Ana içeriğe atla

Yukio Mişima - Bahar Karları Kitap Alıntısı

Kiyoaki de tıpkı Honda gibi bankın üzerindeki karları itti, sonra oturdu. Karın parıltısı yüzünden birbirlerine bakarken gözlerini kısmak zorunda kalıyorlar, bu da havadaki duygusal gerginliği azaltıyordu. Aşağıdaki göl görünmüyordu, ağaçların karla ağırlaşmış dalları arasından gölü görebilmek için ayağa kalkmaları yeterdi oysa. Dört yanlarından damlayan suyun, okulun çatısında, çardakta, ağaçların üzerinde birikmiş olan karın eridiğini kanıtlayan sesi geliyordu. Çiçek tarhlarını kaplayan donmuş kabuk yer yer çökmüştü, yarılmış granit gibi parlayan, girintili çıkıntılı, katmanlı, kırık buzlar görünüyordu.
Honda, Kiyoaki’nin müthiş bir sır vermesini bekliyor ama kendi kendine meraklı biri olduğunu itiraf etmek istemediğinden de Kiyoaki’nin hiçbir şey söylememesi için neredeyse dua ediyordu. Biraz da olsa gönül indirme havası taşıyan bir sırdaşlık son derece tatsız olacaktı. Bu yüzden aralarındaki sorunla hiçbir ilgisi olmayan bir konu bulma umuduyla ilk konuşan Honda oldu.
“Biliyor musun, son zamanlarda kişilik üzerine epey kafa yordum. Şu yaşadığımız zamanı ele al, şu okul, şu toplum - kendimi hepsine yabancı buluyorum. En azından öyle olduğumu düşünmekten hoşlanıyorum. Aynı şey senin için de geçerli.”
“Evet, elbette,” diye yanıtladı Kiyoaki, ses tonu her zamanki gibi kayıtsız ve soğukça ama yine de kişiliğine uygun bir tatlılıktaydı.
“Ama sana bir şey sormama izin ver: Yüz yıl sonra ne olacak? Bu konuda ne düşündüğümüzü söylemek için orada bulunamayacağız, bütün düşüncelerimiz ‘Çağın Görüşü’ başlığı altında bir araya toplanacak. Örneğin, sanat tarihini al: Düşüncemi yadsınamaz bir biçimde kanıtlıyor. Her dönemin kendine özgü bir tarzı vardır, belli bir dönemde yaşayan hiçbir sanatçı, bireysel görüşü ne olursa olsun o dönemin kendine özgü tarzını tam anlamıyla aşamaz.”
“Bizim çağımızın da kendi tarzı var mı?”
“Meiji Devri’nin tarzının hâlâ can çekiştiğini söyleyebilirim. Ama nasıl bilebilirim? Bir dönemin ortasında yaşamak, onun tarzından habersiz olmak demektir. Seninle ben şu ya da bu yaşam biçimine dalmış durumdayız; bir kâsede yüzüp uran ama onu hiç fark etmeyen kırmızı balıklar gibiyiz. Senin yaşamını alalım: Seninki bir duygu dünyası. Çoğu insandan farklısın. Kişiliğinden fedakârlık ederken uzlaşmaya asla yanaşmadığına eminsin. Ancak bunu kanıtlamanın hiçbir yolu yok. Çağdaşlarının yapacağı tanıklığın da hiçbir değeri yok. Kim bilir? Belki de duygulardan oluşmuş dünyan bu dönemin tarzını en saf biçimde temsil etmektedir. Fakat yine söylüyorum, bunu bilmenin hiçbir yolu yok.”
“Peki ama kararı veren kim?”
“Zaman. Önemli olan zamandır. Zaman geçtikçe seninle ben, ne olduğunu fark etmemiş bile olsak, karşı konulmaz biçimde dönemimizin ortak görüşüne dahil edileceğiz. Daha sonra, Taişo Dönemi’nin başlarındaki gençlerin şöyle ya da böyle düşündüklerini, giyindiklerini, konuştuklarını söylerlerken seninle benden söz ediyor olacaklar. Hepimiz bir yığın halinde görüleceğiz. Kendo takımındaki sürüden iğreniyorsun değil mi? Onları küçümsüyorsun!”
“Evet,” dedi Kiyoaki. Soğuğun pantolonundan geçip içine işlediğini hissediyordu ama yine de gözlerini çardağın yanındaki yeşil kamelya yapraklarından alamıyordu. Eriyen kardan arınmış, pırıl pırıl parlıyorlardı. “Evet, onları küçümsemekle kalmıyor, onlardan nefret ediyorum.”
Sözlerinin doğrulandığını gören Honda, konuşmasını sürdürdü: “Tamam, şimdi gözünün önünde canlandırmaya çalış. Yirmi ya da otuz yıl sonra insanlar seninle senin nefret ettiğin şeyleri bir ve aynı, tek parça olarak görecekler. Kendilerine benzemeyen herkesi kadınsı olmakla suçlamalarına yol açan çirkin dar görüşlülükleri, alt sınıftakilere karşı saldırganlıkları, General Nogi’ye ölçüsüz bağlılıkları, İmparator Meiji tarafından dikilmiş sakaki ağacının çevresini her sabah süpürmekten inanılmayacak bir doyum almalarını sağlayan düşünce tarzları yüzünden kafaları çalışmayan şu aşırı duygusal arkadaşlarınla seni, bütün duyarlılığınla seni, aynı kefeye koyacaklar. Görüyor musun, dönemimizin özünü ortaya koymanın en kolay yolu bu - en düşük ortak paydayı almak. Çalkalanan su bir kez duruldu mu, yüzeyindeki gökkuşağı gibi renkli kaygan yağı görebilirsin. İşte aynen böyle olacak. Bizler öldükten sonra bizi ayrıştırmaları, herkesin görmesi için asal öğelerimizi yalıtmaları çok kolay. Elbette bu özün, dönemimizin temeli olan düşüncenin, bundan yüzlerce yıl sonra oldukça karanlıkta kaldığını söyleyecekler. Seninle benim bu karardan kaçma şansımız yok, çağdaşlarımızın ayıplanacak görüşlerini paylaşmadığımızı kanıtlamamızın bir yolu da yok. Peki, tarih bu görüşe ölçü olarak neyi uygulayacak? Ne dersin? Çağımızdaki dâhilerin düşüncelerini mi? Büyük adamlarınkini mi? Hiçbirini. Bizden sonra gelecek ve aklımızdan neler geçtiğine karar verecek olanlar, Kendo takımındaki arkadaşlarının eleştirel olmayan düşünce biçimlerini ölçüt olarak alacaklar. Bir başka deyişle, günümüzün en ilkel, en yaygın inançlarına takılacaklar. Her dönem, her zaman yalnızca bu ahmaklıklarıyla tanımlanmıştır.”

Yorumlar

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Kul Plan Yaparken, Kader Gülermiş!... 1. Bölüm

 

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

Naime Özeren - 23 Nisan

Piyasalarda Bugün: 26 Nisan 2024

 

Radyo Tiyatrosu - Kaplumbağa Sever misiniz?

 

Bedelli Sermaye Artırımı Nedir?

 

Bir Yaprak Sarması Meselesi

26 Nisan 2024 Cuma Altın Fiyatları