Ana içeriğe atla

Kapı Önü Dedikoduları - Ortaokul Aşkı / Boşluk

Sınıftan çıktıktan sonra izin kağıdını nasıl aldım.
Nasıl okuldan çıkıp kendimi sokaklara vurdum. Hatırlamıyorum. Gözlerimden akan delicesine yaşlar yüzünden önümü göremez haldeydim.

Hava parkta ağlamak için müsaitti ve bu halde mümkün değil eve gidemezdim. Tepemde konuşan bir anne modeli en son istediğim şey bile değildi ve ben hayatımda ilk kez okulu kırıyordum. (Demek ki her şeyin bir ilki varmış.)

Okulun hemen dibindeki parka geldiğimde bitkin olan halim daha da kötüye gidiyordu. Kendimi zorla bir banka atabilmiştim. Gözlerim ağlamaktan ve nezleden görmez durumdaydı ve ateşim yükseliyordu. Kafamdaki deli sorulara ise bir türlü cevap bulamıyordum. Madem beni kaybedeceğini düşünüyordu. Öyleyse neden mektup yazıp her şeyi berbat etmişti? Neden arkadaşlığımı zora sokmuştu ve en önemlisi de neden benim duygularımla oynamıştı?

Daha 12 yaşında bile değildim. Ama yaşıtlarımdan daha olgun olduğumu söyleyebilirim. Benim derslerimle ilgilenmem gereken dönemde neden ben saçma sapan aşk, meşk meselelerine bulaşmıştım? Nedeni aslında basitti. İlk kez biri bana böyle bir duyguyla gelmişti ve bende saf gibi inanmıştım. Tecrübesizdim ve hemen kalp çarpıntım başlamıştı. Peki ama bir şeyler hissetmemiş olsam bu kalp böyle delicesine atmaz, o gıcık kızın yanında gördüğümde yüreğim acımazdı. Evet o mektubu yazarak benim duygularımı açığa çıkarmıştı ama sonrasında bilmediğim, anlamadığım bir nedenden vazgeçmişti. Belki beni kaybetme korkusuydu. Ya da sonradan vazgeçmişti ama mektubu ben aldığımdan dolayı da geri de dönememişti. Nedenlerle kafayı oynatmak üzereydim. En sonunda derslere ve hayata gösterdiği haytalığı, haylazlığı, umursamazlığı bana da göstermişti. Pimi çekip, bombayı patlatmıştı ama kendisi sağ salim yara almadan yoluna devam etmişti. Olan bana olmuştu ve aklımı kurcalayan mektuptan, bana karşı ilgisizliğinden derslerimi bile düşünemez olmuştum. Resmen kendimi kaybetmeye başlamıştım. 

Orada ne kadar öylece oturdum hatırlamıyorum. Ateşim ciddi dereceydi. Farkındaydım. Çünkü etraftaki sesleri yavaş yavaş algılayamaz duruma gelmiştim. Oturduğum banka sanki beni yapıştırmışlardı. Üşümeye başladığım sırada en son duyduğum birilerinin bana seslendiğiydi ve sonrası koca bir boşluktu.

Gözlerimi bir hastane odasında açtığımda başımda babam vardı. Bir haftadır deliksiz uyumuşum ve ateşimi düşürememişler. Babamla göz göze geldiğimde önce ne olduğunu algılamaya çalıştım. Sonra kalkmak istediğimde beni geri yatırdı. Babama ne olduğunu sorduğumda okuldan bir öğrencinin beni bankta yatarken bulduğunu, hemen öğretmenlerden birine haber verdiklerini ve onlarında kendisine haber verdiğini söylemişti. Benim parkta ne işim olduğunu sorduğunda izin aldığımı ve eve dönerken başım döndüğü için bankta dinlenmek istediğimi ve sonrasını hatırlamadığımı söyledim. Babama yalan söylemiştim. Hem de hayatımda ilk kez. Gerçi kendimi kötü hissettiğim kısmı doğruydu ama bunun sadece griple ilgisi yoktu. Kendime geldiğim için doktor beni taburcu etti ve evde dinlenmem için bir haftalık raporu da eklemeyi unutmadı. Aslında bu rapor bir nevi iyi gelmişti. Kendimi henüz toplayamamıştım. Bu kadar güçsüzken okulu çekemezdim. En azından kendimi biraz toplamalı, bana yapılanlara karşı güçlü durmalıydım.

Raporum bitip okula geldiğimde sınıftaki arkadaşlarım hemen etrafıma toplandı. Bir çoğu evi aramıştı ama ben yataktan kalkacak gücü kendimde bulamadığım için telefonlara çıkmamıştım. Kardeşlerim ya da annem genelde telefonlara cevap vermişti. 

Sırama yerleşmeye çalıştığım anda iki kişi bitti yanımda. Kafamı çevirdim ve ikisini el ele gördüm. O gıcık kız sanki yanından çalacaklar gibi eline yapışmıştı. O bana baktı ve benim için çok endişelendiğini söyledi. Geçmiş olsun dileklerini iletirken diğer kara çalı araya girdi ve "hadi aşkım gidelim" dedi. O an dünya üstüme çöktü sanki. Resmen çıktıklarını gözüme sokmuştu. Gözlerine baktım. Yanıma geldiklerinden beri ne bir tepki verdim. Ne de konuştum. Sonra konuşmayacağımı anladığında başka bir şey demedi. Gıcığını da alıp elleri birbirine kenetli sırasına geçti. Bana kalansa kocaman bir boşluktu. 

Devam edecek....


Yeni notta görüşmek üzere.

Hoşçakalın.

Yorumlar

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fatih Murat Arsal Tüm Kitap Yorumları

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

Poy Baharatı Nedir? Nerelerde Kullanılır?

  Merhabalar Baharat kullanmayı sever misiniz?

Delicia Black - Önyargı

Merhabalar Temmuz ayı hediyeleşme etkinliğindeki kitap kardeşime giden kitaptı Delicia Black Önyargı. Her zaman olduğu gibi kitabı okuduktan sonra gönderdim.

Fazıl Hüsnü Dağlarca - Saadet

Füsun - Bir Olur Da Beni Ararsın

Merhabalar Şimdi diyeceksiniz ki bu Füsun? Nereden çıktı? Füsun Tokyürek şarkıcı Nalan Tokyürek'in nam-ı diğer Of Aman Nalan'ın kardeşidir.

Mr. President Kimdir?

 

Funda Kınalı - Sevda Dedikleri 2

Merhabalar Hızır Ali ve Melek'in hikayesi Sevda Dedikleri -2- de son sürat devam ediyor. İlk kitap çok kötü bir yerde bitmişti ve oradan devam ediyor. (Ağlamaktan içim çıkmıştı.)

2 Günlük Yoncalı Kaçamağı

  Merhabalar Eskilere göre bayram, yenilere göre tatil kavramı olan bayramlar bizim içinde tatil kavramına giriyor. Her ne kadar 3 günlük bayram tatili olsa da; biz yine de kendimizi atacak bir yerler bulduk ve soluğu tatilde aldık.

Sarah Maclean - Aşk Mevsimi

Merhabalar Elimdeki Sarah Maclean kitaplarını şükür sonunda bitirdim.