Ana içeriğe atla

Ebubekir Uğur Röportajı

Merhabalar

Eskişehir'de dereceler eksiyi gösterirken, haftaya sıcacık bir röportajla başlayalım.
Bu hafta yine çok güzel bir röportajım var. Konuğum Sayın Ebubekir Uğur. Keyifli zaman geçirmeniz dileğiyle, mutlu ve sağlıklı bir hafta sizlerle olsun.

Hoşçakalın. 

Ebubekir Bey öncelikle bloğuma hoşgeldiniz. Bu güzel röportaj için şimdiden teşekkür ederim.Dilersiniz sorularımıza geçelim.

* Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1987 Konya doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Konya/Ereğli’de tamamladım. 2011 yılında Pamukkale Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirdim. 2013 yılının Ocak ayında Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak Amasya Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde sosyolog olarak memuriyet hayatıma başladım. 2014 yılında ise Selçuklu Üniversitesi Sosyoloji bölümünde Master eğitimimi tamamladım. Halen Adalet Bakanlığı'na bağlı olarak Konya ilinin mütevazı bir ilçesi olan Seydişehir'de memur olarak hayatımı devam ettirmekteyim. Ayrıca beni hayata bağlayan şeker mi şeker bir kızım ve kalemime en az benim kadar güvenen, verdiğim her kararda arkamda duran bir eşim var.

* Yazmaya ne zaman başladınız? 
Yazmaya başlamam çok eskiye dayanmakta ilkokulun ilk yıllarına dayanıyor hatta. O zamanlar daha yoğun olarak çevreyi gözlemleyerek farkındalık hat safhada olsa da çevremde gördüklerimi, gözlemlediklerimi kâğıt ile buluşturmak biraz zaman almıştı. Özellikle yaşadığınız sosyal çevrede idrak edebildiklerinizi hayal ve kelime dünyanızla harmanlandırmak o yaşların harcı değildi. Bu yüzden o zamanlarda eğer başıboş bir kâğıt bulabildiysem kâğıtlara bulamadıysam evimizin iç ve dış duvarlarına yazmaya başlamıştım. Tabii özellikle evin duvarlarını hem içeriden hem de dışarıdan güzelleştirmem de! O yaşlarda izlediğim filmlerin etkisi büyüktü.
Kalemim ile ilk ciddi tanışmam orta ikinci sınıfta Türkçe ve Güzel Konuşma ve Yazma dersi öğretmenim Halide Taşçı sayesinde olmuştu. Öğretmenimiz bu iki dersin de son 10 dakikasında bir konu üzerine kompozisyon yazdırır ve bunu evlerimizde tamamlamamızı ödev olarak isterdi. İşte ben bu ödevleri hiç aksatmadım ve bu şekilde kalemim ve geleceğe dair mutlaka söyleyecek sözümün olduğunu fark ettim. Ancak ilerleyen zamanlarda bu isteğim üzerine çok yönelmediğim için kalemimin o günlerde biraz köreldiği, düşünsel bahçemin ise biraz bakımsız kaldığı doğrudur. Taki Pamukkale Üniversitesi Sosyoloji bölümünü kazanıncaya kadar. Düşün dünyam için neredeyse küllerinden yeniden doğan bir sürecin mimarı benim için sosyoloji ile tanışmak ve sosyolojiyi anlama adına verdiğim çaba olmuştur. Sosyoloji ile birlikte yeniden formuna kavuşan ve o güne kadar hiç olmamış bir şekilde dinç olan zihnim bu (b)ilim sayesinde kapasitesini her daim bir adım öteye taşımaya çalışmıştır. Ayrıca sosyoloji ile birlikte yaşadığım zihinsel sıtmalar beni daha fazlası olmaya en uygun aday yapmıştır. Sosyoloji ile tanışmamızın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen bugün dahi onun aracılığıyla düş(ünüş)lerimde kurduğum şantiye ile hayat daha pozitif, daha çalışkan, daha duyarlı, daha hassas ve daha üretken bakabildiğimi düşünüyorum.
Üretkenlik adına o günden bugüne yazdığım küçük hikâyeler, denemeler, köşe yazıları, şiirler, yorumlamalar, teorik anlamda kitap haline almaya hazır tezler yazdım.
İlk kitabım ise ona özümü verdiğim ve hayat adına idrak edebildiklerimden birkaç şeyin anlamıyla şekillendirdiğim “YAŞLI ŞEF” romanımdır. Bu roman, bu hayatı her anlamda sorgulayanların başyapıtı olacaktır. Çünkü konusu hayatın ta kendisidir. Nasıl radikal kararlar alamadığımız ve hayat şartları adını verdiğimiz mazeretlere gömülerek hayallerimizi nasıl hayata geçiremediğimiz üzerine kurulu bir zamana meydan okuyan bir adamın ve daha fazlalarının hikâyesidir. Hem gözümüz, hem cebimiz hem de gönlümüzce Alışveriş merkezlerine kısılmış hayatlarımızda neden eski bir bakkal dükkânının samimiyetini bulamadığımızın eleştirisini yapar gibidir. Ve bu romanın vadettikleri güneş sisteminin içinde bir Çoban yıldızı gibidir. Çünkü Çoban yıldızı, güneş sistemi içerisinde diğer gezegenlerin aksine ters yönde dönen tek gezegendir ve diğer gezegenlerden yörünge ve birçok açıdan farklıdır, yalnızdır. İşte buradaki yalnızlık çok önemlidir. Çünkü yalnızlık farklılık gerektirir ve bizler farklılıklarımızla “insan” olabilmişizdir. Oysa zamane sistemleri insan kelimesinin anlamını kazanç, hükmetme, mallaşma, yok etme pahasına daha fazla kazanç, dahanın da dahası kazanç üzerinde yoğunlaştırmak ister gibidir. Çok basit bir örnek ile dünya bugün 4,6 milyar yaşında bunu 46 yıla oranlarsak eğer insanlık tarihi 4 saattir bu dünyada ve endüstriyel devrim 1 dakikadır. Ve insanlık, bu sürede dünya ormanlarının yarısı yok etti. Doğrudur bir şeyleri kazanıyoruz daha lüks, daha teknolojik, daha rahat adına ne derseniz deyin bir şeyler yaşamak adına ancak ya kaybettiklerimiz ya da daha da vahimi ya kaybedip te yerine koyamayacaklarımıza ne olacak… İşte bu kitap ile bunlar ve daha fazlası üzerine bir sorgulama yaptık haddimiz olmayarak kendimizce…

* Kitap yada genel olarak yazma konusunu nasıl seçiyorsunuz? Etkileşim var mı? Yoksa tamamen tesadüf mü?Yani,kurguyu önceden mi belirlersiniz? Yoksa bütün olay örgüsü siz yazdıkça mı gelişir?
 Kurguyu kesinlikle önceden belirliyorum. Ancak bazı çağrışımlar kurgunun yönünü, tarzını değiştirebiliyor. İşte bu çağrışımlar anlık oluyor.

* Kimsenin okumayacağını bilseniz bile yazmaya devam eder miydiniz?
Kesinlikle. Çünkü yazmak beni mutlu ediyor. Yazdıklarımın başka zihinlerde hayat bulması ise daha mutlu ediyor.

* İnsanların çoğu "hayatımı yazsam roman olur" der. Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yazmak bir yetenek midir?
Mutlaka herkesin anlatmak istediği bir hikayesi vardır ama anlattığınız hikaye diğerlerine ne veriyor? Bunu kesinlikle yazarın kendine sorması gerekiyor. Bana göre edebi bir değeri olmayan hiçbir şey yazılmamalı.

* Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Mesela hangi ortamda, hangi metaryallerle, hangi müzikle ve nasıl bir coğrafya da yazmayı tercih edersiniz?
Yağmurlu bir hava, toprak kokusu çıtırdayan bir ateşin büyüsü ve kesinlikle Farit FARJAD eşliğinde ...

* Yazmak isteyen ancak nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için tavsiyeleriniz var mı?
Öncelikle günlük yazıp kalemini ısındırsınlar. Ardından kısa hikayeler (bir paragraf bile olabilir) bir sonraki evre; kısa öyküler (1-2 sayfalık) ardından kısa bölümlerle devam eden kurgular ve en nihayetinde kopuşsuz bölümlerle donatılmış kurgun şeklinde yazılmalı...

* Bir gün kurgu olmayan bir şey yazmayı düşünüyor musunuz?
Planlarım arasında var. Projesi hazır.

* Bir yazar olarak okuduğunuz ve beğendiğiniz yazarlar kimler?
Edebiyat konusunda kesinlikle idolüm Cengiz Aytmatov’dur. Onun kalemine hayranım. Bunun yanında Balzac, Sarah Jio, Stefan Zweig, Dostoyevksi, Peyami Safa, Zülfü Livaneli, Hasan Ali Toptaş vb. isimleri kesinlikle okumaktan hoşlanıyorum.

* En son hangi kitabı okudunuz?
ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK

* Yayımlanan tek kitabınız var. Son kitabınızın yayımının üstünden biraz zamanda geçmiş. Yakında yeni kitap veya yeni projeler var mı?
Şu an basım aşamasında iki kitabım var. ilki YAŞLI ŞEF romanımın devamı niteliğinde olan; YAŞLI ŞEF-II “ORAO” , bir diğeri ise Türkiye’de konu ve kurgu itibariyle örneği olmayan romanım; “DON KİŞOT’UN DÜŞÜŞÜ” dür.

* Asıl mesleğiniz nedir?
Diplomada Uzman Sosyolog ama ben mesleğim okumak; “hayatı, insanı, kitapları...”

* Yazmak sizin için hayat boyu sürecek serüven mi? Yoksa yazmayı bırakmayı düşündüğünüz bir zaman var mı? 
Kesinlikle sürmesini istiyorum.

* Günümüzde gençlerin sosyal medya sitelerinde çok zaman geçirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Endişe ve ibret verici maalesef...

* Günümüz gençliğine üç tavsiye verecek olsaydınız bunlar ne olurdu?
Oku-oku-oku

* Yazmadığınız zaman ne yaparsınız?
Kitap okurum. Film izlerim. Araştırma yaparım. Ailemle ilgilenirim.

* Kitap fuarlarıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Oralar hepimizin düğün yerleridir. Mutlu günler için toplanırız oralarda. Dertleşiriz. Sohbet ederiz. Yerine göre bir konu üzerinde tartışırız. Kısacası; hem dertlilerimizle bir arada oluruz.

* Aşk sizce nedir? İlk görüşte aşk var mıdır?
Aşkın genel bir tarifi yoktur diye düşünüyorum. Ama bana göre aşk samimiyettir. Her şeyinle samimiyettir. Ruhunla, gözlerinle,ellerinle, dilindekiler ve zihnindekilerle sevdiği ruhu; bazen bir bedene sığdırmak bazen de onun dünyadan taşmasını izlemektir.

* Okurlarınızla aranızda nasıl bir bağ var?
Samimiyet ve saygı.

* Ulaşamadığınız biri ile sohbet etme şansınız olsaydı bu kim olurdu? Neden?
Çok kişi var ama Cengiz AYTMATOV ile etmek isterdim. Ama mümkün değil.

* Hayatta en çok kıymet verdiğiniz kişi?
Kızım,eşim, ailem ve okurlarım

* Son olarak eklemek istedikleriniz var mı ya da okurlarınıza mesajınız var mı?
Sözüm; yazar,şair adayları arkadaşlarımıza; Kaleminize güvenin. Zihninize ve hayal gücünüze güvenin ve sınırlarınızı zorlayın. Ne kadar çok sabretmek zorunda kalırsanız kalın zamanı geldiğinde damlayacağınız bir vaktin geleceğini hep bilin. Sayfaların, sermayesi zihniniz olan mürekkebinizle değerleneceğini bilin. En önemlisi de kaleminizi herhangi bir neden ile sayfalardan mahrum kalacak bir yere terk etmeyin. Çünkü kaleminiz; sizin duruşunuz, karakteriniz, düş(ünüş)ünüz, ruhunuz ve çareniz, bu dünyaya haykırışınız ve daha da ötesi bu dünyaya en keskin çığlığınızdır. Kaleminizin ve sermayesinin daim olması dileğiyle...

Ebubekir Bey keyifli bir sohbet oldu. Umarım ilerleyen zamanlarda sizi yine bloğumda konuk edebilirim. Zaman ayırıp röportaj yaptığınız için tekrar teşekkür ederim. Yolunuz açık, okurunuz bol olsun.

Yorumlar

  1. Çok güzel bir ropörtaj çok keyif aldım, teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Harika bir ropörtajdı. Yılu açık olsun Ebubekir Bey'in. Sevgilerimle Beyda'cığım :))

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

Poy Baharatı Nedir? Nerelerde Kullanılır?

  Merhabalar Baharat kullanmayı sever misiniz?

Kadir İnanır Kimdir?

 

Kolay Kredi Veren Bankalar

 

Ege Soley - Pazartesi Mektupları Kitap Alıntısı

 

25 Mart 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Aşkın Nur Yengi - Haberci

 

6 Mantı

 

Borsada Kredili İşlem Nedir?