Ana içeriğe atla

Ayn Rand - Hayatın Kaynağı Kitap Alıntısı

Keating aceleyle çıkıp ofise gitti.
Evden bir süre için kurtulabildiğine memnundu. Ofise adımını attığında, neşeli bir genç âşık gibiydi. Güldü, herkesle el sıkıştı, gürültülü kutlamaları kabul etti, imrenme dolu çığlıklara, anlamlı atıflara göğüs gerdi. Sonra hemen Francon'un odasına çıktı. 
İçeriye girip Francon'un yüzündeki gülümsemeyi gördüğünde, bir an suçluluk duygusuna kapıldı. Sanki bu evliliği kutsuyordu Francon. Keating onun iki omzuna şefkatle sarıldı, "Öyle mutluyum ki, Guy, öyle mutluyum ki," diye mırıldandı. 
Francon alçak sesle, "Bunu hep bekliyordum," dedi. "Şimdi artık her şeyin yolunda olduğundan eminim. Şu gördüğün her şeyin senin olması doğru bir şey, Peter. Hepsinin. Bu odanın da, her şeyin de." 
"Neden söz ediyorsun sen?
"Hadi hadi, her şeyi çabuk anlarsın sen. Artık yorgunum, Peter. Biliyorsun, bir gün gelir; insan yorulur, sonuna vardım, der ... Yo, sen nereden bileceksin? Çok gençsin henüz. Ama ... ben burada ne işe yarıyorum, Peter? İşin garibi, artık yarıyormuşum gibi numara yapmanın gereğine de inanmıyorum. Zaman zaman dürüst olmak isterim ben. İyi bir duygudur. Her neyse, belki bir iki yıl daha oyalanırım, ama ondan sonra emekli olacağım. O zaman hepsi senin olacak. Belki ondan sonra da arasıra buraya gelip biraz vakit geçirmek hoşuma gidebilir. Biliyorsun, çok seviyorum ben bu yeri. Harıl harıl iş yapılıyor, her şey iyi yapılıyor, insanlar bize saygı gösteriyor. İyi bir firmaydı Francon & Heyer, öyle değil mi? Öff, neler diyorum ben? Francon & Keating yani. Ama bundan sonra, yalnızca Keating olacak ..." Birdenbire, "Peter," diye sordu, "Neden mutlu görünmüyorsun sen?"
"Tabii ki mutluyum. Çok büyük minnet duyuyorum, falan filan ... Ama ne demeye emekliliği düşünmeye kalkıyorsun şu anda?"
"Onu demek istemedim. Her şey sana ait olacak dediğimde neden mutlu görünmedin? Ona sevinmeni isterim, Peter."  
"Tanrı aşkına, Guy, kötü şeyleri düşünmeye gerek yok, sen daha..."
"Peter, bu benim için çok önemli. Sana bıraktıklarım için mutlu olman yani. Bundan gurur duyman ve ... duyuyorsun, değil mi, Peter? Mutlusun, değil mi?"   
"Eh, kim olmaz ki!" Francon'a bakmıyordu. Adamın sesindeki yakarı tonuna da dayanamıyordu.  
"Evet, kim olmaz ki! Tabii... Sen de mutlu musun, Peter?"  
"Ne istiyorsun sen?" Keating'in sesi öfke doluydu.  
"Benden gurur duymanı istiyorum, Peter," dedi Francon çaresiz bir sesle. "Bir şeyler başardığımı bilmek istiyorum. Bunların bir anlamı olduğunu görmek istiyorum. Son değerlendirmeler yapılırken, her şeyin boşuna olmadığından emin olmak istiyorum."
"Bundan emin değil misin? Emin değilsin, ha?" Keating'in gözleri cinayet işleyecek gibiydi. Francon'u kendisi için ani bir tehlike sayıyormuş gibi.  
"Ne oldu, Peter?" diye sordu Francon yavaşça. Sesi hemen hemen kaygısızdı.   
"Allah belanı versin. Buna hakkın yok ... Emin olmamaya hakkın yok! Senin yaşında, senin adınla, senin saygınlığınla, senin ..." 
"Emin olmak istiyorum, Peter. Çok çalıştım ben."  
"Ama emin değilsin!" Keating öfke ve korku içindeydi. İhtiyarı incitmek geliyordu içinden. Bu yüzden de, en çok incitebilecek şeyi attı ortaya. Ama bunu yaparken, bu sözün Francon'u değil, asıl kendisini, Keating'i incitecek bir söz olduğunu unuttu. Çünkü Francon bilemezdi. Hiçbir zaman bitmemişti. Tahmin bile edemezdi. "Eh, ben birini tanıyorum, ömrünün sonuna geldiğinde emin olabilecek. Hem öyle çok emin olacak ki, bu yüzden gırtlağını kesebilirim onun!"  
"Kim?" diye sordu Francon alçak sesle. Aslında ilgi duymuyordu.  
"Guy! Guy, ne oluyor bize? Neden söz ediyoruz biz?"  
"Bilmiyorum," dedi Francon. Yorgun görünüyordu.  
O akşam Francon, Keating'in evine, akşam yemeğine geldi. Pek pırıl pırıl giyinmişti. Bayan Keating'in elini şövalyeler gibi öperken gözleri ışıldıyordu. Ama Dominique'i kutlarken ciddileşmişti. Ona söyleyecek pek az şey bulabildi. Kızının yüzüne bakarken gözlerinde yalvarır gibi bir anlam vardı. Kızından beklediği keskin alaycılık yerine, o gözlerde bir anlayış gördü. Dominique hiçbir şey söylemedi, ama eğilip babasını alnından öptü, dudakları orada, resmiyetin gerektirdiğinden biraz daha uzun süre kaldı. Francon içine yayılan minnet duygusunu tattı, sonra birden korkuya kapıldı. "Dominique," diye fısıldadı. Diğerleri onu duyamıyordu. "Kimbilir ne kadar mutsuzdun ki..." 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

Beyza Alkoç - 3391 Kilometre

Merhabalar Beyza Alkoç'un 3391 kilometre kitabını ilk çıktığı zaman görmüştüm ama açıkçası almakla almamak arasında kalmıştım. Kitap hediyeleşme etkinliği sayesinde okuma fırsatı bulduğum kitaba tek kelimeyle bayıldım. 

Cahit Sıtkı Tarancı - Kırık Bir Aşk Hikayesi

Cahit Sıtkı Tarancı'nın meşhur bir şiiri var, " Abbas" adında.

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Nil Karaibrahimgil - Ben Aptal Mıyım?

 

Bugün 23 Nisan, Hep Neşeyle Doluyor İnsan

 

Şermin Yaşar, İlber Ortaylı - Cumhuriyet'in İlk Sabahı Kitap Alıntısı

 

Poy Baharatı Nedir? Nerelerde Kullanılır?

  Merhabalar Baharat kullanmayı sever misiniz?