Ana içeriğe atla

Ege Soley - Pazartesi Mektupları Kitap Alıntısı

 

Ege Soley Pazartesi Mektupları

Tekrar merhaba, Ege ben!

Bütün o zorlu yılları düşe kalka yürüdükten sonra, iyi kötü bir yerlere varıp, sırtını da rahatçana bir duvara dayayıp geriye bakarak konuşmak nispeten kolay. Oysa her birimizin büyümekten aldığı da anladığı da çok farklı.  Bir sürü okul bitirmek, önce doğru bir evlilik sonra mutlaka bir çocuk yapmak, kâğıt üzerine sıra sıra dizilen başarıların altına ıslak imzalar atmak sahilin belki de en sığ ve rahat, denizin en sakin ve tehlikesiz kısmı. İnsan ne zamanki bunları arkasında bırakıp sahilden denize doğru yürümeye kalkışıyor, işte o zaman başka yönlere doğru büyümeye başlıyor. Çoğunlukla kendisinin hiç tanışmadığı köşeleriyle tanışıyor hatta, bir de aslında gerçekten istedikleri ve ona zorla sevdirilmeye çalışılmış tonla hikâyeyle. Bazen mesela dilinin ucuna gelen her şeyi konuşmamayı öğretiyor hayat ona, bazen de hiçbir şeyi içinde tutmamayı. Suyun içinde yürüdükçe özveriyi, nezaketi, anlayışı ve ağırbaşlılığı tadıyor. Her birinde bir ufak dalga gelip dizlerine, kasıklarına, karnına çarpıyor, insan her biriyle yeniden ürperiyor.

Bazı insan denize girmeye yeltenmiyor bile, bir ömür sığda oyalanıyor. Suyun hafif hafif çarptığı yere rahatça oturup, ellerini de sıcacık kuma koyup, ayakları şıpır şıpır suda öylece yaşayıp gidiyor. Bazısı girmek istiyor içten içe; sonra ya üşüyor ya üşeniyor. Bazen gerisingeri çıkıyor, bazen olduğu yerde yıllarca dikiliyor. Ne öğrenirse, durduğu yerde ne kadar büyüyebilirse yanına kâr sayıyor. Yalandan su alıp avuçlarına omuzlarını, yüzünü ıslatıyor. Öğrenmiş gibi, zorlanmış gibi, sonunda suya alışmış gibi yapıyor.

Kimileriyse daha ileriye gidiyor. Ya kendi karar veriyor bir cesaret ya hiç beklemediği ters bir dalga onu arkasından itiyor. Bir anda ayakları yerden kesiliveriyor, tüm bedeni suya dalıyor. Her saniye daha derine. O zaman işte, derinden çok kayıp bir yerlerinde insan aslını görüyor. Sıcacık kıyıların, şıpır şıpır sığların, ayağı yere basan güvenli anların göstermediklerini fark ediyor. Büyümek demek şeyin ne geçen yıllarla ne mecburi başarılarla ilgisi olduğunu anlıyor. Belki de büyümek bazen sadece olduğu yerde durarak, dururken içini dinleyerek, dinlerken o sesi gerçekten anlamaya çalışarak oluyor. Büyümek her istediğini söyleyerek değil, daha fazla susarak oluyor. Büyümek insanı daha sakin yapıyor. Büyüdükçe insan kendini affediyor, tuzlu su derisini yaktıkça okşanması gereken yaralarını daha çok fark ediyor. Daldıkça kendinde daha çok kayboluyor, gözleri yandıkça daha çok yanıyor. Bir kere o derinlik sarhoşluğunu tatmayagörsün, insan kendine yenilmeyi, zayıflıklarını sevmeyi yüzlerce defa kabul ediyor.

Büyümek dediğin zamanın geçmesiyle kendiliğinden olmuyor, keşke olsa. Acıyla, korkuyla ve belirsizliğe beklentisizce açılmakla oluyor. Ve maalesef büyümek beraberinde çoğunlukla coşkulu bir zevk değil, hep ince bir sızı getiriyor. 

Varsın olsun. Kıyılar terk edilmeye, denizler derinlerinde yüzmeye değer.

Onca insan, çoğu zaman, ne çok yaşayıp da hiç büyümeden ölüyor. 

Yorumlar

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

Kul Plan Yaparken, Kader Gülermiş!... 1. Bölüm

 

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Cahit Sıtkı Tarancı - Kırık Bir Aşk Hikayesi

Cahit Sıtkı Tarancı'nın meşhur bir şiiri var, " Abbas" adında.

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

Kul Plan Yaparken, Kader Gülermiş!... 2. Bölüm

Radyo Tiyatrosu - Kaplumbağa Sever misiniz?

 

Yeni Bir Yıla Merhaba Derken....

 

Naime Özeren - 23 Nisan