Ana içeriğe atla

Tarık Tufan - Kefaret Dergi Alıntısı

 Epeyce bir zamandır zihnin tarumar olmuş şehirleri andırıyor; yıkık binalar, sessiz, korkulu, mahzun insanlar, caddeleri, sokakları saran zehirli ve kederli ve kesif bir umutsuzluk. Zihnin terk edilmiş bir şehir; büyük yangınlardan artakalan, nefes almayı bile güçleştiren ağır yanık kokusu, artık hiçbir yere çıkmayan tekinsiz yollar, tek bir zincire asılı kalmış kimsesiz salıncak, boş kalmış bir evin önünde duran kırmızı topuklu ayakkabı tekinin ölgün yalnızlığı.
Odana hayaletler doluşuyor uykusuz gecelerinde. Dinlediğin şarkılardan, baktığın fotoğraflardan, okuduğun kitaplardan, tuttuğun defterlerden sızıp etrafını kuşatıyorlar. Gözlerin açık veya kapalı, fark etmiyor. Oradalar. Önceleri dışarıda karşılaşıyordun. Sokaklarda. Gittiğin yerlerde hafızanda canlanan bir hatıranın içinden ansızın çıkıveriyorlar, peşinden geliyorlardı yol boyu. Sonraları eve kapattın kendini. Korkudan. Korkunu gizlemek için orta yerde soyunup yaralarını gösterdin herkese. Korkularını soylulaştırabilmenin acınası gayreti.
“Kafanda kuruyorsun,” diyor seni tanıyanlar. Hâlâ tanıyorlar mı? Emin olamıyorsun; kendine dışarıdan bakamadığın için tanıdıkları kişinin gerçekten sen olup olmadığını kestiremiyorsun. Kötü birinden bahseder gibi konuştukları oluyor. Üzülüyorsun.
“Kafanda kuruyorsun,” diyorlar. Bir tür delilik iması mı bu? Belki de niyetleri yalnızca sana yardım etmek. Bir taraftan haklı olmalarından endişe ederken bir taraftan da aksini umuyorsun. Çetin bir çatışma bu; içindeki savaş kalbini darmadağın etti. Söylediklerin bir bir çıkıyor. Geleceğe dair karanlık sezgilerle dolu ruhun. Teslim olmanın kıyısındasın. Sana cesaret verecek kim var? Durup durup aynı günü hatırlıyorsun cesaret aradığın gönül darlığında.
“Ben gidiyorum.”
Bu kez başka türlü söylemişti. Oysa gitmesine ne kadar alışkındın; birbirinizden uzaktaydınız ve yanına geldiği kısa zamanların sonunda hep gidiyordu. Uzaklara.
Veda etmeye cesareti olmayanın sevmeye de cesareti olmazmış. Acı çekerek öğrendin. Her aşk, içinde bir ayrılıkla, bir vedayla büyürmüş. Acı çekerek öğrendin. Ayrılık, âşığın kalbinde kabuk bağlamayan yaraymış. Acı çekerek öğrendin. Onun yüzünü, saçlarını, ellerini, boynunu, omuzlarını, sırtını acı çekerek öğrendin. Gözlerinden ateş damladı. Ellerinden ateş, dilinden ve göğsünün ortasından ateş. İki yangından birini seçtin. Günahı. Kor içinde. Kül oluncaya kadar.
“Ben gidiyorum.”

**

Not: Tuhaf Dergi 2019 Haziran sayısından alınmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Kul Plan Yaparken, Kader Gülermiş!... 1. Bölüm

 

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

Naime Özeren - 23 Nisan

Piyasalarda Bugün: 26 Nisan 2024

 

Radyo Tiyatrosu - Kaplumbağa Sever misiniz?

 

Megalodon Köpek Balığı Hakkında Bilinmeyenler

Herkese Merhabalar Bugün sizlere Megalodon hakkında bilgi vereceğim.

Bedelli Sermaye Artırımı Nedir?

 

Bir Yaprak Sarması Meselesi