Kazanı yak. Su taşırız. Yıkanmalısın. Yoksa her yerin fena olacak." dedi. Babam ve su taşımak. Rüyamda görsem hayra yormam. O derece tezatlar. Bu demek oluyor ki, gecenin köründe arka çeşmeye gidilip su taşınacak. Ön çeşme daha yakında ama köy kahvesinin önünden geçileceği için uygun düşmezdi. 

Gidip uyuyan kardeşimi su taşımaya yardım etmesi için çağırdım ama nasıl bir uykusu varsa uyanmak bilmiyordu. El mecbur ben kendim gidecektim. Babam bahçede ağacın dibine çökmüş benim kazanı doldurmamı bekliyordu. Bir yandan kazanın altını yakmaya çalışmıştım ama becerememiştim. Babam kazanın altını yakacağını, benim kazanı doldurmamı söyledi. Kaç tur gidip geldim hatırlamıyorum. Yorgunluktan banyo yapacak hal bile kalmamıştı ama lanet olasıca kazan bir türlü dolmuyordu. Hoş benim de getirebildiğim su belli. Ne bekliyorsam. Çeşmeden suyu doldurup eve döndüğüm sırada nasıl olduğunu anlamadığım şekilde yere kapaklandım. Öyle bir kapaklanma ki, tam çakıl taşlarının olduğu kısma denk getirmiştim. Az daha dayanıp toprak zeminde düşseydim ne vardı sanki. Bir taraftan ağlıyor, bir taraftan söylenip ayağa kalkmaya çalışıyordum. Ayağa kalkmaya çalıştığım sırada ayağımı oynatamadığımı fark ettim. O kadar keskin bir acıydı ki, bunu daha önceki tecrübelerimden biliyordum. Sanırım ya çatlak vardı ya da kırık. Kalkmak için son bir hamle yaptım ama daha beter yere yapıştım. Normalde dibimde biten aile fertlerimden kimseyi de etrafımda göremiyor olmam da büyük ironiydi. Babam neredeydi? Beni neden merak etmemişti?

Yavaş yavaş sürünerek eve ulaşmaya çalıştığım sırada arkamda bir hareketlilik hissettim. Kafamı çevirmemle göz göze geldik. Manyak yine peşimdeydi. Bu sefer canımın acısıyla ona bağırmaya başladım. Gitmesini söyledim ama beni dinlemedi. Yanıma gelip elimi tuttu ve ayağa kaldırmaya çalıştı. Bırakmasını söyledikçe elime kene gibi yapışmış ve bırakmamıştı. Ben yerden zaten kalkamıyordum. Ellerimi de ellerinden kurtaramıyordum. Ne zaman ki ayak bileğime dokundu, bende film tamamen koptu. Avazım çıktığı kadar bağırdığım sırada babamı hiç hesaba katmamıştım. İstediğim sadece Hüseyin'den kurtulmaktı. Babamla göz göze geldiğimizde artık yolun sonuna geldiğimi anlamıştım. Artık babam beni kesin kesecekti. Hüseyin beni olduğum yere bırakıp babamın yanına gitti. Hatırladığım son görüntü babamla Hüseyin'in el sıkışmasıydı. 

Devam edecek....


Yeni notta görüşmek üzere.

Hoşçakalın.

Yorumlar

  1. Ne yazsam bilemiyorum ama umarım kurgudur okuduklarım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Abdullah Özer;
      Maalesef kurgu değil. Hepsi sevgili Zuzumun başına gelen gerçek olaylar maalesef. Yani içinde kurgu denen tek kelime yok.

      Sil
    2. Abdullah Bey;
      Bu okuduklarınız tamamen şahsım tarafından yaşandı maalesef.

      Sil
  2. devamını sabırsızlıkla bekliyorum neden mi iki ayağı mı kırıldı tek mi neden el sıkışıyollar yaaa orda bağıran kız var canı yanıyo :P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. uzmanamator;
      Açıkçası ben biliyorum ama Zuzu kızar diye söyleyemem. Belki devam bölümlerinde açıklayacaktır.

      Sil
    2. O sahneyi bende bir süre sonra anladım. İlerleyen bölümlerde bunun nedeni açıklanacak.

      Sil
  3. Kurguysa hem dili hem kurgusu çok güzel. Ama Abdullah özer in dediği gibi umarım kurgudur

    YanıtlaSil
  4. aslında ortadaki olay küçükken benimde yaşadığım çıkmazlara benziyor. ortada bi olay yok küçük bir insanın bakışı ve korkuları yüzünden olay bu hale geliyor. valla ben baya güldüm ama geçmiş olsun tabi ayagınıza ve hislerinize üzüldüm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. istanbulacilelektrikçisi;
      Açıkçası bizim dönemimizde dedikodu çıktı mı önünü almak zor olduğundan abi desek bile bir erkekle konuşamazdık. Zira hele köy yerinde adınız çıkarsa vay halinize.

      Sil
    2. Kızların yaşam koşulları bizim zamanımızda daha sıkıntılıydı. Konuştuğunuz duyulursa hemen dedikodu kazanları kaynamaya başlardı.

      Sil
  5. Gerçekten yaşanmış olması üzücü

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Beyza Alkoç - 3391 Kilometre

Merhabalar Beyza Alkoç'un 3391 kilometre kitabını ilk çıktığı zaman görmüştüm ama açıkçası almakla almamak arasında kalmıştım. Kitap hediyeleşme etkinliği sayesinde okuma fırsatı bulduğum kitaba tek kelimeyle bayıldım. 

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

Poy Baharatı Nedir? Nerelerde Kullanılır?

  Merhabalar Baharat kullanmayı sever misiniz?

Smilodon (Kılıç Dişli Kaplan) Hakkında Bilinmeyenler

Herkese Merhaba  Bugün sizlere Smilodon'dan (Kılıç Dişli Kaplan) bahsedeceğim. 

Fatih Murat Arsal - Ödünç Aşk

Merhabalar Fatih Murat Arsal'ın kalemini sevdiğimi bilmeyen kalmadı sanırım.

Gabriel Garcia Marquez - Ağustosta Görüşürüz

 

Yeşil Yol

 

Samed Behrengi - Bir Şeftali Bin Şeftali

Herkese merhaba Kısa zaman önce bitirdiğim bir kitap Bir Şeftali,Bin Şeftali. Bir gün annesinin dalında büyümekte olan bir şeftalinin hikayesi bu. Bu şeftali büyüyünce sahibi tarafından köye satılmaya götürülür.

Cahit Sıtkı Tarancı - Kırık Bir Aşk Hikayesi

Cahit Sıtkı Tarancı'nın meşhur bir şiiri var, " Abbas" adında.