Ana içeriğe atla

Kapı Önü Dedikoduları - Ortaokul Aşkı / Depresyon

Kızların sözleri kafamda yankılanıyordu ve bu işin içinden nasıl çıkacağımı düşünüyordum.
Bu haber burada kalmayacaktı ve ben kendimi açıklayamayacaktım.

Üstelik köy yerinde bu tür haberler çabuk yayılırdı. Ağabeyleri evlenecekmişmiş de, bilmem neymiş. Ya ben daha kaç yaşındaydım? Ne evlenmesi? Ben daha okuyacak, meslek sahibi olacağım. Her şeyi geçtim ben daha çocuk denecek yaştayım. Tamam anneannem on üçünde evlenip, on dördünde teyzemi kucağına almış olabilir ama bunun konumuzla alakası yok. O zamanlarda bu işler böyleydi. Şimdi değişti. Beyin devrelerimi yakmaya ramak kalmıştı ki, arkadaşımın sesiyle kendime geldim. O sanıyor ki ağabeyini düşünüyorum. Tabii canım başka sıkıntın. Bana istemeye gelmek istediklerini söylediğinde başım dönmeye başladı. Nasıl bir kabusun içindeydim ve bir türlü uyanmak nasip olmuyordu. Arkadaşıma baktım ve "sakın böyle bir şeye kalkışmayın!..." diye uyardım. Okuyacağımı, ideallerim olduğunu fakat bu süreçte evliliği aklımdan geçirmeyi bırak, önümüzdeki yirmi sene içinde de düşünmediğimi belirttim. Arkadaşım bana alaylı bir yüz ifadesiyle baktı ve "evlenmeyeceksin de ne yapacaksın? Ne güzel bak kısmetin de çıkmış, evlen gitsin!... Hem gelin gömrümce oluruz. Fena mı?" dediğinde kan beynime sıçradı. 

Böyle bir şeyi düşünmediğimi ve şayet gelmeye kalkarlarsa da büyük bir rezalet çıkacağını söyleyerek yanlarından ayrıldım. Ellerim, ayaklarım titriyor ve yürümekte zorlanıyordum. Çeşmeye gidip elimi, yüzümü yıkadıktan sonra eve geçtim. Midem bulanmaya, gözlerim kararmaya başlamıştı. Yine aynı şey oluyordu. Okuldaki gibi kendimi kötü hissediyordum. Kimseye fark ettirmeden kendimi yatağa atmalıydım. Yoksa annemlerin sorgusundan kurtulamazdım.

Eve geldiğimde annem yüzüme bakarak "betin, benzin atmış. Ne oldu?" dedi. "Sanırım güneş çarptı. Başım dönüyor. Midem de bulanıyor. Ben azıcık uzanacağım" dedim ve kendimi odaya nasıl attım hatırlamıyorum. Yatar yatmaz oda etrafımda dönmeye, midem daha fena çalkalanmaya başladı. Lavaboya gitmek için ayaklandığımda artık çok geçti. İçimde olanları halıya çıkarmıştım. Ama mide bulantım hâlâ geçmiyor daha beter hale geliyordu. Annem sesimi duymuş geldiğinde midem iyice coşmuş beter durumdaydı. Annemin sözlerini duyuyordum ama başım öyle dönüyordu ki, algılayamıyordum. Annem bir çırpıda beni kaldırıp yüzümü yıkamaya götürdü. Artık sinirlerim o kadar yıpranmıştı ki, ağlamaya başlamıştım. Annem son bir gayretle beni yatağa yatırdığında aklımdaki tek şey isteme meselesiydi. Üstelik bir de bu işin babam kısmı vardı ki, evdekilerden daha tehlikeliydi. Çünkü babama hiç laf anlatamazdınız. "Nerede görmüş!..." ile başlayan cümlelerin sonu gelmeyecek ve beni iyi bir sorguya çekecekti. Allah'ım her taraftan çıkmazdaydım. 

Bende insanların bu kadar ne bulduklarını halen anlayamamıştım. Halama göre çok güzel bir kızdım. Ela gözlerim, kumral saçlarım vardı. Ama bana göre bu yeterli değildi. Bende fizik desen sıfır, boy desen yok. Millet neyime vurulacaktı ki? Halam hep beni babaannemin gençliğine benzetirdi. Bense hep alakamız olmadığını savunurdum. Tamam göz rengim babaannemle aynı olabilirdi ama ben hiçbir zaman onun gibi güzel bir kız değildim. Kaldı ki güzel olsam ne yazar? On iki yaşındaki bir kızdan gelin mi olurmuş? Farkında değillerdi sanırım ama ben daha yeni orta ikinci sınıfa geçmiştim. Yani öyle gelin olup, çocuk yapacak yaşta değildim. Akıllarından zorları olduğunu düşünürken uykuya dalmışım.

Gözlerimi açtığımda gece yarısı olmuştu. Midem biraz durulmuştu ve yine sanırım ateşim çıkmıştı. Hafif yanıyor gibi hissediyordum. Annem ve kardeşlerim uyuyordu. Zorlukla yerimden kalktım. Lavaboya gitmem gerekiyordu. Yer yatağında yatan kardeşlerimin üstüne basmadan kendimi bahçeye attım. Temiz hava iyi gelmişti. Yüzümü yıkadıktan sonra daha iyi hissediyordum. Geceleri köyü çok severdim. Kilim ve yastığımı alarak dam tepelerine gider, su motorlarının uzaktan gelen sesleri eşliğinde yıldızları seyreder ve hayal kurardım. Gecenin en güzel saatleriydi. Herkes yatmış, etraf sessiz. Daha ne olsun?

Elimde kilim ve yastıkla yine dam tepelerine çıktım. Uzunca bir süre ayakta köy ışıklarını izledim. Bu görüntü bana huzur veriyordu. Sonra kilimi serip tam yatma pozisyonumu alıyordum ki bir ses işittim. Başta üstüme alınmadım. Sonuçta köylük yerdi. Uzandığım sırada adımı duydum. Sesin geldiği yöne başımı çevirdiğimde bir karaltı gördüm. Bir erkek sesi geliyordu ve adımı söylüyordu. Karaltı yaklaşmaya başladığında "kimsiniz?" diye sordum. "Ben Hüseyin" dedi. Kim diye tekrar sorarken annemin avaz avaz adımı haykırdığını işittim. Ben kesin bir kabustaydım. Buna emin olmuştum. Ama uyanamıyordum. Yoksa bu kadar şey bahtsız bedevinin bile başına gelmezdi? İnsan demek böyle depresyona giriyordu. Boğulmak üzereydim. Annem halen bağırırken ben iki tarafa da tepkisiz kalmış, yerimden milim oynayamamıştım. Boğazımdan ses çıkmıyordu. Kafam sanki durmuştu. O anda aklıma gelen düşünceyle kendime geldim. Sahi bu manyak gecenin köründe evimizin arkasında ne arıyordu ki? 

Devam edecek...


Yeni notta görüşmek üzere.

Hoşçakalın.

Yorumlar

  1. Allah'ım ne olcak bu işin sonu böyle 😊 kalemine sağlık canım benim sevgiler 😊🌸 hemen gittim devamına 😊🌸

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

Kul Plan Yaparken, Kader Gülermiş!... 1. Bölüm

 

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Cahit Sıtkı Tarancı - Kırık Bir Aşk Hikayesi

Cahit Sıtkı Tarancı'nın meşhur bir şiiri var, " Abbas" adında.

Yeni Bir Yıla Merhaba Derken....

 

Radyo Tiyatrosu - Kaplumbağa Sever misiniz?

 

Naime Özeren - 23 Nisan

Bir Yaprak Sarması Meselesi