Ana içeriğe atla

Kapı Önü Dedikoduları / Ortaokul Aşkı - Depresyonun Dibi

Annem avaz avaz bağırıryordu ve Hüseyin olacak aşağılık insan bana sesleniyordu.
Ben kesin ölmüştüm de gömmeyi unutmuşlardı. Bunca şeyin başka bir açıklaması olamazdı.

Zorla kendimi toplayıp anneme damda olduğumu söyledim. Annemin damın tepesine gelmesi zaman alacağından arkamı dönüp Hüseyin denen röntgenciye seslenecektim ki, kendisini göremedim. Çeşmenin oralara doğru bakınırken annem geldi. Zaten fırça sürekli hali hazırda beklediğinden bana gece gece damlarda ne aradığımı sordu. Midemin düzelmesi için hava almak istediğimi ve biraz burada oturmak istediğimi söyledim. Annem tabii her zaman ki klasik annem. İzin verir mi? oralarda öyle oturmama. Tabii ki vermedi ve beni karga tulumba eve sürükledi. Mide bulantım yeniden başlamıştı ve artık ben ciddi anlamda tüm bunların bir oyun olduğunu düşünmeye başlamıştım. Herkes sanki ağız birliği etmiş beni delirtmeye çalışıyordu. Ben çocuktum daha çocuk. Ama onlar sanırım bunun farkında değildiler. 

Sabah olduğunda klasik ev işlerini yaptım ve su doldurmak bahanesiyle arka çeşmeye gittim. Arka çeşmenin suyu içilirdi. Bazen kolayımıza gelip ön çeşmeye giderdik ve anneannem suyu bir güzel çiçeklere döker, suyu yeniden doldurmamız için bizi tekrar arka çeşmeye gönderirdi. Neymiş efendim ön çeşmenin suyu kötüymüş. Bana göre aynıydı ama gel de anlat. Ama ilk defa arka çeşmeden su getirmek işime yaramıştı. Çünkü arka çeşmenin oradan Hüseyin ağabeylerin evine gidecektim ve eğer müsait bir an bulursam da gece olan şeylerin hesabını soracaktım.Köy yerinde gece vakti laf atmak da neyin nesiydi? Bu insanlar gerçekten şaşırmıştı ve gün geçtikçe beni de çileden çıkarıyorlardı. 

Su kaplarını çeşmenin yanına koyup koşarak evlerine gittiğimde onu yine sundurmada otururken buldum. Bahane olsun diye kızları sordum ama aslında nerede olduklarını zaten biliyordum. "Her zaman ki gibi tarlada" dedi. Bana bakarken gözleri parlamıştı. Etrafta kimsenin olmamasından yararlanarak gece gece evimizin arkasında ne işi olduğunu sordum. Gayet sakin bir şekilde köy kahvesinden geldiğini, benim dam tepesinde olduğumu görünce de selam vermek istediğini söyledi. Adamdaki rahatlığa bak. Sanki şehirdeyiz de selam veriyorsun. Biri görse al başına belayı. Zaten ortada bir şey yokken adım çıkmış dokuza, inmez sekize hesabı her şeyden şüphe duyuyorlardı. Bir de gece vakti bir erkekle konuştuğu görseler kesin kemiklerimi kırıp, elime verirlerdi.

Tüm sinirlerime hakim olarak sakin şekilde bir daha karşıma çıkmamasını, benim daha evlenecek yaşta olmadığımı ve isteme için gelmeyi aklından bile geçirmemesini söyleyerek yanından ayrıldım. Tek kelime etmesine fırsat vermemiştim. Koşa koşa çeşmeye gittim. Kaplarımı doldurup eve geldiğimde yüreğim ağzımda atıyordu. 

Ondan sonraki günlerde kızlarla pek buluşamadık. İşleri çoktu. Harman zamanıydı ve tarla dışında harmandan gelen mahsulleri depolara koymakla meşgul oluyorlardı. Ben artık iyice içime kapanmıştım. Resmen depresyondaydım. Ne doğru dürüst konuşuyordum. Ne de yemek yiyebiliyordum. Dertlerim birken iki olmuştu. Zaten onu bir türlü kafamdan atamazken annemlerin tüm işleri üstüme yıkmaları çok güzel olmuştu. Üstelik Hüseyin meselesi de daha çözülmemişti. Annem artık kendini iyice aşmıştı. İşimiz çok diyerek bana bir de yemek işlerini yıktığında isyan noktasına gelmiştim. Anneannem ise kendisinin benden bir yaş büyükken evlendiğinden bahsedip sinirlerimi daha da zıplatıyordu. Ben yemek yapmayı bilmiyorum desem de bir işe yaramadı. Öğrenirsin diyerek günde üç kap yemek çıkarma işini de bana verdiler. Ben sadece makarna yapabilirdim. Sulu yemek yapmamıştım. Ama bunlara laf anlatmak gerçekten zordu. 

Harman zamanı olduğundan anneme yardıma dört teyzemde şehirden geldi. İşte o andan itibaren ev resmen bir cehenneme döndü. Herkesin belli bir süresi olduğundan evi bir anda talan etmişlerdi. İşlerin bir an önce bitirilmesi ve herkesin evine gitmesi gerekiyordu. Badana yapılacak, tüm her şey yıkanacak aynı zamanda harman toplanacak. Peynir yapma, makarna kesme işini saymıyorum. 

Bu kadar hengamenin arasında ben cidden kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. Artık kafam bu kadar hareketliliği kaldırmıyordu. Annemden artı dört tane, anneannemi de sayarsak artı beş tane daha başımda olması ise işimi hiç kolaylaştırmıyordu. Kardeşlerim benden küçük olduğundan onları oyun oynamaya postalamak işlerine geliyordu.  Teyzemlerin her biri birbirinden beterdi. En büyük teyzem sabah daha beşi yeni geçerken başımıza gelir ve "kalkın, kalkın" nidaları eşliğinde önce camları açar, sonrasında üstümüzdeki yorgandan başlayarak tüm yatağı toplardı. Teyzeme laf anlatmak annemden daha kötüydü. Anlamazdı. Hem söylenir, hem o yatakları toplar, hem de bir yandan iş buyururdu. Hatta kendi zamanlarından bahsetmeye başlamışsa durma kaç. Kaç fasıl dinlemiştik onların zamanlarını. 

Bir sabah annemler köydeki çamaşır yıkanan yerden sabah erken sıra tutmuşlar ve halı kilimleri alarak oraya gitmişlerdi. Teyzemlerden biri badana yapıyordu. Dedem öğlen biçer döver operatörlerini yemeğe getireceğinden bende sofra hazırlamakla meşguldum. Anneannemin ismini bağıran birini duyduğumda bahçeye çıktım. Anneannem bizim olduğumuz evlerde değil, ekmek evinde ekmek yapıyordu. Gelen kişi benim arkadaşların küçük kardeşlerinden biriydi. Anneannemin ekmek evinde olduğunu belirttim. Öğlen yemeği için ekmek almak bahanesiyle kızla beraber ekmek evine gittim. Anneannemi neden aradığını deli gibi merak ediyordum. Sonuçta o kız Hüseyin'in kardeşiydi ve dediklerini duymam lazımdı. 

Ekmek evine gittiğimizde kız anneannemle biraz sohbet etti. Bende yanlarında biraz oyalandım. Sonrasında kız akşam müsaitsek bize geleceklerini söyledi. Benim o an başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Bu Hüseyin denen adam dediklerimin neresini anlamamıştı ki?

Devam edecek....


Yeni notta görüşmek üzere.

Hoşçakalın.

Yorumlar

  1. ay ne hoş hikayeydi bu daaaa o zaman bitirememiştiin. eh bu kez devamını da okurus oleeey :)

    YanıtlaSil
  2. vav tamam heyecanla okuyordum ki sonuna gelmişim 😊 iyice merak ettim bakalım neler olacak 😊 kalemine sağlık canım benim sevgiler 😊🌸

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sessizkaldım;
      neler neler olacak bakacağız:) sevgiler canım.

      Sil
  3. Merakla bekliyorum çok güzeldi :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Beyza Alkoç - 3391 Kilometre

Merhabalar Beyza Alkoç'un 3391 kilometre kitabını ilk çıktığı zaman görmüştüm ama açıkçası almakla almamak arasında kalmıştım. Kitap hediyeleşme etkinliği sayesinde okuma fırsatı bulduğum kitaba tek kelimeyle bayıldım. 

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

Poy Baharatı Nedir? Nerelerde Kullanılır?

  Merhabalar Baharat kullanmayı sever misiniz?

Smilodon (Kılıç Dişli Kaplan) Hakkında Bilinmeyenler

Herkese Merhaba  Bugün sizlere Smilodon'dan (Kılıç Dişli Kaplan) bahsedeceğim. 

Fatih Murat Arsal - Ödünç Aşk

Merhabalar Fatih Murat Arsal'ın kalemini sevdiğimi bilmeyen kalmadı sanırım.

Samed Behrengi - Bir Şeftali Bin Şeftali

Herkese merhaba Kısa zaman önce bitirdiğim bir kitap Bir Şeftali,Bin Şeftali. Bir gün annesinin dalında büyümekte olan bir şeftalinin hikayesi bu. Bu şeftali büyüyünce sahibi tarafından köye satılmaya götürülür.

Gabriel Garcia Marquez - Ağustosta Görüşürüz

 

Yeşil Yol

 

Cahit Sıtkı Tarancı - Kırık Bir Aşk Hikayesi

Cahit Sıtkı Tarancı'nın meşhur bir şiiri var, " Abbas" adında.