Ana içeriğe atla

Alessandro Baricco - Öfke Şatoları Kitap Alıntısı

Çoğu zaman olduğu gibi, basit bir deneyin tutarlı bir uzantısı olarak, bir gün kafasında bir düşünce doğdu. Fergusson ve Oğulları Çarşısı'na yollamadan önce Bayan Abegg'in eline tutuşturduğu bilmem kaçıncı alışveriş listesine bakarken Pehnt ansızın, duyularla değil, ancak mantıkla erişilebilecek biçimde aydınlığa kavuştu ve çözümün, ustaca düzenlenmiş bir liste çıkarmak olduğunu anladı. Eğer insan öğrendiği her şeyi sırayla yavaş yavaş yazarsa, en sonunda, bütün bilinmesi gerekenleri içeren, her an başvurulabilecek, güncelleştirilebilecek ve herhangi bir unutulma olasılığına karşı koyacak tam ve eksiksiz bir liste elde edebilirdi. Bir şeyi yazmanın, o şeyi elde etmek olduğunu içgüdüsüyle sezdi, insanlığın büyük bir kesimi de bu eğilimde olup aynı boş umudun peşindedir. Yazılarla dolup taşan yüzlerce sayfa düşündü ve dünyanın artık kendisini o kadar korkutmadığını fark etti.
Pekisch, “Fena fikir değil,” demişti. Tabii o deftere her şeyi yazamazsın, ama en önemli bulduklarını not etsen yine de iyi bir sonuç alabilirsin. Her gün bir şey seç, en iyisi. Böyle bir işe girişince, insanın bir kural koyması gerekir. Her gün bir şey. O zaman yürür... On yılda aşağı yukarı üç bin altı yüz elli üç şey öğrenmiş olursun. Bu da oldukça iyi bir başlangıç sayılır. Sabahları da için rahat uyanırsın. Boşuna bir uğraş olmaz, oğlum. Pehnt bu sözleri inandırıcı bulmuştu. “Her gün bir şey” çözüm yolunu seçti. Sekizinci yaş gününde Pekisch ona mor kapaklı defteri armağan etti. Pehm o akşam, yıllarca sürecek olan titiz çalışmasına başladı. Sonraki kuşaklar defteri okuduklarında, yazdığı ilk notun, katı bilim yöntemlerine şaşılacak derecede yatkın bir kafa yapısına işaret ettiğini fark ettiler.


1- Şeyler - unutmamak için yaz hepsini. 

Bu belitten yola çıkan Pehm'in bilgi haritası, günden güne genişleyerek çeşitli yönlere doğru dal budak saldı. Ayrıca, bütün kataloglar gibi, son derece tarafsızdı. Kaçınılması olanaksız bir biçimde, dünyanın ancak bazı yanlarını içermekle birlikte hiyerarşiden tümüyle uzaktı. Kısacık, neredeyse telgraf gibi yazılan bu notlar, yaşam gizeminin boğumlu ve çoğulcu özelliğini çok önceden anlamış, erken gelişmiş bir kafa yapısı gösteriyordu. Örneğin, şöyle notlar vardı: Niçin ay her zaman aynı biçimde değil, polis nedir, ayların adları nelerdir, insan -ne zaman ağlar, dürbünün özellikleri ve amaçları, ishalin asıl nedenleri, mutluluk nedir, ayakkabı bağcıklarını çabuk bağlama yöntemi, kentlerin adları, tabutun yararları, nasıl ermiş olunur, cehennem nerededir, alabalık tutmanın temel kuralları, sütlü kahve yapmak, ünlü köpeklerin adları, rüzgâr nereye gider, yılın bayram günleri, yürek ne yandadır, dünya ne zaman sona erecek... Bunun gibi şeyler.
Herkes, “Pehm garip bir çocuktur,” derdi. Pekisch ise, “Garip olan dünyadır,” derdi. Pekisch, tam anlamıyla Pehnt'in babası değildi. Aslında, Pehnt'in babası yoktu. Annesi de yoktu. Yani, öykü o kadar basit değildi. Quinnipak Kilisesi'nin kapısında, kara bir erkek ceketine sarılmış olarak bulduklarında ancak iki günlüktü. Onu alıp evine götüren, bütün kasaba halkının saydığı, elli yaşlarındaki dul Bayan Abegg olmuştu. Doğrusunu söylemek gerekirse asıl adı Abegg değildi, üstelik dul da sayılmazdı. Yani, öykü çok daha karışıktı. Sözü geçen bayan, yirmi yıl kadar önce kız kardeşinin düğününde, gözü pek yükseklerde olmayan yaşlı bir asteğmenle tanışmıştı. Üç yıl boyunca birbirlerine çok sık ve içten mektuplar yazmışlardı. Asteğmenden gelen son mektupta çok ölçülü, ama kesin bir evlenme teklifi vardı. Marius Jobbard'ın mektubunun Pekisch'in eline geç varması olayında olduğu gibi, bu teklif de Quinnipak'a, yirmi kiloluk bir top güllesinin asteğmenin evlenme ya da genel olarak herhangi bir girişimde bulunma olasılığını ansızın sıfıra indirmesin den on iki gün sonra erişti. Kadıncağız cepheye, bu teklifi kabul ettiğini haber vermek için arka arkaya üç mektup yolladı. Ama her üçü de, Asteğmen Charlus Abegg'in öldüğünü bildiren resmi bir belgeye ilişik olarak geri geldi. Başka bir kadın olsaydı, herhalde cesareti kırılırdı. Ama bizimki o cinsten değildi. M utlu bir gelecek kuramayınca kendine mutlu bir geçmiş yarattı ve o günden sonra Dul Bayan Abegg diye çağrılmayı arzu ettiğini herkese bildirdi. Konuşmalarında gittikçe daha sık, -varsaydığı- evlilik yaşamı hakkında esprili öyküler yer almaya başladı. Diline doladığı, “Sevgili Charluscuğum derdi ki,”di ye başlayıp pek zekice olmasa bile akla yakın özdeyişler sıraladığı çok olurdu. İşin doğrusu, teğmen bunları hiçbir zaman söylememiş, sadece yazmıştı. Ama Bayan Abegg için asla fark etmiyordu. Aslına bakılırsa, Bayan Abegg üç yıl bir kitapla evli kalmıştı. Ama dünyada daha garip evlilikler de vardır. Yukarıda belirtilenlerden de anlaşılacağı gibi, Bayan Abegg hayal gücü geniş ve sarsılmaz inançları olan bir kadındı. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

Kul Plan Yaparken, Kader Gülermiş!... 1. Bölüm

 

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Cahit Sıtkı Tarancı - Kırık Bir Aşk Hikayesi

Cahit Sıtkı Tarancı'nın meşhur bir şiiri var, " Abbas" adında.

Yeni Bir Yıla Merhaba Derken....

 

Radyo Tiyatrosu - Kaplumbağa Sever misiniz?

 

Naime Özeren - 23 Nisan

Bir Yaprak Sarması Meselesi