Ana içeriğe atla

Sait Faik Abasıyanık - Sevgiliye Mektup Kitap Alıntısı

Bir dakika evvel elimde kalem, kâğıt yok iken seninle konuşuyor ve sana yazıyordum; elimde kâğıt kalem olmadığını söylediğim veya yazdığım halde senin karşımda olmadığını söyleyemedim. Bunu bir şair kafası veya fantezisi farz et. Sen karşımda idin. Bunu söylemek güzel bir şey değil; fakat samimi, hem galiba, bugün benim gibiler sevgililerinin karşısında imiş gibi olurlar. Demin sensiz ve kalem kâğıtsız birçok şeyler konuştum, yazdım. Bunların çoğunu beğenmiş olacağım ki kalktım, kalem kâğıt aradım. İşte oturdum, yazıyorum. 
Senden bahsetmek istemem. Zaten bahsedecek bir şey yok ki... Ben, seni çok seviyorum. Senin dünya umurunda değil, bizim Orhan ne güzel söylemiş:
Ben sana hayran
Sen cama tırman
Ne de kendimden bahsetmek istiyorum. Ne senden, ne kendimden söz açmadan olur mu? Olmayacağını tahmin edersin. Sana anlatarak kendimin başından geçenleri hikâye edeceğim. 
Birtakım şeyler var ki başkalarına anlatıldığı zaman onlar üzerinde hiçbir tesir bırakmıyor, hâlbuki aynı şeyler bende neler yapmamıştı. Evet, onlar mühim şeyler değildi. 
Nitekim karşınızdaki -yani o şeyleri anlattıklarım- bunların ancak dinlenmeye değer olduklarını ihsas etmişlerdi. Fakat bana öyle geliyor ki sanki bunları sana anlatırsam bana yaptıkları tesiri yapacaklar. İşte bu yüzden...
Onu (buraya o ile biten bir isim bulup senden başka beni okuyanlar koysunlar), bir defada sana şu günlerde üzerimde tesir yapmış şeylerden bahsedeceğim.
Bunlar benim yazıcılık hayatıma ait ufak tefek şeyler, senin sevgilim, yazıcılara karşı tuhaf bir sempatin vardı. Benimle pek sıkı fıkı olunca bu geçti, gitti. İyi de oldu, senin yine ümidin odur. “Hepsi böyle değildir,” dersin. Böyle değilse neye yarar? Senin patronun o biçimsiz heriften ne farkımız olur ki... Yanlış anlama, ben sana müteaddit defalar insanları sevdiğimi yazdım. Bu insanları sevmek sözü hayali bir şey değil, ama galiba biraz teorik; yoksa öyle insanlar var ki kafasından tutup koparmak aklımdan geçmese bile, başka bir insanın aklından geçebilirse, bunu yaparsa, ben nihayet, bir yazıcıdan başka bir şey olmadığım için mazur görürüm.
Yine öyle insanlar var ki yanlarına sokulmak zehirlenmekle müsavidir. Yani insanlar tanırım ki, Allah seni korusun!
Bir türlü asıl anlatmak istediklerime gelemiyorum. Hakkım da var; çünkü hakikaten fazla alaka verici şeyler değil. İnsanların başından geçmiş, hele benim gibi saf olanların, bu saf kelimesini emin ol ki bir övünme tarzında söylemiyorum, övünsem, hem senin karşında övünmek istersem, bu içinde abdallığın temizliğiyle bağdaştığı saf kelimesini kullanmazdım. Hem zeki, hem temiz bir adamım derdim.
Hâlbuki safım, sen bunu pekâlâ bilirsin, kurnazlıklarım oldu ise bunları senin için icat ettiğimin de farkında olmana imkân yok. Onları anlatmamı istemezsin, istersen yine sana mektup yazmak usulünde bunları da yazarım, başkaları okur. 
Şu yukardaki satırları yazdıktan sonra bir müddet yine yazmadan düşünmeye koyuldum. Bu iş, bana şu yazı yazmak fiilinden daha kolay geliyor.
Neden acaba? Hatta diyebilirim ki, düşünürken gayet güzel cümleler yapıyorum, fikirlerimi daha iyi anlatıyorum da ne yazarken, ne de konuşurken aynı şey bir türlü olmuyor. Hatta düşünürken cümle yapıyorum. Bu cümleler tam benim istediğim ve yazmaya savaştığım şeyler. Hâlbuki düşündükten sonra yazı yazmaya koyulduğum zaman, aynı cümleleri, yani o zaman beğendiğim cümleleri hatırlamıyorum bile. 
Neden böyle olduğunu yine düşündüm. Evvelce şuraya “gayri kabili izah” gibi bir terkip koymak ve asıl seni biraz eğlendirmek maksadıyla anlatacağım küçücük hikâyelere girişmek istemiştim. Bu izahı kabil olmayan şeyleri tahlil etmek arzusu kafamdan geçti. Düşündüm. Bu sefer, kendi kendime düşündüklerimi yazayım. İşte bu yazdığım beş satır birdenbire yine onları unutturdu. Tabii aynı kelimeler, cümleleri, izahı kabil olmayan şeyleri şu şekilde izah etmiştim: 
“Düşünürken daha iyi olduklarını kabul et; neden?”
Çünkü evvela hakiki bir muharrir değilim, muhakkak kültürüm eksik; sonra galiba ben, daha çok düşünürken iyi düşünüyorum, ne yazarken ne de konuşurken bu meziyeti muhafaza edemiyorum, bu ya zamanla yahut seni daha çok sevmekle günün birinde düşündüğüm ve yazdığımla müsavat olmasa bile müşareket olacak. 
Sonra, galiba yazarken fiziki bir yorgunluk da duyuyoruz. Yazmak, yalnız düşünmekle mümkün değil. Bir marangoz gibi tahtayı yontuyor, kesiyor, bir şekil vermeye çalışıyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Kul Plan Yaparken, Kader Gülermiş!... 1. Bölüm

 

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

Naime Özeren - 23 Nisan

Piyasalarda Bugün: 26 Nisan 2024

 

Radyo Tiyatrosu - Kaplumbağa Sever misiniz?

 

Bedelli Sermaye Artırımı Nedir?

 

Bir Yaprak Sarması Meselesi

26 Nisan 2024 Cuma Altın Fiyatları