Ana içeriğe atla

Erlend Loe - Doppler Kitap Alıntısı

Bongo'yu, hastanenin arka tarafında otlarken buluyoruz; üçümüz yan yana, Sognsvann Deresi'ni geçip ormana dalıyoruz. İlk birkaç  saat kuzeye doğru, sonra da daha çok doğu yönünde ilerliyoruz.
Bir şey konuşmadan yürüyoruz. Arada Düsseldorf'un Toblerone'undan bir parçayı paylaşmak için duruyoruz; yiyeceğe benzer tek şeyimiz, birkaç kilo çikolata. Gece çökünce Gregus uyuyakalıyor ve Bongo'nun kızağında yatıyor. İyice ormanın derinliklerine çekildiğimizde rahat bir nefes alıyorum.Burada milli kıyafetler, milli bayram falan yok, sadece orman var. Bisikletten düştüğümde olduğu gibi; sağcı adam,  kafası karışmış bir halde Løvenskiold'lu tehditlerle oraya çıktığındaki gibi, Løvenskiold siktirsin gitsin ayrıca. Birkaç saat sonra onun yetki alanından çıkmış olacağız. Aptal ormanını alsın, başına çalsın. Gideceğimiz yerde, ne kadar uğraşırsa uğraşsın bize ulaşamaz. Onun hayatında duymadığı kadar büyük ormanlara gideceğiz. İşin en iyi yanı, tekrar yalnız kalmam. İki müridimleyim tabii ama yine de yalnızım. Her zaman yalnız.  Geyikler gibi. Babam gibi.

Bir yandan yürüyorum, bir yandan da iki şey düşünüyorum.
Birincisi, şu insanları sevmeme meselesi. Bu değişmez. Bu, etrafımdakilerden yani Norveçlilerden ya da diğer bir deyişle, Norveçlilerle olan ahbaplığımdan kaynaklanıyor. Bunu itiraf etmek için yeterince esnek olmam gerektiğini anlamaya başladım. Oldukça dramatik sonuçlara varmamın temel nedeni onlar. Tabii bu da yetmez, başkalarına da rastlamam gerek. Uzaklarda bir yerde, başka bir şeyleri temsil eden zekice bir yaşam bulunduğu gerçeğine yüreğimi açmalıyım. Bu başkalarına rastlayana kadar dolanmaya devam edeceğim. Ya da böyle bir şey olmadığından adım gibi emin olana kadar. 

Düşündüğüm diğer şey, bunun bir seferlik olduğu. Cepheye gidiyoruz. Norveç'in güvenli ormanlarında salınmak kesmiyor artık. Babamla hesabımı kapattım, kendi boşluğum içinde dibe vurmak istemiyorsam gözümü yükseklere dikmeliyim. Bu ülkenin dışında hiç tanımadığım bir dünya var. Yardıma muhtaç. Benim gibi bir avcı toplayıcının, bir başka deyişle sikli Doppler'in yardımına muhtaç. Bongo gibi bir geyiğin. Belki de Gregus gibi bir oğlanın. Norveç'te yaşıyorsan, koşullar hakkında doğru bir fikrin olmuyor, diye düşünüyorum. Norveç'in bankalarda milyonlarca kronu var. Şaka gibi rakam. Sanki bir şeyin ne kadar çok olduğunu anlatmak için öylesine seçilmiş bir rakam. Ama bu, gerçek bir rakam. Norveç'in binlerce milyar kronu var. Bu para petrolden geliyor. Dünyada petrol fiyatlarını tetikleyen her sorunun ardından, paraları istifliyoruz. İnsanların arasına karıştığımız da yok. "Denizin dibindeki petrolün sahibi kim?" diye sorulabilir, insan öyle düşünecek olursa. Ayıca insan herhangi bir şeyi nasıl olur da alıp satabilir? Çünkü Norveç, gerçek dünyanın önemsiz bir banliyosu. Biz de buralardan giderek uzaklaşıyoruz. Bu düşünceler akıllı düşünceler, diye düşünüyorum ama kimin umrunda. Aynı zamanda faydalılarsa, bırak akıllı da olsunlar.

Küçük kervanımız Norveç'ten çıkmak ve dünyanın geri kalanına girmek üzere. Doğuya gidiyoruz. Diğer insanlara ulaşana kadar avlanıp meyve toplayacağız. Diğer insanları buradakilerden daha çok sevecek değilim belki de - ama sadece belki. Göreceğiz.
Bu bir seferberlik. Bizler, son nefesimize kadar savaşacak askerleriz.
Akıllılığa karşı. Aptallığa karşı.
Çünkü ortada bir savaş var.
Bir savaş.

Yorumlar

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Beyza Alkoç - 3391 Kilometre

Merhabalar Beyza Alkoç'un 3391 kilometre kitabını ilk çıktığı zaman görmüştüm ama açıkçası almakla almamak arasında kalmıştım. Kitap hediyeleşme etkinliği sayesinde okuma fırsatı bulduğum kitaba tek kelimeyle bayıldım. 

Poy Baharatı Nedir? Nerelerde Kullanılır?

  Merhabalar Baharat kullanmayı sever misiniz?

Smilodon (Kılıç Dişli Kaplan) Hakkında Bilinmeyenler

Herkese Merhaba  Bugün sizlere Smilodon'dan (Kılıç Dişli Kaplan) bahsedeceğim. 

Fatih Murat Arsal - Ödünç Aşk

Merhabalar Fatih Murat Arsal'ın kalemini sevdiğimi bilmeyen kalmadı sanırım.

Samed Behrengi - Bir Şeftali Bin Şeftali

Herkese merhaba Kısa zaman önce bitirdiğim bir kitap Bir Şeftali,Bin Şeftali. Bir gün annesinin dalında büyümekte olan bir şeftalinin hikayesi bu. Bu şeftali büyüyünce sahibi tarafından köye satılmaya götürülür.

Cahit Sıtkı Tarancı - Kırık Bir Aşk Hikayesi

Cahit Sıtkı Tarancı'nın meşhur bir şiiri var, " Abbas" adında.

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

Borsada Short Pozisyon

 

Gabriel Garcia Marquez - Ağustosta Görüşürüz