Merhabalar
Meydan okumamızda bugün bizden blog maceramızı anlatmamız istenmiş.
Aslında bunu daha öncede anlatmıştım sanırım ama olsun yeniden bilmeyenler için anlatalım.
Hayatım boyunca hep çok fazla kitap okuyan biri oldum. Sürekli olarak kitap okuyor ama bir süre sonra okuduğum kitapları unutmaya başlıyordum. (Fazla kitap okuyanlarda bu durum normalmiş, panik yok) Sonra baktım bu iş böyle olmuyor, ben unutuyorum, bazen gidip okuduğum kitapları yeniden okumaya ya da almaya çalışıyorum. Kendi kendime "Beyda sen iyisi mi bir blog aç, kitapların yorumlarını buraya yaz" dedim ve 15 Şubat 2015 günü blog dünyasına bu sayede "merhaba" dedim. Ayrıca oğluma da yazılı bir miras bırakmayı hedefliyordum ki bence çok güzel bir miras oldu.
İlk zamanlar sadece kitap yorumları yazıyordum, sonrasında arkadaşlarımında yönlendirmesiyle her türlü yazı yazmaya başladım. Bu süreçte başlarda hiç okunmayan bloğum yavaş yavaş okunmaya ve yorum almaya başlamıştı. Bende tabii ki ilk zamanlardaki acemiliğimi atmıştım ve blog okumaya, blog ziyaretleri yapmaya, takip etmeye başlamıştım. Sonrasında oğluma Hayata Genç Bakış bloğunu açtık. O da annesi gibi yazmaya meraklıydı. Hatta sevgili Yurdagül'ün Ankara'da düzenlediği blog yazarları buluşmasına bile götürdüm kendisini. Çok sevindi. Aramızdaki en genç blog yazarı da kendisiydi. Ancak okuldaki derslerinden dolayı blogda ilk zamanlardaki aktif olamadı ve takipçi sayısı düştükçe morali bozulmaya başladı. Bunun üzerine benimle birlikte blogda yazmasını teklif ettim. Bana destek olma fikri çok hoşuna gitti ve birlikte yazmayı kabul etti. Diğer blogda yazdığı yazılarını buraya aktardık ve halen daha anne-oğul omuz omuza yazmaya devam ediyoruz.
Geçtiğimiz günlerde 4.yılını dolduran bloğumu açtığım için çok mutluyum. Burası benim bir nevi dijital günlüğüm. Burada ayrı bir dünyam var. Blogger arkadaşlarla olan bu dünyayı seviyorum. Onlarla etkileşim bana iyi geliyor. Bir nevi terapi gibi. Hani sevdiğiniz birini bir gün görmezseniz özlersiniz ya, bloğu da aynı şekilde özlüyorum. Yine söylüyorum bloğu birileri okusun diye açmadım ve halen daha okunma ya da okunmama gibi bir kaygım yok. Paylaştığım yayımlarım günün birinde bir kişinin bile işine yarasa bu bile benim için mutluluk kaynağı. Bloğum yayımlarımdan faydalanmak isteyen herkese açık bir platform. Bir oğlum var çok şükür, diğer çocuğum da blog diyebilirim. Emek verdikçe büyüyor.
Yalnız burada hali hazırda bu konu açılmışken paylaşmak istediğim bir durum var. Özellikle yeni blog dünyasına giren arkadaşların yaptığı yanlışlardan birisini dile getirmek istiyorum.
Yeni blog açan arkadaşlar blogları takip etmeye başlayıp, yorum yapıyorlar. İstiyorlar ki hemen karşı taraf yorum yapsın, onun yazısını okusun. Öyle bir dünya yok. Maalesef ki "Emek olmadan yemek olmaz" sizlerde bir noktaya gelene kadar beklemek zorundasınız. Hiç birimiz sürekli yorum yazalım diye bloğumuzun başında nöbet tutmuyoruz. Hasta olabiliriz, cenazemiz olabilir, işte olabiliriz, izinde olabiliriz ya da o gün yorumlara cevap verip blog ziyareti yapacak bir ruh halinde bile olmayabiliriz. Daha saymakla bitmeyecek bir çok neden olabilir.
Bu zamana kadar anlatmadığım bir anımı paylaşayım ki ben bu maili aldığımda gerçekten çok üzüldüm.
Bir çoğunuzun bildiği üzere geçen yıl babaannemin ve eniştemin hastalık dönemlerinde akabinde ardından gelen vefat sürecinde pek fazla blog yorumlarıma bakamadığım gibi, blog ziyaretleri de yapamadım. Bunun üzerine yenilerden bir blogger arkadaş bana öyle bir mail döşemiş ki inanamazsınız. Kim olduğunun önemi yok ama gerçekten çok üzüldüm. Bana yazdıkları da aynen şöyle;
"Yazı paylaşıyorsun ama blog ziyareti yapmaya tenezzül etmiyorsun, ben senin bloğuna geliyorum, yorum yazıyorum ve sen destek olmuyorsun. Bundan sonra senin bloğuna gelmeyeceğim. Kendini nerede gördüğünü de bilmiyorum. Yazık."
Şimdi soruyorum; anlamadan dinlemeden bu maili atan sana mı? yoksa binbir tane sıkıntıyla uğraşıp, bu süreçte evine, ailesine ve işine bölünmeye çalışan, moralini yüksek tutmaya çalışan bana mı yazık?
Beni eskiden beri takip eden çoğu kişi bilir. Yazılarımı önceden hazırlar, program yapar ve günü geldiğinde otomatik olarak paylaşırım. Yani sevgili arkadaşın dediği gibi bilgisayar başında 7/24 paylaşım yapmak gibi bir durum söz konusu değil. Benim o kötü dönemimde okuduğu ve halen daha okumaya devam ettiği yazılar eskiden yazılmış ve yayım sırasını bekleyen yazılar. Doğal olarak birini eleştirmeden önce ne durumda olduğunu düşünmek, hele ki bu tarz bir mail göndermeden önce iki kez düşünmek gerekir. Her türlü durumu değerlendirme dışı bırakarak söylüyorum, kişi senin yaptığın yorumu gözden kaçırmış bile olabilir. Bunu hiç düşündün mü?
Blog dünyası elbette ki karşılıklı desteklerle ayakta kalacaktır. Ancak kimsenin hayatı sadece blogdan, sosyal medyadan ibaret değil ve olmamalı da. Herkesin dışarıda da yaşaması gereken bir hayatı var ve emin olun 5.seneden gün aldığım şu günlerde edindiğim tecrübe; her bloğa yorum yapmaya yetişemeyeceğin. Kaldı ki ben bloğuma maalesef sadece işteyken zaman ayırabiliyorum. Hele cumartesi ve pazar günleri oğlumun kursları nedeniyle bloğa hiç giremiyorum. Sadece telefondan yapabildiğim yorumları yayına almak. Hafta içi müsait oldukça da gelen yorumlara cevap vermek ve blog ziyaretleri yapmak.
Belki ileride iş değişikliği olur, buradaki kadar rahat olamam. Belki gelen yorumlara bile cevap veremeyebilir, yazı bile paylaşamayabilirim. Blog ziyaret edilmedi diye beni okumayacak, okumasın. Hayat sadece blog yorumlarından da ibaret değil. Yorum almak için blog ziyareti yapmak yerine, o blogdan kendime ne katabilirim adına blog ziyareti yapılırsa kanımca bu görev olmaktan çıkar, zevk alarak blog okunur.
Tamam herkes ister bloğunda dünya kadar yorum olmasını ama herkesin bir hayatı, sorumlulukları var. Sen o bloğu okudun ya da okumadın diye o bloğun kalitesi düşmez. Sen asıl böyle bir mail göndermek suretiyle kendi kaliteni ortaya koyuyorsun.
Blog okumak ya da yorum yapmak karşılıklı menfaate dönüştüğünde ne blog yazmanın tadı kalır, ne de anlamı. Beğendiysen yorum yazarsın ya da okur geçersin. Ya da o blog sahibi kişi sinirine dokunuyordur, bloğuna hiç uğramazsın. Bunu görev haline getirmek çok yanlış ve de saçma. Hele işi hakaret boyutuna getirip mail atmak ise oldukça yersiz.
Gönül ister ki herkese yetişebileyim, herkesin bloğunu ziyaret edebileyim ama ne zaman buna müsaade eder, ne de ömür yeter.
Yeni yazılarımda görüşünceye dek, kendinize çok iyi bakın. Bol paylaşımlarımızın olduğu nice senelerimiz olsun.
Hoşçakalın.
Sorular:
20. Bugün hava nasıl ? Havaya göre bir liste hazırla mesela. ( Film, kitap, kıyafet, yemek artık aklına ne gelirse )
21. Herhangi bir konuda eleştiri hazırlayabilirsin, telefon uygulaması, kitap, müzik ya da restoran ne istersen sana kalmış.
22. İnanıyorum bu yazı faydalı olacak, bildiğin şeyler hakkında ipucu verebilirsin. Ne bileyim mutfak ipuçları ya da fotoğraf ile ilgili ya da şu an hiç aklıma gelmeyen bir şeyle ilgili. İpuçları hayati önem taşırlar, içlerinde deneyim barındırırlar..
23. "Neler Yapıyorum" yazısı hazırlıyoruz. Maddeler için benim bir yazıma bakabilirsiniz. Örnek yazı linki için buraya bir tık.
24. Farklı şehirlerdeyiz ya da aynı yerde bile olsak herkesin önerisi kendine özel olur eminim. Bulunduğun şehir ile ilgili öneri listesi şahane olur bence. Bir günüm var neler yapabilirim orada? Nerede leziz bir şeyler yiyebilirim? bir düşün bakalım...
25. Alfabe oyunu gibi düşün. A-Z ye sevdiğim şeyler listesi. A denince aklına ilk ne geldi mesela? Böyle tüm alfabeyi hazırla bakalım.
26. Maddi ya da manevi neye ihtiyacın var ?
27. Bazı günler enerjin düşük uyanırsın ya da bir şey olur modun düşer. Ne yaparsın da toplarsın ? Var mı sihirli bir kaç önerin?
28. Bugün meydan okumanın son günü, neler oldu, koca bir ay nasıl geçti, meydan okuma nasıldı merak ettim...
yok öyle bir dünya çocuğum :) ay tenezzül etmiyosun dese biri valla ona öyle bi çıkışırım ki yaniiiii kikiki :)
YanıtlaSilDeep;
SilCevap yazmak onun seviyesine inmek olurdu.
ilginç bir hikaye daha gün yüzüne çıkmış...
YanıtlaSilErsince;
SilEvet öyle oldu maalesef :(
Dijital günlüğü çok seviyoruz..
YanıtlaSilSibel;
Silaynen öyle canım :)
Her başarılı insanın karşısına çıkar taş koymak isteyecek biri takılma sen onlara.Evladına başarılar hem okul hayatında,hem bloğunda.Sevgiler.
YanıtlaSilMor Misali;
SilÇok sağol canım benim :)
yorumlar candır ama dediğiniz gibi herkesin işi gücü var,her yazıya yetişmek mümkün deil tabii..yok öyle bi dünya maalsef..✔😊
YanıtlaSilErtuğrul;
SilAynen öyle. Hayat boyu bilgisayar başında beklemiyoruz ki...
http://www.morduslerkitapligi.com/
YanıtlaSilhey, baak, şirin arkadaşımız da yaptı birkaç ropörtac, blogunu bi gez baak onuun :)
Deep;
SilÇok sağol bakayım :)
Bloga başlama hikayeni dinlemek güzeldi. İyi ki varsın! ^-^
YanıtlaSilTalihsiz bir mesaj almışsın. Ön yargı işte hep...
Tuğçe;
Silsende iyi ki varsın tatlım. Önyargı maalesef çok kötü :(
Bloğa başlama hikayenizi okumak güzeldi paylaşım için teşekkür ederiz :)
YanıtlaSilmeltem oğuz;
SilBen çok teşekkür ederim :)
İyi ki de blog yazmaya karar vermişsiniz zira çok harika yazılar okuyorum burada çok keyifle. Elinize sağlık.
YanıtlaSilFatih Bey;
SilÇok teşekkürler. Sizde aynı şekilde çok güzel yayımlar paylaşıyorsunuz :)