Nehir Erdem - Barut Lodos'un Oğulları

Merhabalar

Son zamanlarda her ne kadar eski kitaplarımı okuyacağıma dair kendime söz vermiş olsam da, çok merak ettiğim, arka kapak tanıtımı dikkat çeken kitaplara maalesef öncelik vermekten de kendimi alıkoyamıyorum.

Bunlardan biri de geçenlerde çıkar çıkmaz sepete eklediğim Nehir Erdem'in Barut-Lodos'un Oğulları kitabı. Fakat şunu söylemeliyim ki; çok güzel bir okuma günü geçirdim bu kitap sayesinde. Yoruma geçmeden önce sizlere bir uyarıda bulunmak istiyorum. Bu kitabı sakın ola kalabalık ortamlarda, toplu taşıma araçlarında okumayın. Zira tam bir komedi. Gülmekten çenem ağrıdı desem yeridir. Hatta arada eşim bana deli misin? der gibi baktı. O derece komikti. 

Leyla bir gece peşindeki adamlardan kurtulmak için limanda kaçarken kendisini bir sandığa saklar. Şayet yakalanırsa öldürülecektir. Fakat Leyla sandığın içinde uyuyakaldığında nereden bilsin ki; sandık bir gemiye yüklenecek ve gemi ertesi sabah okyanuslara açılacak. Onun tek derdi peşindeki adamlardan kurtulmaktı.  

Mustafa namı diğer Barut Reis Lodos'un ikinci kaptanıdır. Özünde çok sakindir ama tayfasındaki zibiler çıldırtınca çığırından çıkmakta ve kükremeye başlamaktadır. Barut Reis'in en sevmediği şeylerden biri de gemisindeki kaçak yolculardır. Üstelik Barut Reis kaçak yolcuları zevkle denize sallandırmakla ünlüyken, zaten tayfası da çileden çıkarmaya devam ederken gemide kaçak fare bulursa ne olur?

Leyla kendine geldiğinde limanda olmadığını anlar. Bir gemide kaçak yolcu olduğunu fark ettiğinde ise sandıktan çıkıp kaçmak için çok geçtir. Kendisini geminin yiyecek deposunda bir süre saklar ama kaçınılmaz son gelir. Kükremesiyle tüm gemiyi inleten Barut Reis'e yakalandığında ise artık kaçacak yeri olmadığını ve makus kaderine razı gelmesi gerektiğini görür. Barut Reis onu denize sallayacak ve üstüne de "Tam Yol İleri!..." komutunu verecektir. 

Barut Reis onu ilk yakaladığında "Cesur Fare" lakabını takar. Korktuğunda saçmalamaya başlayan, denize atılacağını düşündükçe her defasında korkusundan daha da fena saçmalayan Cesur Fare Barut'u iyice çileden çıkarır. Barut başına bela almıştır hemde ne bela. Sürekli olarak Barut'un ayarlarıyla oynayan Cesur Fare'yi anlamak ve idare etmek zaten oldukça zorken birde bunlara geminin tayfası Aksak, Filinta, Korsan ve gizemli aşçı Tiryaki'de katılınca buyurun cümbüşe.

Açıkçası bu kitabı yeniden okumayı düşünüyorum. Hemde en kısa zamanda. O kadar keyif aldım ki okurken; yorum yazarken bile aklıma gelen sahnelerle gülümseme halindeyim.

Kitapla ilgili şu detaya değinmem gerekirse tam bir gemici diliyle yazılmış. Salon bebesi gibi konuşmalar yok. (Bu kitaptan bir tüyo olsun size) Küfürlü olan yerler  fazlasıyla var ama buna da yapacak bir şey yok. Sonuçta gemici kitabı okuyoruz. Filinta'yı sevdim ama Korsan'a bayıldım. Aksak çok tatlıydı. Tiryaki'nin gizemi halen daha çözülmedi ama sanırım diğer kitaplarda çözülecektir. Çünkü halen daha gemide. Bir türlü ayrılamadı.

Gelelim Barut ve Cesur Fare'ye. Romantik komedi ve aşk dalında son zamanlarda okuduğum en süper ikili. Bu kadar birbirlerini tamamlayan bir çift olur. Kitaptaki diyaloglar, olayların geçişi, duygu aktarımı, betimlemeler o kadar dozundaydı ki, okumaya doyamadım. Barut Reis'in ne'lemeleri çok iyiydi. Cesur Fare'nin korkunca saçmalayıp, saçmalıkta Allahu Ekber dağlarına uzanan hayal gücüne hayran olmamak elde değil. Barut'un kardeşini sevdim. Çok kafa kız. Annesine ise bayıldım. Kızıyla olan diyalogları çok iyiydi.

Bu kadar anlattıktan sonra kitabı şiddetle tavsiye ediyorum. Mutlaka alın kitaplığınızda dursun ve ara ara kafa dağıtmak için okuyun. Sırada Korsan'ın hikayesi var ama yazım aşamasında. Sanırım onun hikayesi biraz daha romantik ve duygusal. Bekleyip görelim bakalım. Sevgili Sedef Nehir Erdem. Kalemine sağlık. Çok beğenerek okudum. Korsan'ın hikayesini de en kısa zamanda tamamlaman dileğiyle.

Yeni yazılarımda görüşünceye dek, kendinize iyi bakın. Okumaya devam. Gülmek pirzola yemeğe eş değer. Her gün pirzola yediğiniz günleriniz olsun. 

Hoşçakalın.

Tanıtım Bülteninden

Onu takip eden ölümden kaçmak için sığındığı LODOS gemisinde, kaçamayacağı kadar büyük bir aşkın içine düştü Leyla. Önce korktu, sonra güvendi. Önce masumluğuyla adını koyamadı, sonra cesaretiyle dimdik aşkının yanında durdu ama sevdiği adamı koruması için susması gerektiğini biliyordu. Yine de aşk masallarının o naif duygusuna sığınmaktan vazgeçemiyordu.

“Önce kaderin sever, sonra yüreğin.”

Barut Reis ise yüreğini fırtınadan fırtınaya salan kızıl ateşin suskunluğu karşısında çaresizdi. Onu adalete teslim etmesi gerekirken yüreği sahip çıkmak için çırpındı. Çünkü Barut Reis’in bir düsturu vardı.

“Koruyamayacaksan sevmeyeceksin.”

 

“Benim bir adım var,” diye diklendi kadın.

“Ve?” deyip bunu hiç umursamadı adam.

“Ve bana adımla seslenmeni istiyorum.”

Barut Reis o an kahkaha atabilirdi. Tek konu bu kalmıştı öyle mi?

“Sence benden bir şey isteyecek konumda mısın? Gemimde kaçak yakalandın, bilmem farkında mısın? Üstelik seni her an denize atıp, üstünden tam yol ileri devam edebilirim…”

“Olsun. En azından arkamdan dua ederken adımı söylemeniz lazım. Sonuçta kime dua ettiğiniz önemli.”

Basım Yılı : 2018

Sayfa Sayısı : 640

Müptela Yayınları