Merhabalar
Her hafta pazartesi olduğu gibi, bu hafta da yine çok güzel bir yazar röportajıyla sizlerleyim.
Bugün yine genç yaşına rağmen çok güzel bir kalemi olan, çok tatlı bir yazar ve aynı zamanda bir anne konuğum. Kızıl Kardelen serisiyle gönlümüzde taht kuran ve Yusuf Yüzlü Demir Yürekli ile devam eden sevgili Şeyma Demir. O zaman sözü daha fazla uzatmadan hemen röportajımıza geçelim.
Yeni yazılarımda görüşünceye dek, kendinize çok iyi bakın. Güzel bir hafta sizinle olsun.
Hoşçakalın.
Şeyma Hanım
öncelikle bloğuma hoşgeldiniz. Bu güzel röportaj için şimdiden teşekkür
ederim. Dilersiniz sorularımıza geçelim.
Vira Bismillah.
* Kısaca kendinizden
bahseder misiniz?
-4 Haziran 1993
Kayseri doğumluyum. Kökenlerim Ağrı’ya uzanıyor. Lise mezunuyum. Bir ağabeyim
ve erkek kardeşim var. Kayserinin semtinde büyüdüm, eşimle aynı semtin
insanlarıyız. Kendisi Kıdemli Uzman Çavuş. 8 senelik evliliğimizin ardından bu
Mart ayında Elisa Aişe adını koyduğumuz bir kızımız oldu.
* Yazmaya ne zaman
başladınız?
-Belirli bir zaman
değildi. Aslında önemsiz buluyordum yazdıklarımı ama tahminen 14 yaşlarında
benim için görüşleri değerli olan küçük teyzeme bir sayfamı okuması iznini
vermiştim. Çok beğendiğinde şaşırdığımı hatırlıyorum. O günden sonra yazılarımı
sıklaştırsam da, kurgu tarzına hiç girişmedim. 5 sene önce doğuda
ikamet ederken eşimin görevleri olduğu ve sıkıntılı bir dönemimde kendimi kurgu
yazarken buldum. Bu Yusuf Yüzlü Demir Yürekli’ydi.
* Kitap ya da
genel olarak yazma konusunu nasıl seçiyorsunuz? Etkileşim var mı? Yoksa tamamen
tesadüf mü? Yani kurguyu önceden mi belirlersiniz? Yoksa bütün olay
örgüsü siz yazdıkça mı gelişir?
-Önceden belirlediğim
olaylar var. Temelini atmadığım hiçbir kurguya oturmam. Bazen yolda yürürken,
herhangi insancıl bir iş yaparken, kimi zaman rüyalarımda hatta en basitinden
arkadaşlarımla sohbet ederken bile aklıma herhangi bir kurgu gelebiliyor. Bunu
not etmem. Gelişmesine izin veririm, kurgunun başına geçene kadar kafamda oturur.
Ayrıca bazı kurgularımda finaline kadar kafamda vardır. Bazılarında ise spontane
gelişen bölümler vardır ki; kurgunun içeriğini dahi değiştirir. O anki ruh
halime bakar. Zihnim ne kadar açıksa, ya da duygularım ne kadar yoğunsa
karakterlerin ve olayların içine o kadar derin girerim.
* Kimsenin
okumayacağını bilseniz bile yazmaya devam eder miydiniz?
Yusuf Yüzlü Demir Yürekli’yi yazdığımda (neredeyse 15 bölüm boyunca) adam
akıllı ne bir mesaj, ne bir görüş ne de yorum almıştım. Beni itecek hiçbir güç
yoktu ama içimde ki yazma hissi her şeyden daha güçlüydü. Bir ayda 15 bölüm… Ve
cidden zerre beklentim yoktu. Rahatlıyordum. Sonra bir gün bir mesaj geldi… Bir
okurdan. Bana iyi yazdığımı söyleyen tarzda, övgü dolu bir mesaj… Elbette daha
şevkle yazdım. Ama o mesaj gelmese de, ben ümitsizce kalbimde birikenleri
kurguyla dökeceğime inanıyorum. Sadece okurlarımın olması kendimi ve kalbimi
insanlarla paylaştığımı gösteriyor. Bu da ekmeğin üzerine tereyağı gibi bir şey…
* İlk kitabınızı
çıkarmaya nasıl ve ne zaman karar verdiniz?
-Okur kitlesi edindiğimde bir kaç yayın evinden teklif aldım ama biraz
asılsız tekliflerdi. Sadece popüleriteyle ilgilenen yayın evleriydi. Ben daha
çok herkese ulaşabileceğim bir durum istiyordum. Ne kadar kalbe dokunursam o
kadar iyiydi. Böylelikle kitap olması için elimden gelen tüm çabayı gösterdim,
ardından kitabı sayfalardan okuyan bir kitle de edindim ki, onlar tadından
yenmiyor. Okumayı benim kadar çok seviyor ve kalplerine dokunan yazıları
kayıtsız şartsız kucaklıyorlar.
* İnsanların
çoğu "hayatımı yazsam roman olur" der. Sizce herkes kitap yazabilir
mi? Yazmak bir yetenek midir?
-Herkes kitap yazabilir. Kendi çapında, kendi kitlesine… Ama herkes kalbe
dokunan kelime oyunları yapabilir mi? Hiç olmadık düşüncelere yer açıp, olay
çizgisini her bölümde takip edebilir mi? Empatisini kullanarak bir kadın olarak
erkek karaktere yer verebilir mi? Bunlar önemli detaylar. Çok ve güzel okuyan
insanlar da asıl olan yazarı, sadece yazandan ayırabilir.
* Yazma ritüelinizden
bahseder misiniz? Mesela hangi ortamda, hangi materyallerle, hangi müzikle ve
nasıl bir coğrafya da yazmayı tercih edersiniz?
-Eskiden her ortamda yazardım. Sadece ilhamın bana gelmesi yeterliydi.
Bebeğim olduktan sonra sağlıklı bir zihin, kızımın güvencede oluşu ve sessiz
bir ortama ihtiyaç duyuyorum. Yağmur yağıyor, evim sıcaksa bu daha etkili bir
yazım oluyor tabi. Genellikle hüzünlü dinletiler severim. Her türden olabilir
ama müziği ruhuma dokunacak… Ve ben yazılarımı bırakmaya pek meyilli
değilimdir. O an o bölümü yazıp bitirmezsem eğer, biraz iştahım kaçabiliyor.
Tekrar içime doğacak olan hevesi bekliyorum. Zorunda hissederek asla yazamam.
Yazarsam ne ben keyif alırım, ne de okurlarım… Bu yüzden kendimin yazarken zevk
aldığı satırları okutmak isterim.
* Yazmak isteyen ancak
nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için tavsiyeleriniz var mı?
-Bol bol yazmalarını ve iç dünyalarına bakmalarını söyleyebilirim. İçinize
bakın ve orada ki varlığınızla konuşun. Size cevaplar verirken
şaşırabilirsiniz. Ağlatır sizi, güldürür hatta teselli eder. Yeter ki
susturmayın. Küsen bir ruh, hiçbir şekilde beslenemez ve ölür. Yani ruhlarıyla
yazmalarını öneririm. Kendileri hakkında. Sonra zamanla empati yetenekleri
gelişir ve böylelikle başka insanların, başka hayatların yerine kendi ruhlarını
yerleştirip orada yaşıyormuş gibi yazabilirler… Nacizane, böyle düşünüyorum.
Ama hep diyorum. Yazmadan yazar olunmaz. Yazarlıktan önce yazmak aşkına
düşülmesi gerek.
* Bir gün kurgu
olmayan bir şey yazmayı düşünüyor musunuz?
Yazıyorum
şuan Wattpad’de. “Gelin” Tanıdığım ve sevdiğim bir kadının hikayesinden
esinlendim. Biraz katıyorum ve ayıklıyorum elbette. Tahmin ve yazarlık
içgüdülerimle hareket ediyorum.
* Bir yazar
olarak okuduğunuz ve beğendiğiniz yazarlar kimler?
-İyi bir okurum diyemem. Klasikler ya da herkesin okuduğu birçok yazarı
okumamışımdır. Ben sadece hikayeleri iyi olan kitapları severim. İflah olmaz
bir romantik olduğum için Historical türlerine daha meyilliyim. Judith McNaught
ve Julie Garwood kalemlerini en beğendiklerim. Kızıl Kardelen türüne daha yakın
türleri. Uzun kelimeler ve uzun, saf ve temiz sevgiler. Ayrıca genç fantastik
okumayı da seviyorum. Hush Hush Serisi herkesin olduğu gibi benimde favorimdir.
Türklerden ise küçükken ailem aracılığıyla çok Emine Şenlikoğlu okudum. Şimdi
biraz ağır geliyor, yaşam zaten bu kadar dramatik ve ağırken. Ayrıca kalemimi
etkiletmemek adına geri çekiyorum kendimi. Kafamı boşatacak kitaplara
yöneliyorum. Yazılarımı eğitmek için ise sadece yaşamı gözlemliyorum.
* En son hangi
kitabı okudunuz?
-Julie Garwood/Kusursuz
* Yayımlanan üç
kitabınız var. Son kitabınız da yeni yayımlandı. Yine de yakında yeni kitap
veya yeni projeler var mı? Özellikle Kızıl Kardelen serisinin devamı yazılacak
mı?
-Niyetim
devam serisini de yazmak yönünde. Kurgu ve olay örgüsü hazır ama dediğim gibi
bebeğim küçük vaktim az… Umut Serisi 2. kitabı çıkacak bir sonra ki kitap
olarak. Asi ve Mavi ismiyle. Düzenlemelerine henüz başladım.
* Asıl mesleğiniz
nedir?
-Tekstil
okudum. Tasarıma ve el uğraşlarına meraklıyım. Ama meslek haline getirmedim.
Asıl mesleğim Yazarlık denebilir yani.
* Yazmak sizin
için hayat boyu sürecek serüven mi? Yoksa yazmayı bırakmayı düşündüğünüz bir
zaman var mı?
-Ben bırakmaya niyetlensem de, kelimelerin beni bırakacağını sanmıyorum.
Hayalimde gözümde birkaç numaraları gözlük, saçlarım ağırmış ama battaniyem ve
çayımla kelimelerin başına oturuyorum.
* Günümüzde
gençlerin sosyal medya sitelerinde çok zaman geçirmesini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
-Ne için oturduklarına bağlı. Eğer bilinçli bir bireyse, teknolojiyi de
olumlu yönde kullanacaktı. Mühim olan ebeveynlerin de o ortamlara girip,
çocuklarının dilinden konuşmayı öğrenmesi…
* Günümüz
gençliğine üç tavsiye verecek olsaydınız bunlar ne olurdu?
-Dinle, keşfet ve sev
* Kitaplarınızda
yayımlandıktan sonra şunu yazsaydım yada şunu yazmasaydım dediğiniz oldu mu?
Kızıl Kardelen de yaşadım sadece. Daha çok Kağan ve Aybüke yazmak
istiyorum. Kim bilir belki ilerde bir yan hikaye yazarım onlar için.
* Yazmadığınız
zaman ne yaparsınız?
-El işiyle uğraşmak kafamı güzel dağıtır. Eşimle farklı mekanları gezmeyi
severim ve şu sıralar kızımla vakit geçiriyorum. İyi bir kitap okumaya da hiç
hayır demem.
* Kitap
fuarlarıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
-Okurlarımla bizzat görüşmek için harika bir fırsat. Ayrıca tüm sizin gibi
kitap severlerin bir arada olması fikri inanılmaz güzel. Bir takım kitap
tüccarları bazen tatsızlaştırsa da, bence muhteşem bir sevgi alışverişi mekanı.
* Hayatınız
boyunca yaşadığınız pişmanlık var mı?
-Eğitim. Her ne kadar kendimi devamlı geliştirmek ve eğitmek için çabalasam
da, imkanlar izin verseydi eğitimimi tamamlardım. Bu hep içimde ukdedir.
* En büyük
korkunuz nedir?
-Sevdiklerimin benden önce ölmesi… Bencilim galiba. Onların acısına dayanamam.
* Aşk sizce
nedir? İlk görüşte aşk var mıdır?
-Aşk doğduğunda sana yazılıyor bana kalırsa. Sadece onu bulmanın vakti
geliyor ve bulduğunda, tüm diller bağlanıyor. Tüm kötü fikirler, şüpheler
susuyor. Bedeniniz mantığı uzun bir süre devre dışı bırakıyor. Mantığınız tekrar devreye girdiğinde aşık
olduğunuz kişi bunu gerçekten hak ediyorsa hem kalbinizi, hem mantığınızı hem
de derin sevginizi kazanıyor.
* Okurlarınızla
aranızda nasıl bir bağ var?
-Benim kız kardeşim yok. Oldum olası bu bağa hasretim. Okurlarımın bir çoğu
bayan ve ciddi anlamda, benim bu açığımı dolduruyorlar. Olmayan kız kardeşim
gibiler. Ya da ablam… Beni okuyan insanlarla kalbimizin benzediğine de
inanıyorum. Bende kendilerini bulmasalardı, kelimelerimi böyle kucaklamazlardı.
* Ulaşamadığınız
biri ile sohbet etme şansınız olsaydı bu kim olurdu? Neden?
-Büyüm ninem. Ben 6 yaşındayken vefat etti. Ona hep hayrandım ama şuan ki
aklımla onunla konuşmak isterdim. Bir de 15 yaşım… O yaşıma söyleyecek bir araba dolusu sözüm var ama eminim,
yine sevgi baloncuğu içinde kötü sözlere kulak asmazdı.
* Hayatta en çok
kıymet verdiğiniz kişi?
-Eşim ve ailem elbette ama kızım olduktan sonra tüm sevgi sınırlarımı
zorlamış gibi hissediyorum.
* Son olarak
eklemek istedikleriniz var mı ya da okurlarınıza mesajınız var mı?
-Bu keyifli röportaj için teşekkür ederim. Kendimi ifade etmekte yazarken
dahi olsa biraz beceriksizim. Ama beni okuyanlar, ne ifade etmek istediğimi
anlayacaktır. Dilerim, her daim kelimelerin sıkı bağıyla bağlı kalırız.
Hepinizin çocukları, umutları, düşleri gerçek olur ve ben hepsine yavaş yavaş
tanık olurum.
Okuyun kızlar. Sadece okumak anlamında bir okumak değil. Bir kimlik edinin
ve kimsenin sizin hayatınıza müdahale etmesine izin vermeyin. Sevgi ve emekle,
dilerim istediğiniz kapılar sizlere açılır.
Selam ve dua ile kalın. En Sevgiliye emanetsiniz.
Şeyma Hanım keyifli
bir sohbet oldu. Umarım ilerleyen zamanlarda sizi yine bloğumda konuk
edebilirim. Zaman ayırıp röportaj yaptığınız için tekrar teşekkür ederim.
Yolunuz açık, okurunuz bol olsun.
Bu röportaj bölümünü çok severek okuyorum.Harika bir iş çıkarmışsın Beyda eline kalemine saglik..
YanıtlaSilHer yazar bir değer..
Sibel;
SilÇok teşekkürler canım :)
Bu röportajlar çok güzel, keyifle okudum. Şeyma hanımın samimi cevapları da çok güzeldi emeğine sağlık...Selam ve Dua ile...
YanıtlaSilFurkan Yetek;
SilÇok teşekkürler :)
Çok güzel sorularla detaya girmesini sağladığınız için teşekkürler. Genç yaşına göre hızlı mesafe alması işini ne denli sevdiğiyle alakalı. Yazmak isteyenlere yazarlıkla ilgili çok güzel doneler var yazıda.
YanıtlaSilDuo Diyet;
SilÇok teşekkürler :)
İlk kez duyduğum bir yazar. Röportaj için teşekkür ederim.
YanıtlaSilElmas Koçan;
SilRica ederim. Güzel kalemi var :)
Merhaba,
YanıtlaSilSizi de Şeyma Hanımı da tebrik ederim.
Sorular da cevaplar da güzel ve yararlı.
Bu tür çalışmalarınızın devam etmesi dileğiyle...
Sabahattin Gencdal;
SilMerhaba
Her pazartesi günü röportaj yayımlanıyor. Beklerim. Çok teşekkürler :)
Yolu açık olsun Şeyda kardeşin. Güzel röportaj olmuş Beyda,sağolasın...
YanıtlaSilİstiridye Avcısı;
SilAmin inşAllah. Çok teşekkürler :)
MaşaAllah çok da gençmiş.Rabbim yolunu açık etsin ..
YanıtlaSilYeşim;
SilAmin çok teşekkürler canım :)
röportajlarınıza bayılıyorum...sevgiler...
YanıtlaSilbabaannemintakvimciği;
SilÇok teşekkürler canım :)
Şeyma DEmir'in kalemi çok özel kelimeleri ile okurun yüreğine işliyor vee evettt kızıl kardelenin devamı gelmeliii... saygı ve sevgilerimle :)
YanıtlaSilSerap Özkaya;
SilKesinlikle devam serisi olmalı. Aynı fikirdeyim. Sevgiler şekerim :)
Sayende tanımış oldum bu yazarımızı da. İlk kez duydum. Kitapları aklımda olsun. Teşekkürler. :)
YanıtlaSilTuğçe;
SilOku bence. Seveceğini düşünüyorum canım :)
Şeyma abla kitaplarını alıp okuduğum bir yazar. Kendisi gibi kalemini de çok seviyorum. Çok güzel bir röportaj olmuş. <3
YanıtlaSil''Herkes kalbe dokunan kelime oyunları yapabilir mi?''bu cümlesi çok hoşuma gitti.Herkes yazabilir ama kaç kişi kalbe dokunabilir ki?Teşekkürler her ikinize de :)
YanıtlaSilBu söyleşilerini her hafta kaçırmamaya çalışıyorum :)
Yurdagül;
SilÇok teşekkürler şekerim. Kalbe dokunmak çok önemli :)
^_^ bu bir otomatik yorum olduğu için üzgünüm zamanım çok azdı tüm blogger arkadaşlarıma destek olmak için geldim KONULOJİ sizi seviyor tüm blog sahibi arkadaşlara başarılar diliyorum <3
YanıtlaSilKonuloji;
SilÇok teşekkürler ):
Basarilari devamli olsun 😊
YanıtlaSilDerya;
SilAmin canım :)