Merhabalar
Tüm kitapları bir kenara bırakarak başladığım Bronz Atlı serisinin ilk kitabı olan Bronz Atlı'yı bitirdim.
Bu kitap gerçekten insanın zaman zaman saçını yolmasına neden olan, zaman da bayılarak okumanızı sağlayan bir kitap. 824 sayfalık kitabı sanırım üç günde bitirdim ve okumadığım zamanlarda aklım hep kitaptaydı.
Tatyana iki göz evlerinde babası, annesi, büyükbabası, büyükannesi, ablası Daşa ve ikiz kardeşi Paşa ile yaşamaktadır.
1941 yılı Leningrand için hiç de iyi bir yıl değildir. Rusya'da savaş zamanıdır. Herkes telaşla evlerine erzak depolamak, bankalardaki paralarını çekmek için koşturmaktadır. Tatyana'nın babası da kızına para vererek erzak almaya gönderir. Fakat Tatyana bir takım olaylar sonucunda kendisini bir bankta dondurma yerken bulur ve hayatının aşkı Alexander Belov ile de bu sayede tanışır.
Alexander Kızıl Orduda subaydır. Tatyana ile karşılaştığı günden sonra kendisini o kızdan başka bir şey düşünemez halde bulur. Her gün Tatyana'nın çalıştığı yere gelir. Bir süre bu şekilde görüşürler. Tatyana'da aynı şekilde her gün Alexander'ın yolunu gözlemektedir. Onunla eve giderken geçirdikleri zaman dilimi ikisi içinde çok değerlidir.
Bu sırada ablası Daşa'da sürekli aşık olduğu yakışıklı subaydan bahsetmekte, ne kadar aşık olduğunu anlatmaktadır. Günün birinde Daşa'nın aşık olduğu kişi evlerine geldiğinde Tatyana büyük bir şok yaşar. Çünkü Daşa'nın anlata anlata bitiremediği ve aşık olduğu kişi Alexander Belov'dan başkası değildir.
Tatyana ne kadar çok sevse de, aşkından ölecek gibi hissetmiş olsa da; aşkını kalbine gömer ve Daşa ile Alexander arasından çekilir. Peki Alexander bu iki kardeş arasında ne yapacaktır? Kendi aşkına sahip mi çıkacaktır? Yoksa Daşa ile devam mı edecektir?
Kitap boyunca aşk, nefret, savaş, ihanet, açlık, yoksulluk, sefalet, ölüm ve siyaset adına ne ararsanız okuyacağınızı garanti ederim. Yazar tüm bunları kitaba öyle bir harmanlamış ki; okurken tüm bu duyguları iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Kitapta en sevmediğim ve boğmak isteği ile dolup taştığım karakter açık ara Daşa. Kendinden başkasını düşünmeyen, aşk dediği şeyde aşık bile olmayan, sadece isteyen biri. O sadece istesin ama verici olmasın. İnsanları kullansın. Hep başkalarının sırtından geçinsin. Aslında birkaç şey daha söylenebilir ama okuyunca kendiniz daha iyi anlayacaksınız.
Kitaptaki diğer bir karakter ise Daşa'nın erkek versiyonu olan Dimitri. Alexander'ın gölgesinde bir asalak gibi yaşayan, korkak, güvensiz ve kalleş biri. Daşa ile Dimitri kardeş olsalardı bu kadar benzemezlerdi.
Tatyana'nın ailesi aşırı rahat insanlar. Babası da annesi de kendi alemlerinde. Ayrıca erkek evlat manyağı ikisi de ki bu kısımda anne ve babayı boğmak istedim.
Tatyana evin tüm yükünü sırtlamış durumda ki bu beni fazlasıyla rahatsız etti. Her şeye "olur" demesi ise ayrı bir ironik durumdu ki; bazı yerlerde gırtlağına yapışmak, silkelemek ve "kendine gel artık" diye bağırmak istedim. Bu kadar fedakarlık maalesef ailesindeki değmeyecek insanlar için oldukça fazlaydı. Ailesi için yaptıklarına keşke ailesi birazcık değseydi.
En sevdiğim karakter tabii ki de Alexander. İlk başlarda her ne kadar kendisine kızmış olsam da, sonrasında hak verdiğim kısımlar vardı ki o bölümlerde de Tatyana'ya oldukça kızdım. Kendince savunduğu doğrular nedeniyle başına gelmeyen de kalmadı.
Bronz Atlı serisinin ilk kitabı çok heyecanlı bir yerde bitti. Olmasını istediğim bazı şeylerin bu kitapta sonuçlanmasına da ayrıca sevindim. İçime su serpildi. Merakıma yenilip hemen devam kitabına başladım.
Yeni yazılarımda görüşünceye dek, kendinize çok iyi bakın. Güzel bir gün sizinle olsun.
Hoşçakalın.
Bu kitap gerçekten insanın zaman zaman saçını yolmasına neden olan, zaman da bayılarak okumanızı sağlayan bir kitap. 824 sayfalık kitabı sanırım üç günde bitirdim ve okumadığım zamanlarda aklım hep kitaptaydı.
Tatyana iki göz evlerinde babası, annesi, büyükbabası, büyükannesi, ablası Daşa ve ikiz kardeşi Paşa ile yaşamaktadır.
1941 yılı Leningrand için hiç de iyi bir yıl değildir. Rusya'da savaş zamanıdır. Herkes telaşla evlerine erzak depolamak, bankalardaki paralarını çekmek için koşturmaktadır. Tatyana'nın babası da kızına para vererek erzak almaya gönderir. Fakat Tatyana bir takım olaylar sonucunda kendisini bir bankta dondurma yerken bulur ve hayatının aşkı Alexander Belov ile de bu sayede tanışır.
Alexander Kızıl Orduda subaydır. Tatyana ile karşılaştığı günden sonra kendisini o kızdan başka bir şey düşünemez halde bulur. Her gün Tatyana'nın çalıştığı yere gelir. Bir süre bu şekilde görüşürler. Tatyana'da aynı şekilde her gün Alexander'ın yolunu gözlemektedir. Onunla eve giderken geçirdikleri zaman dilimi ikisi içinde çok değerlidir.
Bu sırada ablası Daşa'da sürekli aşık olduğu yakışıklı subaydan bahsetmekte, ne kadar aşık olduğunu anlatmaktadır. Günün birinde Daşa'nın aşık olduğu kişi evlerine geldiğinde Tatyana büyük bir şok yaşar. Çünkü Daşa'nın anlata anlata bitiremediği ve aşık olduğu kişi Alexander Belov'dan başkası değildir.
Tatyana ne kadar çok sevse de, aşkından ölecek gibi hissetmiş olsa da; aşkını kalbine gömer ve Daşa ile Alexander arasından çekilir. Peki Alexander bu iki kardeş arasında ne yapacaktır? Kendi aşkına sahip mi çıkacaktır? Yoksa Daşa ile devam mı edecektir?
Kitap boyunca aşk, nefret, savaş, ihanet, açlık, yoksulluk, sefalet, ölüm ve siyaset adına ne ararsanız okuyacağınızı garanti ederim. Yazar tüm bunları kitaba öyle bir harmanlamış ki; okurken tüm bu duyguları iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Kitapta en sevmediğim ve boğmak isteği ile dolup taştığım karakter açık ara Daşa. Kendinden başkasını düşünmeyen, aşk dediği şeyde aşık bile olmayan, sadece isteyen biri. O sadece istesin ama verici olmasın. İnsanları kullansın. Hep başkalarının sırtından geçinsin. Aslında birkaç şey daha söylenebilir ama okuyunca kendiniz daha iyi anlayacaksınız.
Kitaptaki diğer bir karakter ise Daşa'nın erkek versiyonu olan Dimitri. Alexander'ın gölgesinde bir asalak gibi yaşayan, korkak, güvensiz ve kalleş biri. Daşa ile Dimitri kardeş olsalardı bu kadar benzemezlerdi.
Tatyana'nın ailesi aşırı rahat insanlar. Babası da annesi de kendi alemlerinde. Ayrıca erkek evlat manyağı ikisi de ki bu kısımda anne ve babayı boğmak istedim.
Tatyana evin tüm yükünü sırtlamış durumda ki bu beni fazlasıyla rahatsız etti. Her şeye "olur" demesi ise ayrı bir ironik durumdu ki; bazı yerlerde gırtlağına yapışmak, silkelemek ve "kendine gel artık" diye bağırmak istedim. Bu kadar fedakarlık maalesef ailesindeki değmeyecek insanlar için oldukça fazlaydı. Ailesi için yaptıklarına keşke ailesi birazcık değseydi.
En sevdiğim karakter tabii ki de Alexander. İlk başlarda her ne kadar kendisine kızmış olsam da, sonrasında hak verdiğim kısımlar vardı ki o bölümlerde de Tatyana'ya oldukça kızdım. Kendince savunduğu doğrular nedeniyle başına gelmeyen de kalmadı.
Bronz Atlı serisinin ilk kitabı çok heyecanlı bir yerde bitti. Olmasını istediğim bazı şeylerin bu kitapta sonuçlanmasına da ayrıca sevindim. İçime su serpildi. Merakıma yenilip hemen devam kitabına başladım.
Yeni yazılarımda görüşünceye dek, kendinize çok iyi bakın. Güzel bir gün sizinle olsun.
Hoşçakalın.
Tanıtım Bülteninden
Bu kısacık ömürden korkmayacağım, başımı eğmeyeceğim,
dik durmanın bir yolunu bulacağım. Kapımı her şeye kapatacağım, Alexander. İçimde yalnızca sen kalacaksın...
Şarkılar söyleyip hayaller kurmaktan başka işi olmayan on yedi yaşındaki dünyalar güzeli Tatyana, Almanların Rusya’yı işgal ettiği 1941 yazından sonra hayatının bir daha asla eskisi gibi olmayacağından habersizdir. Çünkü savaşa girdiklerini öğrendikleri gün hayatının mucizesiyle karşılaşmıştır; yakışıklı ve gizemli Kızıl Ordu subayı Alexander Belov…
Birbirlerine ilk görüşte âşık olan Tatyana ile Alexander ateş ve baruttur, bir kuşun iki kanadı, gece ve gündüz, toprak ve çiçek… Fakat aşk da hayat gibi, asla göründüğü kadar kolay değildir. Hatta onlarınki aşkların en zorudur çünkü Tatyana’nın biricik ablası Daşa da genç adama sırılsıklam âşık olmuştur. Onları bekleyen o korkunç savaş, kış, açlık ve ölümcül sırlar, imkânsız aşklarının verdiği acının yanında bir hiç kalacaktır.
Bronz Atlı, Tatyana ile Alexander’ın hikâyesi. Başlarına bombalar yağarken kalpleri aşk için çarpanların hikâyesi. İhanetin olduğu kadar fedakârlığın da hikâyesi. Her satırı hüzünle, tutkuyla ve umutla kaleme alınmış, unutulmaz bir aşk ve savaş destanı…
Avucunu aç, içine benim için bir öpücük kondur ve sonra elini kalbine bastır.
“Bronz Atlı, bir kara sevda öyküsü… Ama asıl soru şu: Hayatta kalmak için neleri feda edebilirsiniz?”
Bibliofemmebookclubcom
“Simons, aile bağlarının ve insan doğasının kırılganlığını gözler önüne sererken hayatta asıl önemli olan değerlere dikkat çekiyor; dürüstlük ve sadakat…”
Good Reading
“Yüreğinizi sızlatacak bir aşk hikâyesi… Savaş sahnelerinden tutku dolu sevişmelere ve kuşatma altındaki Leningrad’da yaşamın zorluğuna kadar her detaya yer verilmiş.”
Molly Connally
“Savaşın bütün dünyayı paramparça ettiği bir zamanda kendilerini korkunç bir aşk dörtgeninin içinde bulan iki talihsiz âşık… Adını Puşkin’in hüzünlü şiirinden alan Bronz Atlı, sosyalist ütopyanın ironilerine de müthiş bir başarıyla dikkat çekiyor.”
Publishers Weekly
“En az Rüzgâr Gibi Geçti kadar sıra dışı bir hikâye…
Teresa de Medeiros
“Bronz Atlı diğer romanlar içinde gerçek bir mücevher…”
The Guardian
“Romantizm severler bu kitapta aradıkları her şeyi bulacak.”
Daily Mail
“Hangi açıdan bakarsanız bakın bu bir aşk hikâyesi ama gerçeğin sesini de taşıyor. Bronz Atlı, gelmiş geçmiş en iyi tarihî romanlardan biri.”
Bibliofemmebookclubcom
“Savaş atmosferinde böylesine tutkulu ve destansı bir aşk hikâyesi yaratmak kolay değil. Simons, insan ruhunun nelere göğüs gerebildiğini anlatan etkileyici satırlar kaleme alırken göz kamaştıran güzellikte tasvirlerinden ödün vermemiş.”
Barry Forshaw
Basım Yılı : 2016
Syfa Sayısı : 824
Pegasus Yayınları
Basım Yılı : 2016
Syfa Sayısı : 824
Pegasus Yayınları
bence çok güzel bir yazı olmuş kitap alacağım zaman almayı çok isterim :) üst kattaki deli kadın çok zevkliydi eğer okumak isterseniz yeni bitirdim kesinlikle öneriyorum :)
YanıtlaSilPastelden;
SilO kitap listem de ama henüz almadım:)
Yakışıklı subay ay benim hikayeme benziyo bu hemen not aldım okumak lazim
YanıtlaSilsibel özer;
Sildevam kitapları var ansiklopedi gibi. Ona göre:)
Savaşın yıkıcı zamanlarında bu karasevda hikayeleri hep yaşanmış. Güzeldi.
YanıtlaSilerhan çakırlar;
Silkesinlikle yaşanmış olaylardan yola çıkarak yazıyorlar zaten :)
3 günde 824 sayfa, Maaşallah! Tebrik ederim..
YanıtlaSilBu arada bir mime katıldım davet ettim, KalemDileGelince'de
Selamlar
selimhan kalkan;
Silaslında gündüz evde olsam max.2 gün de biterdi ama olamadı. Bakayım çok teşekkürler :)
Vay canına;büyük koşu;üç gün,benim hiç hayal edemeyeceğim zaman:)) Kutluyorum..
YanıtlaSilgüven serin;
Silçok teşekkürler :)
Güzel bir kitaba benziyor. Okunmalılar arasında bulunsun bu kitap da
YanıtlaSilsaadet uslu;
Sildevam kitabı iki cilt daha var :)
İçinde aşk olan eserleri okumayı çok severim ama temiz sevgi olsun. Hırs ve ihtiras hiç sevmediğim şeylerdir. Yine harika bir çalışma yapmışsınız ellerinize sağlık.
YanıtlaSilfatih pınarca;
Silçok teşekkürler :)
Güzelmiş :)
YanıtlaSiltülin;
Silevet arada saç baş yolduğum doğrudur :)
Okumak istediğim bir kitaptı, daha bir ilgim uyandı. Teşekkürler :)
YanıtlaSilÖzlem ekici;
SilKeyifli okumalar şimdiden canım :)
Çok merak ettim kitabıı. :)
YanıtlaSilTuğçe;
SilUmarım seversin canım. :)
Kitap okumak okuyacaklara tanıtmak çok iyi bir şey lütfen daha çok okuyalım saygılar :)
YanıtlaSilsessiz haykırış;
Silbana kalsa 7/24 okuma yapacağım ama zaman ah zaman :(
sayfanızı yeni keşfettim ve yazılarınız çok hoşuma gitti inşallah uzun yıllar paylaşımlarınıza devam edersiniz ^_^ sayfama da beklerim profil resmime tıklayıp ulaşabilirsiniz :)
YanıtlaSilkonuloji;
Silhoşgeldiniz :)
Yazin rahat okunur gibi geldi, kitap kapagi da güzelmis 😊
YanıtlaSilDerya;
SilCanım kış şartlarında geçen bir kitap olduğundan aslında kışın daha rahat okunur bence :)
Çok merak ettim,listeme ekledim.Çok güzel yorumlamışsın emeğine sağlık...
YanıtlaSil