Ana içeriğe atla

Bir Kapımız Daha Kapandı


Merhabalar

Cuma gecesi çocukluğum artık tamamen maziye gömüldü. İnsanın içinde hani bir umut vardır ya, artık o umut yok oldu. Anneannem 90 gündür hastanede devam eden yaşam mücadelesini kaybetti. Çok çekti bu sürede. Çok mücadele verdi. Ama ne yazık ki artık bu dünyadan zamanını doldurup göçüp gitti.
Cuma gecesi gecenin 1'i ve çalan telefon. Eşime dedim "bu telefon hayıra çalmıyor ya hayırlısı." İçim cız etmişti. Gelen haber Anneannemin vefat ettiğini bildiriyordu. İlk ne düşüneceğimi bilemedim. Apar topar hastaneye gittik. Yakınlarına göstereceklerini söylemişler. Görmekle görmemek arasında gidip gelirken kendimi morgda buldum. Keşke görmeseydim dedim. Keşke eskisi gibi hatırlasaydım. Çok zordu. Onu orada bırakıp çıkmak. Tabii ki her canlı ölümü tadacaktır ama insan ölümü yakıştıramıyor sanırım. Sevdiklerinin hep yanında olmasını istiyor. 

Ertesi gün defnetmek için köye hareket ettik. Yol boyunca ne düşüneceğimi bilemedim. Köye yakın bir mesafe bulunan ve şu anda kullanılmayan tren istasyonuna geldiğimizde içimden bir şeyler daha koptu. Yazları köye trenle gelirdik. O zamanlar Boğaziçi Ekspresi vardı. Raylardaki sesi dinleyerek giderdik köye. Rahmetli Dedem traktörü ve arkasına takmış olduğu römorku ile bizi istasyondan almaya gelirdi. Eskiden trenler teyirli olurdu ve eğer geç kalmışsak sabırla bizi beklerdi. Yazın sıcağında gölgesinde dinlendiği bir söğüt ağacı vardı (ki şu anda yok. Kesmişler. O ağaca ayrıca üzüldüm.) ve hep bizi orada beklerdi. Köyden dönüş zamanımızda da yine istasyona bizi kendisi getirirdi. Artık o istasyonda yok. O sevdiğim Dedem de gideli 19 sene oldu. Şimdi yanına Anneannem de gitti. 

Evimiz köyün hemen girişinde. Geleni geçeni gören bir yerde. Nice anılarım geldi aklıma. Dedemin hemen evimizin yanındaki kahvehaneye gidişi, Anneannemin evin camında elinde patik örgüsü dışarıyı seyredişi. O yer çok kıymetliydi. Kimselere vermezdi. Oturduk mu kızardı. "Yerinizi bilin" derdi. 



Anneannem yaklaşık son beş senedir rahatsızlığı nedeniyle Eskişehir'de kalıyordu. Bu zaman zarfında toplasak bir elin parmaklarını geçmez köye gidişi. Gözleri gibi baktıkları evler artık yıkılmaya yüz tutmuş neredeyse. Bu içimi daha fazla acıttı. 

Fotoğrafta gördüğünüz dolap her daim kilitliydi ve yine görüldüğü üzere kilitli. Bu dolapta nice anılar saklı aslında. Rahmetli Anneannem o dolabın içinde şeker, çikolata saklardı. Anahtarı da genellikle yeleğinin cebinde olurdu. Bazen anahtarı ele geçirmişsek gizlice şekerleri, çikolataları aşırırdık kuzenlerimle, kardeşlerimle ve kağıtlarına da taş sarıp yeniden yerlerine koyardık. Bir keresinde hiç unutmam misafir gelmişti ve Anneannem Anneme dolaptan şeker çıkarmasını söylemişti. Şekerler şekerliğe konulup ikram edildi. Misafir şekeri açınca içinde gördüğü taşla donakalmıştı ve bizde bir güzel dayak yemiştik. Ama huylu huyundan vazgeçmezmiş, biz yine yapacağımızı yapardık.

Uzun zaman oldu hatıralar canlanmayalı gözümde. Köye son gidişimin üstünden belki 10 sene geçmiştir. Yeniden oraları görmek, üstelik artık o kapımızın tamamen kapandığını bilmek daha da çok koydu. Eskiden gitmesek de bir nefes vardı en azından, bir umut. Belki bir gün gideriz dediğimiz ve artık o umudumuzda kalmadı. Keşke ben yine çocuk olsam. Keşke yine o dolaptan şeker, çikolata aşırabilsem. Ziyani yok dayak yemeye de razıydım ama o dolap artık hep kilitli kalacak. Artık anılarda yaşayacak. Son kez çektim fotoğrafı. İlerde oğluma gösteririm anılarımı anlatırken. Belki bazen bakmak isterim. Silinmesin hafızamdan dolap dedim. Ara sıra bakmak iyi gelecektir eminim. Belki içim sızlayacak ama olsun. Elimde hatıra fotoğraflar kalsın. Kim bilir belki de satılacak o ev. Belki bir daha gidemem satılmamış olsa da. Son kez fotoğraf çekmek istedim.

Küçükken hep büyükler başımızda olacak sanırdım. Ölümün olduğu dünyada bunu düşünmek saçma belki ama çocukluk işte. Doğan herkes bir gün ölüyor. Bunu çocukken düşünemiyoruz. Hayatımızda hep bir anneanne, dede, babaanne olsun istiyoruz. Bizlere kim bilir kaç kez anlattıkları anılarını yine anlatsınlar istiyoruz. 

Köyden Eskişehir'e dönerken köyün çıkışında olan mezarlığa uğradık. Dedem ve Anneannem yan yana yatıyorlardı. Onları toprak altında görmek çok acıydı. Sevdaları gibi mezarları da ayrılmadı. İnşallah öbür dünyada da ayrılmazlar.

Canım Anneannem ve Dedem. Nurlar içinde yatın. Mekanlarınız Cennet Olsun. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) komşunuz olsun inşallah. İçimdeki acım sönmez biliyorum. Buna da alışacağız sadece. Ama kalbimdeki yeriniz hiç unutulmayacak ve bıraktığınız boşluklar hiç dolmayacak. Sizleri çok seviyorum. Hakkım varsa helal olsun. Sizde hakkınızı helal edin. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

Beyza Alkoç - 3391 Kilometre

Merhabalar Beyza Alkoç'un 3391 kilometre kitabını ilk çıktığı zaman görmüştüm ama açıkçası almakla almamak arasında kalmıştım. Kitap hediyeleşme etkinliği sayesinde okuma fırsatı bulduğum kitaba tek kelimeyle bayıldım. 

Poy Baharatı Nedir? Nerelerde Kullanılır?

  Merhabalar Baharat kullanmayı sever misiniz?

Borsada Short Pozisyon

 

Smilodon (Kılıç Dişli Kaplan) Hakkında Bilinmeyenler

Herkese Merhaba  Bugün sizlere Smilodon'dan (Kılıç Dişli Kaplan) bahsedeceğim. 

Fatih Murat Arsal - Ödünç Aşk

Merhabalar Fatih Murat Arsal'ın kalemini sevdiğimi bilmeyen kalmadı sanırım.

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

Samed Behrengi - Bir Şeftali Bin Şeftali

Herkese merhaba Kısa zaman önce bitirdiğim bir kitap Bir Şeftali,Bin Şeftali. Bir gün annesinin dalında büyümekte olan bir şeftalinin hikayesi bu. Bu şeftali büyüyünce sahibi tarafından köye satılmaya götürülür.

Gabriel Garcia Marquez - Ağustosta Görüşürüz