Ana içeriğe atla

Anton S. Makarenko - Yaşam Yolu - 1 Kitap Alıntısı

Ben konuşurken büyük bir ilgi okunmuyordu yüzünde, ama sözlerimi yanıtlarken, gözlerinde utangaç bir ışık parladı.

"Yok, gerçekten haklıyım ama!" diye söze başladı. "Dünya yazınında kişisel mutluluğu betimleyen tek bir yapıt adı söyleyebilir misin bana? Söyleyemezsin, bunu sen de biliyorsun! Böyle bir yapıt yok yeryüzünde. Sanıyor musun ki, Puşkin'in mutlu bir seviyi betimlememesinin nedeni, Lenski’nin bir düelloda öldürülmesidir? Sanıyor musun ki Onegin, Tatyana'sını kendi ahmaklığı yüzünden yitirdi? Yani o vakit, Puşkin, yaşamı boyunca tek bir mutlu evlilikle karşılaşmadı demektir, değil mi? Saçma! Bunun bir tek nedeni vardır, o da, öyle sınırlı mutlulukların bir sanatçının işine yaramayacağıdır. Tolstoy’u alalım. Piyer Bezukhov, güzel bir kadın olan Helen'le evliyken şu ya da bu yönüyle gösteriyor onu bize Tolstoy. Ancak Piyer, o evlilik içinde mutsuz bir yaşam sürmektedir. Daha sonra Nataşa Rostova’yla evlenip de mutlu olunca, yazar onları bırakıyor- öylesi bir mutluluk onun işine yaramaz çünkü. Köle sahiplerinin utançlı mutluluğudur bu alt tarafı.” Sözünün burasında durdu. Makarenko'nun yüzü iyice ciddileşti. Yüreğinde yeni huzursuzluklar beliriyordu anlaşılan. Buna engel olmak için Paris'teki dostumdan söz ettim ona, bizi Dalila’yla korkutmaya kalktığını anlattım. Makarenko kahkahalarla güldü.

"Dalila ha! O kadının buradaki bir sendikanın üyesi olduğunu söyleseydin arkadaşına. Pyatnitskaya Caddesinde berberlik yapıyor kendisi, sabahtan akşama dek erkeklerin saçını sakalını kesiyor. Dalila'dan kim korkar!" Bu işte, yani, ciddi konuşmaları ansızın neşeli bir şakayla toparlamada çok ustaydı. Bir keresinde, Moskova Üniversitesi'nde, "Herkesin bir kusuru var mıdır?" konulu bir konuşma yaptı. Konunun özü şöyleydi: İnsanlar bir yığın önemsiz ama hoş olmayan kötülükler yapıyorlar; ve — ne yazık ki, bunlardan dolayı cezalandırılmıyorlar! Kendisine büyük saygı gösterilen bir kimse, yalancı olabilir, konuştuğu vakit mangalda kül bırakmaz, dolandırıcı, bayağı ya da gerçekten edepsiz biri olabilir, ya da çalıştığı yerde astlarını hor görebilir, onları itip kakabilir, bununla birlikte, bu kişiden söz edildiğinde şöyle denilir: "İşini çok iyi yapıyor. Aksayan yönlerine gelince, eh, hata insana özgüdür. Herkesin bir kusuru vardır." Makarenko, konuşmasının burasında şu soruyu soruyordu: "Söz aramızda, herkesin bir kusuru var mıdır gerçekten? Olmalı mıdır? Yalan söylemeyi bıraksa, kötü huylarından vazgeçse işini iyi yapamaz mı?"

Bu sözünü ettiğim konuşmasından söz ettik daha sonra. "Görüyorum ki, dar görüşlülüğün düşmanısın sen de, Anton Semyonoviç. Bu çizginin biz yazarlar arasında nasıl geliştiğini izledin mi?" dedim ona. Birkaç örnek gösterdim ve şunları ekledim: "Bu dar görüşlülük kokusuna soylular bile katlanamamıştı, değil mi?" Birden parladı Makarenko. "Eski soylulardan söz etme bana. O günlerin insanları dar görüşlülüğün pisliğine bulaşmadan, o pis kokuyu salmadan edemezdi, çünkü bu onun kendi doğal pisliği, kendi organik kokusuydu. Ama günümüz insanları kolayca sıyrılabilir bu pislikten. Geçmişin eskilerini kuşanmış olan dar görüşlülük, sırtındakileri iyice eskitmiş durumda. Aradaki ayrılığı unutma üstat!” Bir başka görüşmemizde, "Şu Nikolay da çok oluyor artık!" dedi. Eskiden sokak serserisi olan, şimdiyse doktorluk eden bir öğrencisinden aldığı mektuptan söz ediyordu. Doktor, dünyada pek çok ahmağın bulunduğundan yakınıyordu. "Duyuyor musun ne diyor — dünyada pek çok ahmak varmış!" diye gürledi Makarenko. "Bizim Topluluk’ta eğitilmeseydi, şu Nikolay'ın hali ne olurdu, sorarım sana? — Ne bileyim ben. 

— Ben biliyorum ama! Bak ne olurdu: Bir kasabacıkta, bunaltıcı bir deliğe tıkılacak, bir ahmaktan beter yaşayıp gidecekti de, ahmaklığından haberi bile olmayacaktı. İçinde bulunduğu durumu anlayacak, ona karşı çıkmaya kalkacak aklı olmayacaktı. Öyle de mutlu olacaktı belki, evet. Ama o türden bir mutluluğa dayanabilir miydi, tanrı bilir. 

Bu sözleri üzerine, yeni bir görüşünü yakalamış olmanın verdiği düşünceli bir tavırla, "Demek sana göre, mutluluğun da türleri var, öyle mi?” diye sordum. 
Gülümsedi. 

"Var elbet!" dedi. "Çeşit çeşit mutluluk vardır. Çalışmanın verdiği mutluluk, doğayla, kötü toplumsal koşullarla, serserilerle yapılan savaşımların verdiği mutluluk vardır: güç, rahatsız edici, huzursuz bir mutluluktur bu. Bu tür mutluluğun bir yerinde bir şiş, bir yerinde bir çürük, çizik, yara vardır her zaman — ama unutma ki, dünyayı döndüren tek şey de budur. Bir de, her şeyini yeterli bulan, başka hiçbir şey istemeyen insanların sessiz sakin mutluluğu vardır.”
“Eh, mutluluk insanlara göre değişir elbet," dedim. Garip garip baktı bana. Hiçbir şey istemeyen insanların sessiz sakin mutluluğunu savunduğumu sandı anlaşılan. Bunu düşünmek bile onu üzmeye yetti. Göğüs geçirdi, hiç yüzüme bakmadan, "Öyle de denebilir," dedi. Çok fazla rahatsız olduğunda, öfkelendiğinde o belirgin Ukrayna vurgularıyla konuşurdu. "Ne var ki, domuzlara göredir bu tür mutluluk. Dolayısıyla o mutluluğu domuzların önüne atmak gerekir!"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Kul Plan Yaparken, Kader Gülermiş!... 1. Bölüm

 

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

Monica Mccarty - İskoç Esareti

Merhabalar İskoç kitaplarını sevmeme neden olanlara selam olsun. Normalde okuyacağımı düşünmediğim İskoç kitaplarının şu anda hastası olmuş durumdayım. İskoç Esareti'de bu kitaplardan birisi.

Naime Özeren - 23 Nisan

Bir Yaprak Sarması Meselesi

Bedelli Sermaye Artırımı Nedir?

 

Piyasalarda Bugün: 26 Nisan 2024

 

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.