Ana içeriğe atla

Ece Evren Röportajı


Merhabalar

Günün adı pazartesi olduysa yine röportaj günümüz gelmiş demektir. O zaman sıradaki sevgili yazarımız, blog dünyasından çok sevdiğimiz ablamız Ece Evren ile devam edelim.
Kendisine röportaj teklifimi geri çevirmediği için tekrar teşekkür ediyorum ve sizleri röportajımızla baş başa bırakıyorum.

Ece Abla merhaba, öncelikle bloğuma hoşgeldin. Sesiyle içime huzur veren, yazı ve yorumlarıyla beni rahatlatan, hem yazar hem blogger olarak seni bloğumda yeniden ağırlamak çok güzel. Dilersen sorularımıza geçelim.

* Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
-Merhaba sevgili Beyda;insanın kendinden bahsetmesi kolay bir şey değil. Önce; şöyle bir düşünelim. Yakınlarım beni nasıl tanırlar? İzlenimleri nelerdir? Peyderpey duyduklarımdan giderek; biraz huysuz, kaprisli, parlayıp, çabucak sönen, inatçı, hırslı ve çalışkan biriyim. Evliliğimde ise, fikrim çok sorulmasa da; sonuca giden tüm aşamalardaki çabalarım sayesinde, eşimin değil ama benim istediğime ulaştık diye hatırlarım. Son dönemde aile çevremde pek popülerliğim kalmasa da, ki erkek kardeşlerimle de zıtlaşıyoruz. Tüm bunlar beni artık üzmüyor. Hazır cevap biriyim. Sevecenim, gözlerinin içi gülen biriydim. Şimdilerde bakışlarıma oturan hüzün nedeniyle, bunu göstersem de algılayanların sayısının azaldığını hissediyorum.

* Yazmaya ne zaman başladınız?
-Yazmaya lise dönemimde kompozisyonlarımı gayet uzun tutarak ve Türkçe öğretmenimin bunu fark etmesi; bana "her zaman yaz kızım, hiç bırakma" demesiyle başladım. O zamanlar evde küçük öyküler yazardım. Ablam "o nedir" diye elimden kapar, doğru anneme gidip, beni şikayet ederdi. "Anne bak, kızın aşk öyküleri yazıyor, ne gereği var şimdi" der ve beni iki kere üzmüş olurdu. Birincisi suç işliyormuşum izlenimi yaratması, ikincisi masum yazılarımdan dolayı beni aşağılar gibi davranmasıydı. Nihayet evdeki kaos ortamından mı nedendir aşık oldum. Nasıl yazıyorum ama sayfalar dolusu. O zamanlar dışarıda görüşmek yok. Sadece mektup yazardık birbirimize. Sonra evlendik. Yirmi seneyi normal bir evlilik gibi sürdürdükten sonra, 1988 senesinde eşimin nefrit olması nedeniyle, onu yatırdığımız hastanede on senelik maceramız da başlamış oldu. Geceleri hep yanında kaldım. İki sandalyeye kâh kıvrılır, kâh boynum havada yatardım. Çok yazdım orada. Hastanede olanları, çaresizliklerine üzüldüğüm insanları, neler yazmadım ki?

Sonra kaybettim eşimi bir gecenin ilk saatleri... Çok yorulduğum için dingin bir hayata kendimi bırakmıştım ki, geçmişe bir borcum olduğu hatırlatıldı bana. Ve ben tüm saflığımla inandım. O gün itibarıyla bugüne kadar yazdım. Yazmaya da devam edeceğim.   

* Kimsenin okumayacağını bilseniz bile yazmaya devam eder miydiniz?
-Yazarım. "Halk bilmezse Halîk bilir" denir. Yazmak benim için, aynı zamanda öğrenme arzusunu da getirdi. Tutkum oldu, hayatımı kurtardı desem abartmış olmam.

* İlk kitabınızı çıkarmaya nasıl ve ne zaman karar verdiniz?
-İlişkimiz başlamıştı. Sadece konuşuyorduk ama ben yine günü gününe kayıt tutup, hem onun nasıl biri olduğunu öğrenmeye çalışıyor, unutmamak için de habire notlar alıyordum. Geçmişe ve dolayısıyla ona borcum olduğunu söylediğinde, çok yumuşak ve hiç şüphe götürmeyen bir tarzda konuşmuştu. Bu nefis sesli adam, bir masal kadar harika şeyler anlatıyordu bana. Yaralıydım, kandım... Sanırdınız bir prens geldi ve kanatlı atıyla götürecek sizi; sevgiden başka hiçbir şeyin olmadığı diyarlara. Geçmişimden yorgun ve hayata çok kırgındım o sıralar, bu sesleniş iyi geldi tabii. O adam benim için umuttu. Zaten tanıdığım için hiç şüphe duymadım. Beni her nasılsa aradı ve buldu. O ilk telefon görüşmesini yaptığım gün yazmaya başladım. Sayfalar çoğaldı gitgide. Bir anda karar verdim. İlk kitabım kalbimde yaradır benim. Tıpkı yüreğim gibi savruldu ortalıkta. Ne değer gördü ne getirisi oldu. Çok beklentim de yoktu zaten.

* İnsanların çoğu "hayatımı yazsam roman olur" der. Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yazmak bir yetenek midir?
-Tabii ki bir yetenek Beyda'cığım. Öyle söylenir ama önce içinizde bir çağlayan harekete geçecek ve siz içinizden dökülenleri yazmaya yetişemeyeceksiniz. Bu bambaşka bir şey... Sonrasında, velev ki yazdınız; kenarda, köşede yığıntılar olacak. Onların kronolojik sıralanması var. Sonra, eğer yazdıklarınızı hemen bir word dosyasında toplamadıysanız vay hâlinize. Örneğin ben çok dağınık çalışırım. Hikâyemin bir bölümünü yazdığım sayfaları aramak için masa altlarında arandığım çok olmuştur. Ben önce kağıda yazmayı severim.

* Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Mesela hangi ortamda, hangi metaryallerle, hangi müzikle ve nasıl bir coğrafya da yazmayı tercih edersiniz?
-Beyda'cığım. Bu biraz esinle ilgili bir şey demek istiyorum önce. Ben sabahları şiir yazarım genellikle. İlk kalktığımda hassas olurum, biraz da mahmur. Yazı yazarken çıplak bir sessizlik istemesem de ki o beni boğar, inan ben iki şeyi aynı anda yapamam. Müziklerin ise her notası, sözleri benim net düşünmemi engeller. Etrafa çok duyarlı bir yapım var. Yazarken bizim kızlar beni anlarlar ve yanımdan su gibi çekip giderler. Zaten torunum bu güne kadar "hangi konularda; neler yazarsın be anneanne, ver şu kitabını bir bakayım ..." bile demedi. Gençlere saygımız var...

* Yazmak isteyen ancak nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için tavsiyeleriniz var mı?
-İstemek zaten en önemlisi. Merakları doğrultusunda deneme yazıları yazıp, bu konuda bilgi sahibi olanların fikirlerine danışırlar. Güzel yazıyorsa zaten fark edilir. Blog bunun için bulunmaz nimet.

* Yazdığın kitapların gerçek hikaye. Yaşanmışlıklar var. Peki bir gün kurgu yazmak ister misin?
-Ben hikâye yazarken biraz zorlandığımı hissediyorum. Olay örgüsünü kurmak bayağı düşünmeyi ve olmazsa olmaz hayal gücünü gerektiriyor. Bloğumdaki "Dedektifin Hüsranı" öykümü sonradan okuyunca ben de beğendim. Kurgu becerisi, aklımın bir köşesindeyse de çıksın isterim... Örneğin "hastanede bir gün" diye bir kısa kitap yazmayı düşündüm ama o da gerçeğe dayanacak yine...

* Bir yazar olarak okuduğunuz ve beğendiğiniz yazarlar kimler?
-Rus yazarların hemen hepsi… Franz Kafka, Pesimist yazar Arthur Schopenhauer, George Orwell (1984)ü okudum ama beynimin çıtırdadığını sandım. Biraz Dostoyevski'de de olurum öyle. Okuma alışkanlığı küçükken edinilen bir şeydir. Benim çocukluğumda dayatılır tarzda oldu. En azından "acaba bu çocuk hangi konuları sever?" düşüncesiyle davranılsaydı, bence sonuç alırdı sevgili babam. Şimdilerde bana yararı olacak ve yazmamı destekleyecekler nelerdir? araştırmasından sonra, ancak onları sırayla okumaktayım. Bu ara tarihi kitaplara sardım.

* En son hangi kitabı  okudunuz?
-Anne Frank'ın Hatıra Defteri. Çok etkilendim. Sonra belgeselini izledim, sürgün yıllarına dair, ağlamaktan perişan oldum. Haa yukarıda unuttum yazmayı. Çok yufka yürekliyim ben. Gözyaşlarım tetiktedir çoğunlukla.

* Yayımlanan iki kitabınız var. Son kitabınız çıkalı çok zaman olmadı ama yeni kitap veya yeni projeler var mı?
-İkinci kitap hazırlığım sürüyor. Geçmişten Gelen Adam - 2 Bu romanın ulaştığı herkesin, onu ibret hikâyesi olarak değerlendirmelerini isterdim. Kendimi toplumun cezalandırmasına teslim ediyorum. Bunu kahramanlık ya da başka bir şey için değil ama neden olduğunu benim de anlayamadığım bir şekilde istiyorum. Pişman değil ama üzgünüm. İki yüz elliye yakın şiirim var. Önce şiir kitabı çıkarmak niyetindeyim.

* Asıl mesleğiniz nedir?
-Lise mezunu bir ev kadınıyım.

* Yazmak sizin için hayat boyu sürecek serüven mi? Yoksa yazmayı bırakmayı düşündüğünüz bir zaman var mı?
-Allah yaşamama izin verdiği sürece evet… Çok seviyorum zira.

* Günümüzde gençlerin sosyal medya sitelerinde çok zaman geçirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Gördüklerini uyguluyorlar diye düşünüyorum ancak. Bir çocuğu, bu alışkanlığı edindikten sonra durduramayız. Tabii ki doğru bulmuyorum.

* Günümüz gençliğine üç tavsiye verecek olsaydınız bunlar ne olurdu?
-Atatürk ilke ve inkılâplarını öğrenip, o çerçevede vatanınıza bağlı evlatlar olsunlar. İdealleri olsun, kendilerine hedefler koysunlar. Bu arada ailelerine zorluklar çıkarmadan sosyal hayata da karışsınlar, o da gerekli.

* Kitaplarınızda yayımlandıktan sonra şunu yazsaydım yada şunu yazmasaydım dediğiniz oldu mu?
-Yok, kerelerce okudum, ezberledim neredeyse... Günü gününe not aldığım için, ancak fazlası olabilir. Aralara çok girdim zira düzenlerken.

* Yazmadığınız zaman ne yaparsınız?
-Mutfaktaki masa aynı zamanda benim çalışma masamdır. Atıştırmalıklar da burada. Keyfim ev ahalisinde kimsede yok gibi... Yemek yaparım, kedileri sevme seanslarımız vardır, odalarına gider; onlarla küçük oyunlar oynarız. Kızım beni arada bir alışverişe götürür. Onun dışında en önemlisi, kitap okuyorum. Felsefi kitaplar favorimdir. Benim sağ omzum kırık ve engelli kaldığı için kitabı tutmam sancılı oluyor. Üstelik yatar pozisyonda olduğumda, hemen uykum geldiğinden; çalışmalar bitince yine mutfaktaki masamda okuyabildiğim kadar okuyorum. Çok nadir oturduğumuz sitemizde gezerim. Çok güzel bir site ve yürüyüş parkurları var.

* Kitap fuarlarıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
-Fuarların gayet yararlı olduğuna inanıyorum ama gösteriye dönüşmesi bana ters. Ben biraz okunsam, diyelim adım duyuldu, asla orada oturup birileri gelsin de imza atayım diye beklemem.

* Hayatınız boyunca yaşadığınız pişmanlık var mı?
-Hayır yok.

* En büyük korkunuz nedir?
-Terk edilmek ve ardındaki yalnızlık duygusu…

* Aşk sizce nedir? İlk görüşte aşk var mıdır?
-Aşk; Allah'ın olmasında hiç sakınca görmediği, iki karşı cinsin birbirine ölesiye bağlanmasıdır. İlk görüşte de olabilir bence...

* Okurlarınızla aranızda nasıl bir bağ var?
-Kitabımla ilgili bir tek sizlerden yorumlar aldım. Tarafsız yorumlarınızı gerçekten beğendim ve takdir ettim. Bloğumda da beni okuyanların yorumları gayet ılımlı ve iyi diyebilirim. Benim onlara çok bağlandığım kesin. Ama biri var, gfc den bir izlemeye alıp, ertesi günü çıkıyor. Ben çok dikkatli bir kadınım. Şimdi yazayım, eğer tesadüfen okursa ona mesaj olur "ya git sonsuza kadar ya da kaydırma gözümü oraya:)"

* Ulaşamadığınız biri ile sohbet etme şansınız olsaydı. Bu kim olurdu? Neden?
-Sevdiğim adamın kızı. Zira benim kızımın, sevdiğimi tanıma şansı oldu. Hiç de karşı çıkmadı bana. Ben de onun kızına bir şeyler anlatmak isterdim.

* Hayatta en çok kıymet verdiğiniz kişi?
-Kızım.

* Son olarak eklemek istedikleriniz var mı ya da okurlarınıza mesajınız var mı?
-Sevgili Beyda'cığım; sen başta olmak üzere, sizleri çok sevdim ben. Bilhassa kızlarımı. Genç bir yüreğim var benim. Bir manada sizler benim yaşama kaynaklarım oldunuz. O kadar çok şey öğrendim ki ben sizlerden, bunlar çok değerli benim için. Düşünebiliyor musunuz, görmediğiniz birini seviyorsunuz. Bazen de kırılıyorsunuz ama bunu sayfaya dökmek zor, bir zaman sonra hissediyorsunuz ki, bir anda hatasını ya da hatamı fark etmiş olarak gönül alıcı bir kaç satır yazıyoruz birbirimize. Hepinizi çok seviyorum. Bir gün yok olup gitsem de, beni unutmayın...

Sevgili kızım. Davetin ve emek verip hazırladığın bu güzel sorular için sonsuz teşekkürler. Sevgiyle kucaklıyorum seni.

*Ece abla keyifli bir sohbet oldu. Umarım ilerleyen zamanlarda sizi yine bloğumda konuk edebilirim. Zaman ayırıp röportaj yaptığınız için tekrar teşekkür ederim. Yolunuz açık, okurunuz bol olsun.
*Allah'ın izin verdiği sürece, ne zaman istersen sana gelirim kızım. Sana ve okuyacak tüm blog yazarlarına sevgilerimle...

Ece Evren/Halkalı 05.06.2018

Yorumlar

  1. Çok keyifli bir röportajdı. Emeklerinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Ece Ablamızz💖 Bir tanedir o☺️
    Güzel röportaj için teşekkür ediyorum 🤗

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim canım. Ben teşekkür ederim. :)

      Sil
    2. Sevgili Tuğçe, çok teşekkür ederim canım :)

      Sil
  3. gerçekten de çok hoştuuuuuu :) ece ablayı seviyoz tabisideeee :)

    YanıtlaSil
  4. İki sevdiğim insan bir arada :) Çok mutlu oldum bu yazıyı görünce :) Ece ablanın yazım dili çok akıcı.Resmen kelimeleri dans ettiriyor.Öpüyorum her ikinizi de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Ece abla gerçekten çok güzel yazıyor :) Bende seni seviyor ve öpüyorum şeker :)

      Sil
    2. Yurdagül'üm, çok teşekkürler canım :)

      Sil
  5. Roman tadinda bir söylesi olmus. Ece abla gercekten de blog aleminde tanidigim en degerli insanlardan. Arada dertlesebildigim cok az kisiden biridir. Sevgilerimi gönderiyorum ikinize de 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ece abla ile dertleşmek gerçekten çok güzel. Kendisini bende çok seviyorum. Bende seni çok öptüm şekerim :)

      Sil
    2. Sevgili Derya, bendeki değerin çok fazla. Benim de sevip, takdir ettiğim nadir insanlardansın. Sana ve Beyda'cığıma sevgilerimle...

      Sil
  6. Çok samimi ve keyifli bir röportaj olmuş. Soranın kalemine, anlatanın diline sağlık

    YanıtlaSil
  7. Okurken sıkılmadığım hatta kendi hayatıma yön verebileceğim ufak noktaları bulduğum bir röportaj olmuş. İkinize de teşekkür ederim, sevgiler ♡♡

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili İrem, bazı yerlerinin hayatına mihmandar olabileceğini yazman beni çok mutlu etti. Beyda'nın soruları da yazdırdı yani. Sıra dışı sorulardı.
      Çok teşekkür ederiz kızım. Sevgilerimizle :)

      Sil
  8. -Ece ablayı niçin seviyorum:

    “* Günümüz gençliğine üç tavsiye verecek olsaydınız bunlar ne olurdu?
    -Atatürk ilke ve inkılâplarını öğrenip, o çerçevede vatanınıza bağlı evlatlar olsunlar. İdealleri olsun, kendilerine hedefler koysunlar. Bu arada ailelerine zorluklar çıkarmadan sosyal hayata da karışsınlar, o da gerekli.”

    İşte bunun için❤️👆🏻
    Sen hep Yaz Ece abla biz gençlerin senin gibi bilinçli büyüklere ihtiyacı var çünkü🙏🏻
    Keyifle okudum röportajı elinize emeğinize sağlık💕

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Büşra, çocukları çok seviyorum. Bu konuda yazdıklarımı beğenmen, takdir etmen beni çok mutlu etti. Gözlerinden sevgiyle öperim canım :)

      Sil
  9. Kesinlikle canım. Ece ABla candır ve hep yazmaya devam etsin :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

Nil Karaibrahimgil - Ben Aptal Mıyım?

 

Cahit Sıtkı Tarancı - Kırık Bir Aşk Hikayesi

Cahit Sıtkı Tarancı'nın meşhur bir şiiri var, " Abbas" adında.

Poy Baharatı Nedir? Nerelerde Kullanılır?

  Merhabalar Baharat kullanmayı sever misiniz?

Formasyon Analizi Nedir?

 

Beyza Alkoç - 3391 Kilometre

Merhabalar Beyza Alkoç'un 3391 kilometre kitabını ilk çıktığı zaman görmüştüm ama açıkçası almakla almamak arasında kalmıştım. Kitap hediyeleşme etkinliği sayesinde okuma fırsatı bulduğum kitaba tek kelimeyle bayıldım. 

Fatih Murat Arsal - İki Mükemmel Hata

Merhabalar Uzun zamandır sizlere kitap yorumu yaz(a)mıyorum zira bu sıralar yorum yazmak için maalesef kafamı toparlayamıyorum. Hoş bir aydan fazladır kitap kapağı da açamadım. Kitap okumadan uyumayan ben; son zamanlarda kitaplara dokunamadım bile. Fakat okuduğum kitaplara ve yazarlara da haksızlık da etmek istemiyorum. Zira beğendiğim kitapların yorumsuz durmalarına maalesef gönlüm razı gelmiyor. Çıktığı ilk anda alıp okuduğum, ancak yorum giremediğim bir kitap İki Mükemmel Hata. O zaman başlayalım.

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Risk Bildirim Formu

 

Nerede O Eski Kartpostallar?

Merhabalar Çocukluğumda yeni bir yılın gelmesini en çok kartpostal atabilmek adına severdim.