Ana içeriğe atla

Fatma Akerson - Düğmeler ve Başka Şeyler Kitap Alıntısı

Dairenin içinde, birbirleriyle kesişen aşk üçgenleri, insanları dibe çökerten kıskançlık dalgaları ya da hiç değilse bir intikam ateşinin yalazlarını görmeyi umuyordu. Hayır, yalnızca bir düğme vardı hayal dairesinin içinde. Bildiğimiz, sıradan, dört delikli bir pantolon düğmesi, lacivert. Biraz daha dikkatli baktı Eylül eliyle havaya çizdiği öykü dairesinin içine. Arkada, belli belirsiz iki düğme daha gördü, aynı tip, dört delikli, yuvarlak, bir santim çapında, biri kahverengi, biri siyah. Toplam üç saçma düğme! Sonra yavaşça, soldan bir el uzandı düğmelere doğru, “o düğmeleri ben üretiyorum” dedi elin sahibi: Gülşen!

Böylesine bir sıradanlığa razı olup olmamaya hemen karar veremedi Eylül. Bu karışık, tehlikeli, gizemli, büyülü, sevinçli ve acılı, garip iniş çıkışlarla dolu dünyada, kendini bir güle feda eden o bülbülün peşinden gitmek varken, lacivert, kahverengi ve siyah düğmeler üreten, saçlarını atkuyruğu yapıp işe gitmek için metrobüse binen şu kızın mı peşinden gidecekti? Gene de, düğme imalatçısı bu kızın serüveni (artık buna serüven denirse) kendini dayatıyordu işte. Eylül bu durumu kendine pek yediremedi, ama galiba bu ikinci sınıf düzyazıya boyun eğecekti. Şimdilik, sıkıntıyla bilgisayarı, hayal dairesini ve arka bahçeye bakan pencereyi kapattı ve ön odaya geçti.

Eylül’ün Hayal Dairesinin İçine Yerleştiremediği: Ön odanın penceresi denize bakıyordu.

Açık pencerenin önüne çekilmiş olan tül perde rüzgârda hafif hafif titreşiyordu, perdenin gerisinden deniz görünüyordu, perde manzarayı biraz silikleştirmişti. Güneş yeni doğmuştu, ortalık henüz serindi, denizin üstüne güneşin ilk ışıkları vurmuştu, aynen tül perde gibi titreşen silik bir ışık demeti. Bu seher vaktinde deniz öylesine uzayıp gidiyordu, ufka doğru. Eylül yeni bir hayal dairesi kurup denizi hayal dairesinin içine çekmeye çalıştı. Başaramadı, deniz karşısındaydı ve gerçekti.

Eylül’ün Hayal Dairesinin İçinden: Çalışma odasının penceresi arka avluya bakıyordu.

Küçük bir kız çocuğu. Kırmızı bir elbise giymiş, bebe yakalı, karpuz kollu. Yakanın arkasında, ensede, elbisenin başından geçebilmesi için bir kesik var, kocaman kırmızı bir düğmeyle ve o düğmenin üstünden geçen bir atkıyla tutturulmuş. Küçük kız ensesindeki bu düğmeyi açıp kapatamıyor, eli oraya yetişiyor, ama daha çok küçük, ensesindeki göremediği bu düğmeyi çözmeyi ve iliklemeyi henüz beceremiyor. Yalnızca, başını arkaya atınca düğmeyi hissedebiliyor. Elbisenin önünde, ortada kocaman bir cep var. Bu cebin üstüne de üç tane iri kırmızı düğme dikilmiş. Küçük kız bu düğmelere dokunabiliyor, ama onlar süs düğmeleri, açılıp kapanmıyorlar.

Küçük kızın adı Gülşen, büyüyünce, işe gitmek için metrobüse binen o at kuyruklu kız olacak: Gülşen Hanım ya da bazı müşterilerinin deyimiyle Gülşen Abla, bazen de Bayan Gülşen. Yolu bir yerde, dolaylı da olsa, Eylül’ün bir türlü hayal dairesinin içine çekemediği o denizle ve mor harmanili bir kadınla kesişecek (ya da Eylül öyle olmasını istiyor), ama Gülşen bunu tam olarak algılayabilecek mi, işte burası belirsiz. Zaten işlerin buraya gelmesine daha çok zaman var.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Kul Plan Yaparken, Kader Gülermiş!... 1. Bölüm

 

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

Naime Özeren - 23 Nisan

Piyasalarda Bugün: 26 Nisan 2024

 

Radyo Tiyatrosu - Kaplumbağa Sever misiniz?

 

Bedelli Sermaye Artırımı Nedir?

 

Bir Yaprak Sarması Meselesi

26 Nisan 2024 Cuma Altın Fiyatları