Ana içeriğe atla

Kul Plan Yaparken, Kader Gülermiş!... 1. Bölüm

 

Herkese Merhaba,

Son yazımı yazmamın üstünden bayağı uzun bir zaman geçti. Ben ki yeniden geri döndüm, aklımdaki yazılarımı yazacağım, kurslarıma devam edeceğim derken herşey bir anda tepetaklak oldu. Buna şükür diyelim ve neler olmuş bir bakalım.

Tatil dönüşünde pazartesi akşamı geç vakitte eşimle eve geldik. Eşim kahve istemişti.  Bende öncelikle bulaşık makinesini boşaltayım, sonrasında da kahve yaparım ve gidip vurup kafayı yatarım diye içimden geçiriyordum. (Ki burada söylemeden geçmeyeyim geceleri geç saatte bulaşık makinesi boşlatmak hiç adetim değildir.) Neyse az bir tabak kaldı. Üstteki dolaba sandalyeye çıkıp tabak koydum. İnerken nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde sandalye bir yana, ben bir yana savruldum. Yukarıdan düşerken kafamı fena şekilde cam masaya çarptım ve sonrasında kötü şekilde popo üstü yere çakıldım. Düşme esnasında o kadar büyük bir şangırtı koptu ki, arkamı göremediğim için cam masanın kırıldığını ve sıcağı sıcağına bir şey hissetmediğimi düşündüm.  Aklımdan cam kırıklarının bana ne kadar zarar verdiğini hesaplarken boynumdan aşağı süzülerek inen kanları görünce daha da tedirgin oldum. Eyvah!... dedim kendi kendime. Ben nasıl iyi olacağım. O camlardan kurtulmamın imkanı yok. Allah bilir nerelerime girmişti o camlar. Çıkan sese bakılırsa hasar büyük olmalıydı. Olayın şoku ile halen yerde otururken düşme sırasında yanımda olan eşim beni yerden kaldırmaya uğraşıyordu. Olay öyle anlık gelişti ki, yazık eşim de ne olduğunu anlamadığı gibi, bana da düşerken herhangi bir müdahale de bulunamadı. 

Yerden kalktıktan sonra eşim kafamdaki kanamanın yerini bulmaya çalışıyor, ben dönüp kırıldığını düşündüğüm masaya bakamadığım gibi, aşağıdan bir yerim kanıyor diye feryat halindeydim. Eşim aşağıdan yani bel bölgesinden kanama olmadığını, kafamdan olduğunu söylese de ben inatla aşağıdan bir yerimin kanadığını söylüyordum. Sonrasında eşim hemen kafamdaki kanayan bölgeye müdahale etti. Bu arada o sert kafa çakmaya rağmen çok şükür ki, cam masa kırılmamıştı. Benim kafam dağılmıştı. Kanama durmadan devam ediyordu.

Saçlarım ve her yerim kan revan içinde olduğundan kanamayı durdurunca olayın şoku ile nasıl bir deli cesareti geldiyse kendimi soğuk duşun altında buldum. Duş sonrasında eşim hastaneye gidelim demesine rağmen gitmemekte ısrar ettim. Olayın şoku ile kabul etmedim. İyi olduğum konusunda ısrar kıyamet ediyorum ama kafamın sızısı bir yandan, bel bölgemde hissettiğim acı bir yandan ikilemde kaldım. İşin kötü yanı otururken sanki bıçaklar saplanır gibi, bel böelgemde ağrılar vardı. Gece on ikiye gelirken bir kaç saat önce beraber olduğumuz Zuzumu aradım. Kendisi medikal sektöründe senelerdir. Hasteneler, vakalar konusunda bir doktor kadar bilinçli ve de bilgilidir. Olayı anlatmaya başlayınca yazık gecenin o saati onu da paniklettim ve hemen vakit kaybetmeden hastaneye gitmemiz gerektiğini söyledi. (Bu arada dipnot düşeyim: Düşme vakalarında ambulans çağırmak gerekiyormuş.)

Gece hastaneye gittiğimizde düşme vakası olduğunu söylememize rağmen, oradaki işgüzar hemşire bizi beklemeye aldı. Bu sırada kafamdaki kanama yeniden başlayınca eşim yeniden gidip, kanamanın başladığını ve benim durumumun kötüleştiğini söyleyince hemen öncelik verdiler. Acilen röntgen ve tomografiye girdim. Doktor bu arada beyin kanaması, sarsıntısı her ne kadar beyinle olabilecek şeyler varsa ondan şüphelendi ve açıkçası kendisi de korktu, bizi de korkuttu. Zira kafamda büyük bir şişlik ve kanama pek hayra alamet görünmüyordu. 

Sonuçlar çıktıktan sonra çok şükür ki, beyinde herhangi bir şey yokmuş. Bunun nedenlerinden biri de milletin kalın kafalı diye dalga geçtiği kafa tası kemiğimin kalın olmasıymış. Zira kemik kalın olmasına rağmen çarpma etkisiyle çok zarar görmüş ancak beyne bir zarar gelmemiş. İnce olan kafa tası kemiklerinde düşme esnasında kırılma ve akabinde beyne batma olayı yaşanıyormuş ki, ben bu durumda kendimi açıkçası çok şanslı gördüm. Verilmiş sadakam varmış resmen. Fakat gelelim bel böelgesine. Benim aşağı taraf diye bas bas bağırmam boşuna değilmiş. Zira kuyruk sokumumu bir güzel çatlatmışım. Doktor bunun için simit yastıkta oturmamı ve ağır herhangi bir şey kaldırmayıp, ağır egzersiz, uzun yürüyüş ve ağır ev işi yapmamamı söyledi. Kanayan kafama pansuman yapılıp, kanama dindirilip eve gönderildim.

Eve geldiğim akşam sabaha kadar ağrılardan uyuyamadım. (Hoş sonrasında da aylarca uyku düzeni nedir bilemedim, orası ayrı bir konu.) Sabah eşim hemen simit yastık alıp geldi. Onun üzerinde oturmak gerçekten işkenceymiş. Ancak elden gelen bir şey yok. Zira kuyruk sokumu nedeniyle oturma güçlüğü çektiğimden el mecbur her yere minderi taşımaya ve onunla yaşamaya başladım. (Bilmeyenler için söyleyeyim kuyruk sokumu çatlağına yapılacak hiçbir şey yok. Sadece simit minder de oturuyorsunuz, o da daha rahat oturmak için. Minderin ortası boş olduğundan oturunca popo kısmı boşlukta kalıyor ve baskı oluşmuyor. Bu da rahat etmenizi sağlıyor.)

Bu süreçte oğlum Antalya'da stajda, eşim de işte olduğundan ağlaya ağlaya kendi işimi kendim görmek zorunda kaldım. Eşim her ne kadar iş yapma, ben akşam gelince yaparım dese de gün içinde insanın her şeye ihtiyacı oluyor ne yazık ki. Yemek yapılmak, çamaşırlar makineye atılmak istiyor. Yaz sıcaklarında sürekli kıyafet değiştiğinden sepet hiç boşalmıyor. İnsan aç da oturamıyor. Yani kendi göbeğini ya kendin keseceksin, ya kendin keseceksin. Başka yolu yok.

Arayan kişiler, bilmem kim şu kadar zamanda iyileşti, sen neden iyileşemedin demeye getirdikleri sohbetlerden başka işe yaramıyor. Bu süreçte insan dostunu, düşmanını daha iyi görüyor. Bir kap yemek yapıp getirenin olmadığını, bu zamanlarda daha iyi anlıyorsun. Üstelik ben kendi işimi kendim görür durumdayken kapımı açan olmadı. Eğer bir de Allah korusun kırık olsaydı ve sürekli yatmak zorunda kalsaydım o süreçte neler olacaktı hiç bilmiyorum. Allah kimseyi kimseye muhtaç etmesin. Rabb'im herkese de sağlık sıhhat nasip etsin.

Evet gelelim yazımın başlığına. Hani ben size kurslara katılıp, oğluma faydalı olmak adına sertifika almak için aşçılık kursuna başladığımdan bahsetmiştim. Aynı zaman da yaz ayımı değerlendirmek adına belediyenin zumba kursuna gidip tepindiğimi söylemiştim. Hah işte o kurslar var ya yalan oldu yalannnn. Zira Temmuzdan itibaren şahsım sadece zorunlu olduğum için iki kez çarşıya gidebildi. Çünkü oturma ve yürüme problemim olduğundan tüm yazı evde tıkalarak geçirdim. Yani gerçekten de kul plan yaparken, kader gülüyormuş. Her şeyin başı kesinlikle sağlık. Her duamın başında nasipse derim. Demek ki, nasip değilmiş.

Ha tabi başıma gelenler bununla sınırlı kalmadı. Bunun daha devamı var. Daha ne olmuş olabilir ki demeyin, diğer yazımı bekleyin.

Hepinize sağlıklı günler. Seviliyorsunuz.

Yorumlar

  1. Çok çok geçmiş olsun. Bir şey olmaz deyip es geçiyoruz, ihmal ediyoruz şu hastane işini, cengaveriz ya, ama yapmamak lazım sahiden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vakt-i Dem;
      Çok teşekkürler. Gerçekten her şeyin başı sağlık. İhmal edince daha da kötü olabiliyor bazı şeyler. Sevgiler.

      Sil
  2. Bloğa tekrar dönmüş olmana sevinsem de yazını okuyunca çok üzüldüm yaşadıklarına. Çok geçmiş olsun, Allah korumuş.. İnşallah daha da iyi olursun. Kendine çok dikkat et.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tuğçem;
      Canım çok teşekkürler. Rabb'im kimseye yaşatmasın. Gerçekten çok zor. Seviliyorsun canım :)

      Sil
  3. Çok geçmiş olsun 🙏. Maalesef insanlar sadece konuşur yardım etmeye gelince kimse bulunmaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deryacığım;
      Çok teşekkürler canım. Ne yazık ki öyle. İşe yaramadıkları gibi bir de deli gibi akıl veriyorlar. Hepten çileden çıkıyorsun. Sevgiler tatlım :)

      Sil
  4. Çok çok geçmiş olsun, düşünce derhal hastaneye gitmek ya da ambulans çağırmak şart bence de. Hep korkarım sandalye tepesine çıkmaktan yapıyoruz hepimiz zaman zaman. Çok geçmiş olsun. Bende sinir oluyordum protez ameliyatı olduğumda ay şu hemen kalktı yürüdü, şu hastanede 1 gece yattı vs. diye ahmkam kesenlere.Herkesin acısı farklı sonuçta. Neyse çok geçmiş olsun tekrar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mehtap;
      İnan o kadar çok duydum ki artık gına geldi. Herkesin iyileşme süreci farklıdır. Vücut yapısı da keza öyle. Kimse iyi olsa yatakta yatmak istemez herhalde. Temmuz ayından beri eve tıkılıp kaldım. Kim ister bu kadar zaman otursun, rutin hayatına çomak soksun. İnsanlara ne yazık ki basit geliyor. Normalde bende tansiyon olduğu için yükseğe çıkınca ekstra dikkat ederim ama olacağı varmış. Buna şükür. Rabb'im beterinden korudu. Daha kötüsü de olabilirdi. İyi dileklerine teşekkürler. Sevgiler :)

      Sil
  5. geçmiş olsun yaaa poffff.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deep;
      Çok teşekkürler. Sen devamını da oku, asıl o zaman poff:((

      Sil
  6. Tatil yazına yaptığım yorumu yeniden ziyaret ettim bu yazıyı okuyunca, Beyda. O günki yorumlarda anlatacaklarım var dediğinde merak ediyordum. Şimdi okuyunca önce eyvah dedim. Sonra Allah beterinden korusun. Çokça geçmiş olsun. Selamlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selimhan Kalkan;
      Çok teşekkürler. Bir saniye sonramızın ne olacağı belli olmadan plan yapıyoruz. Her şeyde İnşallah derim ama sanırım bir yerde atlamışım galiba:)

      Sil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyza Alkoç - 3391 Kilometre

Merhabalar Beyza Alkoç'un 3391 kilometre kitabını ilk çıktığı zaman görmüştüm ama açıkçası almakla almamak arasında kalmıştım. Kitap hediyeleşme etkinliği sayesinde okuma fırsatı bulduğum kitaba tek kelimeyle bayıldım. 

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Poy Baharatı Nedir? Nerelerde Kullanılır?

  Merhabalar Baharat kullanmayı sever misiniz?

Ryunosuke Akutagava - Raşomon

 

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

Düşünmemiz Lazım

Bugün sosyal medyada denk geldiğim bir paylaşımı bende sizlerle paylaşmak istiyorum.

Dün Seni Gördüm Rüyamda

 

Ryunosuke Akutagava - Tuhaf Bir Hikaye

 

Fatih Murat Arsal - Ödünç Aşk

Merhabalar Fatih Murat Arsal'ın kalemini sevdiğimi bilmeyen kalmadı sanırım.

Safiye Çetinkaya - Eylül Vurgunu

Merhabalar Geçtiğimiz hafta pazar günü ailemle birlikte Uludağ gezisine gitmeye karar vermiştik. Malum bir kitap kurdu olarak da yanıma kitap almaktan geri kalmadım. Okumakta olduğum kitap kalınlığı itibariyle taşımada sıkıntı yaratacağından incelerden elime geçen ilk kitabı çantama tıkıştırdım. Bu da A101 kitap alışverişlerinden kütüphaneme kazandırdığım Safiye Çetinkaya'nın Eylül Vurgunu isimli kitabıymış.