Ana içeriğe atla

Tayfun Çelik - Aynı Çağ Dergi Alıntısı

Yaradılışın gizemi kalmadı. Renkli hayaller, renkli umutlar ve renkli insanlar çıkıp gittiler hayatımızdan. Modern çağa isim arayanlar fazla düşünmesin. Ne yazık ki “Aynı Çağ”dayız.
Artık herkes aynı şekilde; aynı giyinen, aynı renkte arabalara binip aynı yerlere giden, aynı parkta bahçede aynı mangalı yakan, aynı şeyleri yiyip aynı uykuya dalan hayatların çağındayız. En sosyalist ve en dincinin aynı lüks semtlerde oturduğu, en uyuşuğun ve en çalışkanın aynı kazanca sahip olduğu çağdayız. Zengine zengin olduğundan dolayı aynı hürmetin gösterildiği, fukarayı dışlayan aynı zihniyetin yaşandığı çağdayız. Bilim adamlarının bile aynı şeyleri savunduğu, aynı şeyleri yazdığı ve aynı şeylerden korktuğu zaman dilimi… Artık aynı gazeteler alınıyor ve aynı kitaplar okunuyor. Saçlar aynı şekil, suratlarda aynı kirli sakallar, aynı model gözlükler... Herkes aynı şeyi görmezden gelip aynı şeye dikkat kesiliyor. Aynı baskılı tişörtle aynı yere erken gelinip aynı yere geç kalınıyor. Aynı yerde aynı randevular… İnsanlar birbirlerini aynı sevmek istiyor. Aynı mekânlarda aynı fanteziler kuruluyor. Aynı salonlar, aynı eşyalar, aynı mobilyalar, aynı dekorlar, aynı hayal kırıklıkları… Mutsuz ailelerin mutsuzlukları bile aynı…
Gece uykusunun aynısı gündüz de uyunabiliyor ve yaz mevsiminin aynısı kışın da bastırabiliyor. Herkes aynı kafelere giderek farklı bir şey yaparmış gibi aynı kahveyi içiyor. Aynı sohbetlerde vatan kurtarıp hep aynı düşman tespit ediliyor. Savaşlar, devrimler, darbeler ve zaferler bu çağa göre yorumlanıp, hepsinden aynı sonuçlar çıkarılıyor. Aynı insanlar her konuda uzman ve hiçbir şeyi sözde aynı insanlar anlamıyor. İnanan aynı mantıkla inanıp aynı kuşkuyla reddediyor. Aynı espriye aynı çirkin kahkahalar atılıyor. Aynı hataya aynı tepkiyi verip hep bir ağızdan aynı küfür ediliyor. Aynı kanlı ellerde aynı linç... Aynı dillerde aynı zehir, ceplerde hep aynı akrep…
Aynı balıkçılar hep aynı köprünün üstünde aynı balığı kaçırıyor. Kadrajda aynı buruşmuş yüzler, aynı renkler, aynı habersiz pozlar… Hep aynı fotoğraflar çekiliyor. Aynı mecburiyetle beğenilip aynı serbestlikle paylaşılıyor. Ardından aynı etiketlerde, hep aynı markaların etiketleri aynı gözlere sokuluyor. Bütün şehirlerin silueti aynı.
Camilerde aynı safta aynı ihtiyarların yanına durulup çıkar çıkmaz aynı günahlar işleniyor. Herkes aynı yüce mertebede… Hep aynı insanlar aynı cennete varis ve cehennemden hep aynı insanlar dönüyor. Aynı batıla tutunup aynı haktan kaçılıyor. Ağızlarda aynı kadınlar aynı sözlerin kurbanı, dallarda aynı meyveler aynı kurtların yemi oluyor. 
“Aynı Çağ” dedim ya; aynı düşünen, aynı yazan ve aynı konuşan hep aynı ödülün sahibi oluyor ve yandaşlardan aynı takdiri alıyor. Aynı kitaplar daha çıkmadan çok satıyor ve hep aynı ön raflarda yer buluyor. Aynı kitap eklerinde hep aynı övgüler… Herkes aynı âlimler tarafından aynı cahillikle suçlanıyor. Aynı körler aynı sağırları ağırlıyor. 
Aynı kanallarda, aynı şeyler seyredilip aynı şeye can sıkılıyor. Aynı yalana inanılıp aynı gerçekten öldüresiye nefret ediliyor. Haberlerde hep aynı umutsuzluk… Reklamlar aynı şeye çağırıyor. Kazançlar aynı yere harcanıp, gelecek aynı yere borçlanılıyor. Hırsızlar bile aynı yöntemle çalıp aynı nedenden yakalanıyor. İnsanlar hep aynı korkularla av oluyorlar…
Öğretmenler, aynı sınıflarda aynı sorulara hep aynı cevapları alıyorlar. Çocuklar aynı sınava sokulup, onlardan hep aynı başarı bekleniyor. Aynı eğitimde her zaman aynı sorunlar… Aynı kurslara aynı büyük paralar harcanıyor. Aynı hevesler aynı yerlerde kaçıyor. Aynı stadyumlarda hep aynı sporlar… Yıllardır aynı tezahüratlar yapılıp aynı şeylerin anasına sövülüyor. Satıcılar aynı şekilde bağırıyor. Aynı kaldırımlarda hep aynı asık suratlar aynı yerlere yetişmeye çalışıyor. Kayısı ile eriğin, karpuzla kabağın, tavukla balığın tadı aynı. Hekimler aynı uyarıları yapıyor ve insanlar aynı hastalıklardan ölüyor. Yaratılışın gizemi kalmadı dedim ya! Bu aynılıkta insan ister istemez bir parçası oluyor uluorta gezen aynılığın. Ya da büyük bir hevesle farklı yaptığı bir şeyin ertesi gün aynısı çıkıyor. Yâni kalanlar hep aynı şekilde farklı olmaya çalışıyor. Aynı şeylere aynı umutlar beslenip hep aynı hayal kırıklıkları yaşanıyor.
“Aynı Çağ”da aynı yaşamak, aynı şeyleri almak, aynı şeylere para harcamak özendiriliyor. Aynı insanları seçmek ve aynı görüşe bağlanmak gelenek oluyor. Herkes aynı suçla suçlanıp, aynı “pardon”la salıveriliyor. Seyreden herkes aynı oyunun parçası oluyor. Herkes aynı hatayı yapıp, aynı sonucu alıyor.
Velhasıl insanlar yüzyıllardır aynı duayı ediyor. Aynı bezginlikle aynı kurtarıcıyı bekliyor. Aynı toplumlarda hep aynı sorunlar… Herkes elbirliği ile aynı sonu yaşamaktan korkuyor. “Aynı Çağ,” dedim ya! Galiba bizi aynı son bekliyor...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Cahit Sıtkı Tarancı - Kırık Bir Aşk Hikayesi

Cahit Sıtkı Tarancı'nın meşhur bir şiiri var, " Abbas" adında.

Nil Karaibrahimgil - Ben Aptal Mıyım?

 

Poy Baharatı Nedir? Nerelerde Kullanılır?

  Merhabalar Baharat kullanmayı sever misiniz?

Beyza Alkoç - 3391 Kilometre

Merhabalar Beyza Alkoç'un 3391 kilometre kitabını ilk çıktığı zaman görmüştüm ama açıkçası almakla almamak arasında kalmıştım. Kitap hediyeleşme etkinliği sayesinde okuma fırsatı bulduğum kitaba tek kelimeyle bayıldım. 

Radyo Tiyatrosu - Kaplumbağa Sever misiniz?

 

Naime Özeren - 23 Nisan

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.