Ana içeriğe atla

Necib Mahfuz - Mumyanın Uyanışı

 

Necib Mahfuz Mumyanın Uyanışı

Zaman düz yolda atılan sakin adımlarla berrak bir atmosferde ilerledi ve her şey insanların daha önce hiç tanık olmadıkları bir hâle dönüştü. 

Yeni çağın geldiğini ilk hissedenler yöneticiler oldu. Bir anda kendilerini işsiz buldular. Rahat, sadece çalışanların tadına varabildiği bir lezzetti bu. Boşluk yükü omuzlarını ağırlaştırdı. Endişeli gözlerle ihtişamlarının yıkılışını ve rüzgârlarda savruluşunu, aydınlıklarının karanlığa dönüşünü izlediler. 

Güvenlik şefi, önceleri gittiği her yerde korku salıyordu oysa şimdi bakışların küstahça dikildiği, kalplerin alay ettiği biri olup çıkmıştı. Öyle ki insanlar, parçalanmış bir putun yanından geçer gibi geçiyorlardı onun yanından. 

Kutsal bir gücün ve ilahî bir heybetin işareti olan yargıcın elleriyse derin bir hüzünle iki yana düşmüştü. Ne bir selam vereni vardı ne de bir talebi olan. Çölde terk edilmiş bir tapınak gibi yapayalnız hissediyordu kendini. Tabip de kimselere söylemediği bir dertle evine kapanmıştı. Ne kimse ziyaretine geliyor ne de o kimseyi ziyarete gidiyordu. Tencereler dolusu paralar biriktirmişti ama şimdi kalbi endişeyle çarparken biriktirdiklerini tüketiyordu.

Kendilerini “iyiliği inşa etme”ye adayanlar dışında bölgedeki herkes huzur içindeydi. Onlarsa şaşkın ve çaresizdiler. Sağa sola bakınıyorlar fakat bu durumdan çıkmanın bir yolunu bulamıyorlardı. Bu durumdan en çok da güvenlik şefi acı çekiyordu. İçlerindeki en cesur kişi olmasına rağmen endişelerini dile getiremiyordu. Karşısında hep sağır kulaklar ve hâlinden memnun gönüller buluyordu. Sabrının tükendiği bir gün, kendisi gibi bürokratlarla bir arada olmayı fırsat bilerek çekine çekine şu soruyu ortaya attı: 

“Yarın bir gün yöneticinin de hizmetlerimize ihtiyacı kalmazsa ne yapacağız?” 

Yüzler sapsarı kesildi. 

İçlerinden biri kekeleyerek sordu: “Bizden gerçekten vazgeçebilir mi?” 

“Bizden vazgeçmemesini sağlamak için ne yapabiliriz ki?” dedi Ram, omuz silkerek. Bu sözlerle kaynayan bir kazanın kapağı kaldırılmış gibi herkes içindeki dökmeye girişti. 

“Bu duruma sessiz kalamayız,” dedi biri. 

“Bunak ihtiyar, memleketi mahvetti,” dedi yumruğunu sallayan bir başkası.

“İlerlemeyi engelleyen ve idealleri öldüren bu yoz çağrısıyla, insana dair her türlü potansiyeli yok ediyor bu adam,” dedi üçüncüsü. Konuşmalar çoğaldı, birbirine karıştı ve herkes eteğindeki taşı döktü. Yalnız yargıç sessizliğini bozmadı ve çevresinde olup bitenleri duymuyormuş gibi uzak ufuklara bakmaya devam etti. 

Yargıcın görünüşünün ümitsiz olduğu bir anda Ram, fısıldayarak şöyle dedi: “Yargıç Sumer için endişelenmeyin, onun kalbi bizimle. Fakat adaletten konuşmaya alışmış dili, şu anda konuştuklarımızı dillendiremiyor.” 

Ve böylece herkesin sözü bir oldu. 

Bir sabah gün doğarken yabancı adam ortadan kayboluverdi. Müritleri onu her yerde, bölgenin her köşesinde aradılar fakat en ufak bir iz bulamadılar. 

Ortadan böyle ansızın kaybolması büyük bir şaşkınlığa, rahatsızlığa ve pek çok söylentiye neden oldu. Kimileri öğretisinin bu bölgede kökleştiğinden emin olduğu için başka bölgelere gittiğini söyledi. Kimileri de misyonunu tamamladıktan sonra göğe yükseldiğini söyledi. Bürokratlar hariç bütün memleketi baştanbaşa derin bir hüzün sardı ve kalpler kederle çarptı. Bürokratlar ise derin bir oh çektiler ve ümitle, sabırsızlıkla sönen görkemlerinin, kaybolan refahlarının eski günlerdeki gibi olmasını beklediler. 

Fakat beklenen zaman yaklaştıkça, sabırsızlığın da şiddeti artar. Toplumun siniri yatışmadı, şaşkınlığı dinmedi. Halkın yabancı ihtiyarın öğretilerine ve hatırasına bağlı kaldığını gören elitlerin de gözlerini uyku tutmadı. 

“Bu durum böyle devam edemez!” diye bağırdı öfkeden kuduran güvenlik şefi.

Ümitlerin takatsiz bıraktığı fakat ihtirasın canlandırdığı bakışlar ona dikildi.

Yorumlar

  1. Yazarın Cebelavi Sokağı'nın Çocukları kitabını okumuş ve hayran kalmıştım. Başka bir kitabını okumaya sıra gelmemişti bir türlü,bu kitabı okuyayım en iyisi :) Blogların en güzel yanı bu galiba.Bildiğiniz ama unuttuğunuz yazarları bile hatırlatıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalemucu;
      Kesinlikle, unuttuğumuz o kadar çok kitap var ki. Hatırlatmış olmama sevindim. Keyifli okumalar:)

      Sil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Merzifon 4.Kitap Fuarı 02 - 10 Şubat 2019

Merhabalar Kitap fuarlarını gezmeye devam ediyoruz.

Poy Baharatı Nedir? Nerelerde Kullanılır?

  Merhabalar Baharat kullanmayı sever misiniz?

Fatih Murat Arsal Tüm Kitap Yorumları

A101 Oje Alışverişim

Merhabalar Oje severlere çok güzel bir haberle geldim.

Bitenler & Çöpe Gidenler 55

Merhabalar Uzun zamandır bitenler yazısı yazmadım.

Konya Mutfağı

Merhabalar Konya'yı gezdik, ettik de karnımız acıktı değil mi? O zaman size Konya'ya gittiğinizde uçuk fiyatları olmayan, temiz ve nezih bir mekan önereyim.

Tatil Zamanı

Merhabalar Malum 15 tatil geldi ve bizde yine her yıl olduğu gibi çok şükür tatile çıkıyoruz.

Jenny Han - Güzelleştiğim O Yaz

 

Kübra Nur - Çirkin Ördek Yavrusu

Merhabalar Cumartesi gece başlayıp, o gece bitirdiğim bir kitap Çirkin Ördek yavrusu.

Tarihte Bugün 01 Eylül