Bergen Kimdir?

Bergen: Arabesk'in Kraliçesi ve Acıların Kadını

Gerçek adı Belgin Sarılmışer olan ve sahne adıyla Bergen olarak tanınan sanatçı, Türk arabesk-fantezi müziğinin en güçlü ve unutulmaz seslerinden biridir. "Acıların Kadını" lakabıyla hafızalara kazınan Bergen, sadece müziğiyle değil, yaşadığı trajik olaylar ve kadına karşı şiddetin sembolü haline gelen hayat hikayesiyle de Türkiye'nin yakın tarihinde derin izler bırakmıştır.

Hayatı ve Erken Yılları

15 Temmuz 1959'da Mersin'de yedi çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak dünyaya gelen Belgin, altı yaşındayken anne ve babasının boşanmasıyla annesi Sebahat Çakır ile birlikte 1966 yılında Ankara'ya taşındı. İlköğrenimini Ankara Yenimahalle Yunus Emre İlkokulu'nda tamamlayan Bergen'in müzik yeteneği henüz okul sıralarındayken fark edildi. Öğretmenlerinin yönlendirmesiyle Ankara Devlet Konservatuvarı Piyano bölümüne birincilikle girmeyi başarsa da, ailesinin yaşadığı maddi sıkıntılar nedeniyle konservatuvar eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Genç yaşta hayatın zorluklarıyla yüzleşen Belgin, yaşını büyüterek bir süre PTT'de memur olarak çalıştı.

Müzik Kariyerine Adım Atışı

Müzik kariyerine atılması tam anlamıyla bir tesadüfle başladı. 1979 yılında arkadaşlarıyla eğlenmek için gittiği Ankara'daki Feyman Gece Kulübü'nde sahneye çıktıktan sonra aldığı teklif, hayatının dönüm noktası oldu. Bu teklifle birlikte sahne dünyasına adım atan Belgin, adını Bergen olarak değiştirdi. (Bu sahne adını Norveç'in Bergen şehrinden esinlenerek aldığı söylenir.) Ankara'da çeşitli gazinolarda sahne alarak kısa sürede kendine özgü tarzıyla dikkatleri üzerine çekti.

Acı Dolu Özel Hayatı ve Yaşadığı Trajediler

Bergen'in özel hayatı, müzik kariyeri kadar trajik olaylarla doluydu. İş için Adana'ya gittiği dönemde Halis Serbes ile tanıştı ve bir yıl sonra evlendi. Ancak bu evlilik, Bergen için bir kâbusa dönüştü. Halis Serbes'in evli ve üç çocuklu olduğunun ortaya çıkması ve uyguladığı sistematik şiddet nedeniyle Bergen, Ankara'ya geri döndü. Kısa bir süre sonra Serbes ile tekrar barıştı ve Ocak 1982'de boşanan Serbes ile yeniden evlendiler.

Hayatının en büyük acılarından birini ise 1982 yılında yaşadı. İzmir'de çalıştığı sırada, eşi Halis Serbes'in azmettirmesiyle yüzüne kezzap atıldı. Bu korkunç saldırı sonucunda tek gözünü kaybetti ve yüzünde derin yanıklar oluştu. Birçok plastik cerrahi operasyon geçirmesine rağmen yüzündeki izler kalıcı oldu. Bu olaydan sonra sahneye genellikle saçlarıyla yüzünün bir kısmını kapatarak ya da büyük gözlükler takarak çıktı ve bu imajıyla hafızalara kazındı. Tedavisi sonrası, Kibariye'yi meşhur eden "Kim Bilir?" şarkısının bestecisi Cengiz Özşeker'in büyük desteğiyle sahnelere geri döndü ve müziğe olan tutkusundan asla vazgeçmedi.

Albümleri ve Unutulmaz Şarkıları

Bergen, müzik kariyerinde birçok başarılı albüme imza atarak arabesk müziğe damgasını vurdu. Özellikle 1986 yılında çıkan ve ona "Acıların Kadını" lakabını kazandıran "Acıların Kadını" albümü, Türk müzik tarihinin en çok satan ve dinlenen albümlerinden biri oldu. Diğer önemli albümleri şunlardır:

• Şikayetim Var (1982)
• İnsan Severse (1985)
• Onu da Yak Tanrım (1987)
• Sevgimin Bedeli (1988)
• Yıllar Affetmez (1989) (Vefatından kısa süre önce çıkan son albümü)

Vefatından sonra da "Giden Gençliğim", "Garibin Çilesi Mezarda Biter" ve "Son Ağlayışım" gibi albümleri yayımlandı.

Bergen'in sesiyle ölümsüzleşen, dilden dile dolaşan şarkıları arasında "Acıların Kadını", "Sen Affetsen Ben Affetmem", "Elimde Duran Fotoğrafın", "Benim İçin Üzülme", "Yıllar Affetmez", "Giden Gençliğim", "Onu da Yak Tanrım", "Kader Diyemezsin" ve "Seni Kalbimden Kovdum" yer alır. Kendi bestesi olan bir şarkı bilgisi bulunmamaktadır; o daha çok güçlü yorumuyla ön plana çıkan bir sanatçıydı. Eserlerinde genellikle Burhan Bayar ve Cengiz Tekin gibi bestecilerle, Ali Tekintüre gibi söz yazarlarıyla çalıştı.

Sinema ve Televizyon Dünyası

Bergen'in hayatı, birçok filme konu olmuştur. Kendi hayatını canlandırdığı "Acıların Kadını" (1986) filmi, onun trajik öyküsünü beyazperdeye taşıyan ilk yapımdı. Ancak en büyük yankıyı uyandıran, 2022 yılında vizyona giren ve Farah Zeynep Abdullah'ın Bergen'i canlandırdığı "Bergen" filmi oldu. Bu film, Türk sinema tarihinin en çok izlenen yapımlarından biri haline gelerek sanatçının yaşamını ve kadına karşı şiddetin sembol isimlerinden biri olmasını geniş kitlelere ulaştırdı.

Bergen'in aktif olarak rol aldığı bir dizi bulunmamaktadır; o daha çok müzik kariyeriyle tanınmıştır. Ancak hayatı, birçok belgesel ve televizyon programında anlatılmıştır.

Ödülleri ve Mirası

Bergen'in şahsına verilmiş spesifik ve detaylı ödül kayıtları günümüze kadar ulaşmamış olsa da, döneminde arabesk müzik listelerinde uzun süre zirvede kalmış ve satış rekorları kırmış albümleriyle büyük takdir toplamıştır. Vefatından yıllar sonra bile onun etkisi devam etmiş, hayatını konu alan "Bergen" (2022) filmi, 5. Uluslararası İzmir Film Festivali kapsamında "En İyi Film", "En İyi Yönetmen", "En İyi Senaryo", "En İyi Kadın Oyuncu", "En İyi Erkek Oyuncu" ve "En İyi Müzik" dallarında Altın Artemis ödüllerine layık görülerek Bergen'in mirasının ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

Trajik Vefatı ve Sembol Haline Gelişi

Bergen, 14 Ağustos 1989 tarihinde Adana'nın Pozantı ilçesinde, sahne sonrası annesiyle birlikte kaldığı evin önünde eski eşi Halis Serbes tarafından silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. Henüz 30 yaşındaydı. Cenazesi, büyük bir kalabalık eşliğinde doğum yeri olan Mersin'e götürüldü ve orada defnedildi.

Bergen'in ölümü, Türkiye'de kadına karşı şiddetin en acı sembollerinden biri haline geldi. Katili Halis Serbes, Bergen'in yüzüne kezzap attığı için daha önce hapis yatmış olmasına rağmen, onu öldürdükten sonra sadece 7 ay cezaevinde kalması, kamuoyunda büyük infiale neden oldu.

Bergen'in yaşamı, müzik tutkusuyla acıları harmanlamış, sahne azmiyle ilham veren bir figür olmuştur. Ölümünün ardından şarkıları kültleşmiş, yeni nesiller tarafından da dinlenmeye devam etmiştir. Arabesk müzikte kadın sesi denince akla gelen en önemli isimlerden biri olarak kabul edilen Bergen, trajik ömrüne sığdırdığı başarıları ve yaşadıklarıyla Türk sanat tarihinde asla unutulmayacak bir yer edinmiştir.