Ana içeriğe atla

Mihail Şolohov - Alyoşka'nın Yüreği Kitap Alıntısı

Sabah kahvaltıda Alyoşka hemen hemen hiçbir şey yemedi, gözlerini kaldırmadan oturdu. Patron yan bakışlarını kuşkuyla ona çevirdi.
“Niye yemiyorsun?
“Başım ağrıyor.”
Kahvaltısının bitmesini zor bekledi. Gizlenerek harmana geçti, çiti aştı, koşa koşa büroya geldi. Siyasal komiser Sinitsın’ın odasına rüzgâr gibi daldı, kapıyı çarptı ve trampet çalan yüreğini elleriyle bastırarak eşikte durdu.
“Nereden koptun böyle, Alyoşka?”
Alyoşka dili dolaşarak geceki konukları, duyduğu kopuk kopuk konuşmaları anlattı. Gözlüklü tek kelime söylemeden sonuna kadar dinledi, sonra ayağa kalktı, Alyoşka’ya başıyla işaret ederek, “Biraz otur burada...” dedi ve dışarı çıktı.
Alyoşka gözlüklünün odasında yarım saat kadar oturdu. Pencerede bir eşekarısı öfkeli öfkeli vızıldıyor, güneş ışığından demetler yerde oynuyordu. Avluda sesler duyan Alyoşka pencereden baktı. Merdivende gözlüklü ve Kızıl ordu erinin arasında İvan Alekseyev duruyorlardı. Sakalı sarsılıyor, dudakları titriyordu:
“Bize iftira atmışlar...”
“Görürüz, bakalım!”
Alyoşka hiç böyle görmemişti gözlüklüyü: Kaşları burnunun üzerinde birbirine geçmişti, gözleri gözlüklerinin altından sert sert parlıyordu. Tuğla samanlığın kapısını açtı, yan dönerek İvan Alekseyev’e sert bir tavırla:
“Geç bakalım!” dedi. 
Alyoşka’nın patronu eğilerek samanlığa girdi. Kapı arkasından çarpılarak kapandı.
“Bak şimdi, böyle böyle, sonra bir, iki ve boş kovan atılır. Buraya şarjör konur...”
Gözlüklü elinin altında tüfeğin mekanizmasını şakırdatıyor ve gözlüklerinin üzerinden Alyoşka’ya bakarken gülümsüyordu.
Akşam köyün üstüne katran birikintisi gibi bir karanlık oturdu. Kilise duvarının yanındaki alana Kızıl ordu erleri zincir gibi yatmışlardı. Gözlüklünün yanında Alyoşka vardı. Alyoşka’nın tüfek kayışı kokuyordu, fişek yatağı akşamın çiğinden terlemişti...
Gece yarısı köyün uç tarafında, mezarlığın yanında bir köpek, arkasından bir ikincisi havlamaya başladı ve kulakları bir anda toynakların takırtısı doldurdu. Gözlüklü bir dizinin üzerinde doğruldu, sokağın sonuna nişan alarak bağırdı:
“Bö-lü-üük... Ateş!..”
T-a-ak! Tak! Tak! Tak!..
Duvarın arkasında ürkmüş bir yankı tekerleme gibi karşılık veriyordu buna. 
Alyoşka mekanizmayı iki harekette oynattı, boş kovanı attı ve yeniden boğuk bir komut duydu: “Bölük, ateş!”
Geniş caddenin sonundan küfürler, silah sesleri, at kişnemeleri geliyordu. Alyoşka kulak verdi: başının üzerinden uzun ve usanç verici bir vızıltı geçmişti.
Bir dakika sonra başka bir kurşun Alyoşka’nın başının bir arşın üzerinden duvara çarptı, üzerine tuğla parçaları serpildi. Caddenin sonundan tek tük ateş pırıltıları ve uzaklaşan at toynaklarının düzensiz gürültüsü geliyordu. Gözlüklü yay gibi ayağa fırlayıp bağırdı:
“Beni izleyin!..”
Koşmaya başladılar. Alyoşka’nın ağzı acılaşmış, kurumuştu. Yüreği göğsünden dışarı fırlayacak gibi çarpıyordu. Caddenin sonunda gözlüklü, ölmüş bir ata takılıp düştü. Gözlüklüyle yan yana koşmakta olan Alyoşka önlerindeki iki kişinin çiti atlayıp avluda koştuklarını gördü. Bir kapı çarpılarak kapandı. Kapı kolu şakırdadı.
“İşte oradalar! İki kişi eve girdiler!” diye bağırdı Alyoşka.
Gözlüklü incinen ayağının üzerinde sekerek Alyoşka’nın yanına geldi. Avlunun çevresini kuşattılar. Kızıl ordu erleri mezarlık duvarının arkasına, bahçedeki nemli frenküzümü çalılarının arkasına yoğun sıralar halinde yatmışlar, hendeğin içine sıkışmışlardı. Evin yastıklarla desteklenmiş pençelerinden önce biraz ateş edildi, tüfek patlayışlarının arkasından boğuk sövgüler ve soluk soluğa kalmış insan sesleri duyuluyordu. Sonra her şey sustu. 
Gözlüklüyle Alyoşka yan yana yatıyorlardı. Şafak sökmeden önce, ıslak bir karanlık kümeler halinde bahçede yüzmeye başlayınca gözlüklü kafasını kaldırmadan bağırdı:
“Hey, oradakiler, teslim olun! Yoksa el bombası atacağız!”
Evden iki el silah sesi geldi. Gözlüklü elini salladı: 
“Pencerelere, ateş!”
Kuru, net bir salvo patladı. Bir daha, bir daha. Evdeki iki kişi kalın, samanlı duvarların arkasına saklanarak, pencereden pencereye koşarak tek tük ateş ediyorlardı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Kul Plan Yaparken, Kader Gülermiş!... 1. Bölüm

 

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

Naime Özeren - 23 Nisan

Piyasalarda Bugün: 26 Nisan 2024

 

Megalodon Köpek Balığı Hakkında Bilinmeyenler

Herkese Merhabalar Bugün sizlere Megalodon hakkında bilgi vereceğim.

Bir Yaprak Sarması Meselesi

Monica Mccarty - İskoç Esareti

Merhabalar İskoç kitaplarını sevmeme neden olanlara selam olsun. Normalde okuyacağımı düşünmediğim İskoç kitaplarının şu anda hastası olmuş durumdayım. İskoç Esareti'de bu kitaplardan birisi.

Radyo Tiyatrosu - Kaplumbağa Sever misiniz?