Ana içeriğe atla

Serhat Çelikel - Karlar Altında Körler Ülkesi Kitap Alıntısı

Eleni harika görünüyordu. Oyun hiç fena geçmemişti. “Bakalım Akşam’da ne yazacaklar!” diye heyecanlanıyordu. Böyle bir şeyi merak ettiğine göre, kendine güveniyordu demek ki. Desdemona’yı oynamıştı. Oyun sırasında birkaç kez göz göze gelmiştik. Oyunlardan sonra, hele de Eleni’nin gününde olduğu zamanlarda, kabiliyeti karşısında iyice ezildiğimden mi bilmem, bir süre suskunlaşırdım. Eleni’nin, benimkinden farklı ve çok uzak bir dünyasının olduğunu iyice anladığım böyle gecelerde, bazen yalancı bir kabullenme ve rahatlama, bazen de tuhaf bir kasvet hissiyle sesim soluğum kesiliverirdi. Şimdi de bir kenarda dikiliyor, bir yandan da pöfür pöfür sigara içiyordum. Tiyatro tayfası olarak, hep birlikte doluşup Mühürdar’a, Aleko’nun Gazinosu’na gidecek, bu başarıyı kutlayacaktık. Benim bu tayfaya dahil olmam, Murat sayesinde olmuştu. Pek fazla izleyeni olmayan oyunlarda yan rollerde başlayıp sonraları, birkaç Ermeni güzele ve daha da önemlisi bir iki emprezaryoya adından bahsettirecek roller kapmaya başlamıştı Murat. Ve birkaç yıl içerisinde de nihayet, sadece ve sadece Shakespeare oynamak için, Ahmet’le Rüya Tiyatrosu’nu kurmuşlardı. Mimarlık okuduğu Beşiktaş’a da pek uğramıyor, tüm emeğini ve parasını bu işe harcıyordu. Bir gün, hep beraber gidilecek bir akşam eğlencesine beni de çağırmış; Eleni, Ahmet ve Müjgan’la böylece tanışmıştım. Hristo’ya haber gönderilmişti, Moda’da, Rüya Tiyatrosu’nun önünden bizi alacaktı. Eleni ve Ahmet sigaralarını tüttürüyorlardı. Todori’nin Rum garsonlarından birisi, yanından geçerken Eleni’ye laf attı ama Ahmet oralı olmadı. Pek keyfi yoktu Ahmet’in. Salon bir türlü dolmuyordu. Ona göre ortada kutlanacak bir başarı falan da yoktu aslında. Hem son zamanlarda, ben de Eleni’ye olan ilgimi iyice belli etmiş ve Ahmet’e bir nevi rakip olmuştum. Gerçi Ahmet bir şeyler seziyorsa da ya bunu önemsemiyor ya da gizlemeyi çok iyi biliyordu. Yine de böyle bir şeyin Ahmet’in canını sıkacağını düşünmek bana iyi gelirdi. Eleni’ye olan ilgimi bilen Murat, ortada hiçbir şey yokken, benim için bir umut doğduğunu sözleriyle, tavırlarıyla arada bir ima eder, ama tiyatro tayfasıyla beraberken, hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranırdı. Bir sırrı paylaşan iki erkeğin hissettiği gereksiz gururu ara ara hissederdim. Ahmet “O kadar da boş değildi salon, değil mi?” diye sordu gözlerini boş boş baktığı sokaktan ayırmadan, konuşmaktan çok sesli düşünüyormuş gibi. “Daha dolar” dedi Murat, hem ümit verici hem de kendisini yalan söylemek zorunda bırakmayan bir cümleyi bir çırpıda bulmasına kendi de şaşarak. Ahmet, sene başında babasını zorla razı edip kiralattığı, sonra satın aldırdığı bu eski tiyatro binasına çok para harcamıştı. Para kazanmak şöyle dursun, pek fazla olmayan masrafını bile çıkaramıyordu tiyatro. Kimse Moda’ya kadar tiyatro izlemeye gelmek istemiyordu sanki. Moda Palas’ın neredeyse dibindeki tiyatroyu, otel müşterileri bile merak etmiyordu. Hele sadece Shakespeare izlemeye kimsenin niyeti yoktu. İzleyecek olanlar da Darülbedayi’de daha iyisi var deyip biraz da İstanbul’a geçmek bahanesiyle oraya kaçardı. İşler bir türlü düzelmeyince, Murat da elini taşın altına koymak zorunda kalmış, cüzi bir miktarla da olsa tiyatroya ortak olmuş, ayrıca Müjgan’ın trup için tasarladığı kostümlerin de, Müjgan’ın o pek sevdiği kelimeyle “bailleur de fonds”u olmuştu, para Murat’tan geliyordu. Oynadıkları oyunlar yüzünden masraflı da oluyordu bu kostüm işi. Ahmet farkındaydı bu yardımın değerinin. “Neredesin Hristo Efendi?” diye çıkıştı Eleni, yanımızda birden beliren arabacıya. Hristo Efendi her zamanki kibarlığıyla, “Sofradan kalktım da geldim matmazel, giyinip koşturdum vallahi!” dedi, kimseye inandırıcı gelmemişti bu. “Keşke Kemal Bey’i çağırsaydık, otomobiliyle çoktan uçurmuştu bizi” dedi Müjgan şakayla. “Vallahi, Çiçekçi gibi Çukurbostan’a uçurmasın da maazallah.” Hristo Efendi’nin kibarlığı elden bırakmadan lafını sakınmamasını severdim. Faytoncuların hasedine mi kurban gitti, göze mi geldi bilinmez, Çiçekçi diye bilinen şoför Fuat, Ford’uyla Çukurbostan’a yuvarlanmış, neyse ki kimsenin burnu bile kanamadan kaza atlatılmıştı. Esrarkeşliği tüm Kadıköy’de nam salmış, bir gün otomobiliyle iş açacağına kesin gözüyle bakılan Çiçekçi de, böylelikle bu kehaneti doğrulamış, otomobili mimlenince de, yeniden faytona dönmüştü. Ama bizi ilgilendirmezdi bunlar, tiyatro tayfası olarak hepi topu bir iki kez taksiye binmiştik, bir tür yemeği sevmemeyi, bayağı bulmayı meziyet sanan saraylılar gibi ısınamamıştık bu taksi işine. Mühürdar yolunda Ahmet’le Eleni karşımıza oturdu. Ben, Müjgan ve Murat’ın yanına geçmiştim. Hristo, arabası için, Vefa’da, üç kişinin sıkışmadan yan yana sığacağı özel koltuklar yaptırdığını –talika dışındaki arabalarda bu neredeyse hep böyleydi aslında–, bu bordo kadife kaplı koltukları, İstanbul’dan ne zorluklarla Kadıköy’e taşıdığını, ikide bir anlatır ama beş kişiden fazlasını da atlara eziyet oluyor diye kabul etmezdi. Eleni ve Ahmet koyu sayılacak, fısır fısır bir muhabbete dalmıştı. Ahmet belli ki beni bir tehdit olarak görmüyordu –bu canımı sıktı–, tiyatronun bir türlü dolmayışını da atmıştı demek ki kafasından – buna niyeyse sevindim. Müjgan ve Murat, zaten nişanlı olduklarından –aslında ailelerinin Müjgan’ın hep övündüğü serbestliğinden– baş başa kalınca, bunu bir yakınlaşma fırsatı olarak görmezler, bir üçüncü kişi olarak benimle daima sohbet ederler, sıkılmama izin vermezlerdi.

Yorumlar

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

Kul Plan Yaparken, Kader Gülermiş!... 1. Bölüm

 

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Cahit Sıtkı Tarancı - Kırık Bir Aşk Hikayesi

Cahit Sıtkı Tarancı'nın meşhur bir şiiri var, " Abbas" adında.

Yeni Bir Yıla Merhaba Derken....

 

Radyo Tiyatrosu - Kaplumbağa Sever misiniz?

 

Naime Özeren - 23 Nisan

Bir Yaprak Sarması Meselesi