Ana içeriğe atla

Kul Plan Yaparken, Kader Gülermiş!... 2. Bölüm

Herkese Merhaba

Yazımın ilk bölümünü okumayanlar buradan ulaşabilirler. Hadi bakalım benim başıma daha neler gelmiş. Hep beraber görelim.

Düşmemin üzerinden bir ay geçti ve kontroller için yeniden hastaneye gittim. Ancak bu arada da böbrek ağrılarım nedeniyle bir haftadır kıvranma durumlarındayım. Bu sırada da uyku yok, mide bulantısı nedeniyle yemek yok. Azıcık uyusam kendimi şanslı saymaya başlamıştım. Sabah ezanlarında ben halen ayakta, gözümden uyku akıyor ama elden gelen de bir şey yok. 

Üroloji bölümüne kontrollerden bir hafta sonrasına randevu buldum. Evde bu süreçte ilaçlarımı kullanmaya devam ediyorum ancak bana mısın demedi. Ağrıdan ölmek üzereyim ki, bana normal gelen ağrı normal bir insanı acillik eder. Siz düşünün ne kadar ağrım var. Neyse üroloji doktoruna sıkıntılarımı anlattım. Kullandığım ilaçları söyledim. Acil ultasonografi istedi. Sonuçlar çıktı ve böbrekte bir şey olmadığını, kadın doğum uzmanına gitmem gerektiğini söyledi. Uzun yıllardır mevcutta olan bir sıkıntımdan dolayı zaten bu bölümde tedavi görmüştüm. Ancak araya pandemi girince açıkçası gidipte yeniden tahlil, kontrol vs. yapılmamıştı. Devlet hastanelerinde randevu bulmak ne mümkün. Eltimin tavsiyesi ile özel bir hastanede bulunan, bu konularda çok iyi olduğu söylenen bir doktora teşhis için gittim. Bu arada da Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde Kadın Doğum Ana Bilim Dalı Başkanına tam bir buçuk ay sonrasına randevu bulabildim. Fakat özelde de muayene olup, durumu kesinleştirmek derdindeydim. 

Özel hastanedeki randevuya gittiğimde doktor yaklaşık yarım saatlik bir ultrasonografi muayenesi sonrasında acil ameliyat edilmem gerektiğini söyledi. Bende biliyorum ameliyat olması gerektiğini ancak durumun ciddiyeti konusunda bilgi sahibi değilim. Doktor acil ameliyat dedi. Zira tehlikeli duruma gelmiş. Aynı zamanda bağırsağada müdahale gerektiğini söyledi. Bana tahlil kâğıtlarını verdi ve gönderdi. Tabii ki orada tahlil yaptırmadım. Amacım zaten özel hastanede ameliyat olmak değil. Konu zaten ücret meselesi de değil. Özel hastanelere zerre güvenmiyorum. Son çare tıp fakültesini bekliyorum. 

Muayene günü geldi ve doktor muayene etti, tahliller yapıldı ve sonuç acil ameliyat. Ancak sıkıntılı olan durum şu ki, benim genel anestezi sıkıntım var. Oğlumun doğumunda masada kalan ben, elektroşok ile yeniden dünyaya dönmüşüm. Boyun bölgemde oluşan bir sıkıntıdan genel anestezi yasak. Ancak gireceğim ameliyat genel anestezi. Ben bu sırada üç buçuk atıyorum. Durumu öğrenen anestezi uzmanı, kalp damar cerrahi görmeden onay vermeyeceğini söyledi. Bu sırada hastane yatışım yapıldı. Oradaki süreç daha korkunç. Zira damarlarım çok ince olduğundan patlatmadık damar bırakmadılar. Alınan kanlardan laboratuvar reddi geliyor, hadi yeniden kan alınacak. Artık ben avaz avaz bağırıyorum. Adam akıllı bilmeyen biri gelmesin, kanımı vermem, kollarım simsiyah oldu diye. Güç bela damar buldular. İntraket takıldı ama kan almak için yine beni delmeye devam ettiler. Benimde her tarafımda siyaşlaşmaya devam etti.

Tahlil sonuçlarından sonra kalp damar cerrahisi beni muayene etti. Kendi doktoruma gerekirse kendisinin de ameliyatıma gireceğini ve ameliyatım için onay verdiğini söylemiş. Hastaneye yattığım gece saat 22:30 sıralarında bir hemşire geldi ve benden feragatname aldı. Yani olası bir durumda boğazımdan delik açmak suretiyle hava almam sağlanacaktı. Gece o psikoloji ile çok zor zamanlar geçirdim. Sabaha kadar uykusuz, kafamda binbir düşünce ile sabahı sabah ettim. 

Sabah refaketçi olarak gelen arkadaşımla bile helalleşemeden kendimi ameliyathanenin önünde buldum. Bu gerçekten çok zor bir süreçti. Zira ameliyathane önünde iki saate yakın bekletildim. Neden bu kadar erken oraya aldıkları ise ayrı muamma. Doktorum çok kızdı ama yapacak birşey yoktu. Tabi bu iki saatlik süreç içinde ben değişik bir vaka olduğumdan kaç kişiye doğumda yaşadığım şeyi kaseti başa sarıp anlattım inanın hatırlamıyorum. 

Ameliyathaneye girdiğimde neredeyse yirmibeş kişilik bir ekip vardı. Sonradan öğrendiğime göre Kadın doğum dışında genel cerrahi, ilave bir anestezit, kalp damar cerrahisi ve kulak burun boğazda ameliyatımda hazırmış. Hastanede karşıma dikmediğim bölüm neredeyse kalmadı. En son gördüğüm şey anestezi uzmanın yüzüydü.

Uyandığımda kendimi parçalamak üzereymişim. Boğazımı tırnaklayıp, kestiniz mi diyerek oğlumu getirin bana diye bağırıyormuşum. Anestezi uzmanı durumumdan çok etkilenmiş. Sürekli oğlunun adını sayıkladın, oğlumu getirin kestiniz mi? beni oğlum böyle görmesin diye bağırdın dedi. Nasıl bir psikoloji ile ameliyata girdiğimi bir Allah, bir ben biliyorum. O şekilde uyanmış olmam çok normal. 

Ameliyathanede bunlar olurken, dışarıda durum daha vahimmiş. Zira ismim bir anda ameliyathane ekranındanki listeden silinince eşim, arkadaşlarım ve diğerleri panik olmuşlar. Çünkü çok riskli bir ameliyat ve nefes problemi olan bir hasta. Anesteziden çıkabilmem bile mucize. Meğer o sırada durum değişikliği için ekrandan ismimi silmişler ama bizimkilerinde yüreğine iniyormuş.

Normal şartlarda hiçbir hastasını yoğun bakımda tutmayı adet edinmeyen hocam, beni bir buçuk gün yoğun bakım ünitesinde tuttu. Normalde laporoskopi olması gereken ameliyat, ameliyat esnasında sıkıntıya düşünce açık duruma çevirmişler ki bu benim için daha kötü oldu. Zira üç laporoskopi, bir dren deliği ve sezeryan kesiğinden daha büyük neredeyse iki katı olan bir açık ameliyat kesiği. Üstüne üstlük ameliyatta bir de kan kaybı çok fazla olunca benim durumum gerçekten zordu. Kendimi toparlamam da haliyle daha uzun sürdü. 

Yoğun bakımda o gece anestezi uzmanım gece nöbetçiymiş. Sabah yanıma gelip "Eşin çok perişan oldu. Gel seni ona gösterelim." dedi. Dünyalar benim oldu. Eşimin yüzünü görmem ve ikimizinde gözlerinin dolması anlatılmaz, yaşanır. Zor süreç bitip normal odaya aldıklarında biraz olsun kendime gelmiştim.

Refakatçi olarak sevgili zuzum kaldı yanımda ki hakkını asla ödeyemem. Sağolsun çok bilgili, çok tecrübeli bu konularda. Benim kendimi toparlamam da emeği çoktur. Dört günlük hastane macerasından sonra eve çıktığımda kendimi hissettiğim yalnızlık anlatılmaz. İnsanın böyle zamanlarda yanında olmasını istediği insanlar yanında olmayınca hayatın anlamını, verdiğin değeri daha bir sorgular duruma geliyorsun. Hayata bakışın, bundan sonra kimse daha emek vermen gerektiğini bir kez daha gözden geçiriyorsun.

Ameliyat olalı iki ay bitecek neredeyse. Bu süreçte çok zor günler yaşadım. Oturamadım, kalkamadım. Malum bir de kuyruk sokumu çatlağı var ancak minderime dikişlerden dolayı oturamıyorum. Her yerimde dikiş ipleri batıyor. Sağıma, soluma uzun süre yatamıyorum. Sırt üstü yatmayı ben sevmiyorum. Anlayacağınız neresinden tutarsanız tutun, elinizde kalıyor. Ameliyatın ilk haftası dikişlerden gelen sıvı nedeniyle soluğu acilde almamız ise ayrı bir olay. Hani bahtsız bedevi meselesi gibi.

Ameliyatın üzerinden bir ay geçmişken kansızlık nedeniyle hematoloji kontrolüm için (ve malum çokça da kan kaybedince) hastaneye gittiğimde doktoruma durumumu sormak için uğradım. Daha dün ameliyat olmuş şekilde ağrılarım devam ediyordu. Kendisi malum hoca. Ha deyince ulaşamıyorsunuz. Ancak sağolsun başıma beş tane asistan dikti ve çok güzel ilgilendiler. Bu süreç normalmiş. Hatta daha bir kaç ay devam edebilirmiş bile. 

Gelelim şu anki durumuma. Perşembe günü hocaya kendi kontrol günüm var. Fakat kendimi halen daha toplayabilmiş değilim. Evden dışarı çıkamadığım gibi, sandalyede uzun süre oturamıyorum. Ya yatmam, ya da uzun oturmam gerekiyor. Çünkü karın bölgesine baskı olduğunda dikişlerim sızlamaya, sonrasında da ağrı yapmaya başlıyor. 

Temmuz ayından bu zamana kadar yaşadığım bu süreç, aslında bana bir çok şeyi öğretti. Aslında çok iyi biliyorum ki; her şeyin başı sağlık. Ancak bunun yanı sıra kime ne kadar değer veriyorum? Yeteri kadar kendime değer veriyor muyum? Yoksa kendimden mi veriyorum? Bunları bir güzel görmemi sağladı. Hatta şöyle söyleyeyim, tekme, tokat, ağız, burun girişip bana bir güzel gösterdi de diyebiliriz. 

Aslında çoğumuz kendimizden çok fazla başkalarına, hatta değmeyecek kişilere değer veriyoruz. Bunların en başında da ne yazık ki aile bireylerimiz geliyor. Dışarıdaki insanlar emin olun, sizin için ailenizden daha fazla üzülüyorlar. Aile kavramını sorgular duruma geliyorsunuz. Bu süreç, öyle bir süreç.

Ben kendi adıma çekirdek ailem, yani eşim ve oğluma çok teşekkür ediyorum. Bunun dışında Zuzum. Hakkın ödenmez canım benim. İnsanın senin gibi bir kardeşi olması paha biçilemez. Yine bana süreçte destek olan adını sayamadığım diğer dostlarıma da sonsuz teşekkürler. İyi ki varsınız. Sizlerle olmak, sevmek ve sevilmek çok güzel.

Benim bu süreçten çıkardığım ders: Tırnağın varsa, uyuzunu kendi kaşıyacaksın. Yoksa kimseden fayda yok. (İstisnalar kaideyi bozmaz.) Bunun dışında birinin gelip sana yardımcı olacağını düşünüyorsan, avucunu yalarsın. Büyük hayal kırıklığı. İnsanlara fazla anlam yüklemiş olmanın da sonuçları. 

Son olarak Rabb'ime binlerce kez şükürler olsun. Eşim, oğlum ve sevdiklerimle görecek günler nasip ettiği için, onlarla yaşayacak günler nasip ettiği için. Nefes alabilmek bile bir şükür sebebi. Unutmamak gerek. Çok Şükür, bin şükür.

Yeni yazılarımda görüşünceye dek, yeni yılınız çok güzel sağlıklı, huzurlu ve mutlu ama en önemlisi de sevdiklerinizle eksilmeden, çoğalarak geçsin. Hepinizi çok seviyorum. Kendinize çok iyi bakın.

Hoşça kalın.

Yorumlar

  1. amanin yaaa bu ne böyle yaaa aman ya neyseki geçmiş artık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deep;
      Çok teşekkürler. Rabb'im herkese sağlık versin inşallah.

      Sil
  2. Ne yazacağımı bilemedim. Yazıp yazıp sildim, duygularımı göstermekten korktum sanki biraz. Rabb'im eksiksiz şifa versin. 🤲

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir Edip;
      Çok teşekkürler. Bende bazen ne diyeceğimi bilemiyorum.

      Sil
    2. Çok geçmiş olsun gerçekten insan ne desin bilemiyor. Hepsi üst üste gelmiş. Allah şifa versin, tekrarından korusun.

      Sil
    3. Bay Günlük;
      Amin çok teşekkürler. Maalesef bazen geldi mi üst üste gelir.

      Sil
  3. Beyda Ablacığım,
    Çok geçmiş olsun, Allah şifa versin…
    Bu yıl sevdiklerinle daha güzel anılar biriktirmen dileğiyle inşallah.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tuğçe'm;
      Çok teşekkürler canım. Rabb'im herkese şifa versin inşallah.

      Sil
  4. Allah esirgesin. Büyük geçmiş olsun. Güzel bir ayet+dua var, paylaşmak isterim:

    “Şüphesiz biz Allah’ın kullarıyız ve muhakkak biz ona döneceğiz." (Bakara, 156)

    "Ey Allah’ım! Bu musibetten dolayı beni mükafatlandır ve onun yerine bana ondan daha hayırlısını nasip buyur.” (Müslim)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selimhan Kalkan;
      Amin ecmain. Rabb'im herkesin hakkında hayırlısını versin inşallah.

      Sil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyza Alkoç - 3391 Kilometre

Merhabalar Beyza Alkoç'un 3391 kilometre kitabını ilk çıktığı zaman görmüştüm ama açıkçası almakla almamak arasında kalmıştım. Kitap hediyeleşme etkinliği sayesinde okuma fırsatı bulduğum kitaba tek kelimeyle bayıldım. 

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Poy Baharatı Nedir? Nerelerde Kullanılır?

  Merhabalar Baharat kullanmayı sever misiniz?

Ryunosuke Akutagava - Raşomon

 

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

Düşünmemiz Lazım

Bugün sosyal medyada denk geldiğim bir paylaşımı bende sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ryunosuke Akutagava - Tuhaf Bir Hikaye

 

Paul Auster - Yükseklik Korkusu Kitap Alıntısı

 

Dün Seni Gördüm Rüyamda

 

Tarihte Bugün 03 Mayıs