Ana içeriğe atla

Emirhan Dağkan G. - Bozlak Kitap Alıntısı

"Hocam o nasıl gelmekti? At arabasına mı bindin?" 
Adımlarıma bakarak, "Yok Dayı," dedim. "Öyle. etrafı merak ettim, hoşuma gitti, yürüyerek geldim. Kusura bakma, beklettim seni de bu havada." 
İki elini yana açarak, "Allah seni iyi etsin," dedi. "O kadar yol yürünür mü? Hem... beni geç, bana bir şey olmaz, arada bacaklarım ağrır ama... Allah asıl senin yardımcın olsun Hocam, bizim sıpalara ders vereceksin he?" 
Gülerek, "Ne olacak sanki Dayıcığım," dedim. "Onlar da çocuk sonuçta." 

Parmaklarını ani bir hareketle diline götüren Vacit Dayı, "Onlar mı çocuk?" dedi. "Kurban olayım Hocam, canavar onlar canavar. Şamarını zopasını eksik edersen adamın ocağını yıkarlar. Ha yine de şükürlüktürler. Neler gördük kardaşım biz, elin azman oğlu şirin gelir gözümüze." 

Rüzgarın tutup savurmak için can attıgı saatlerin birinde Vacit Dayıyla birlikte yayan bir muhabbetle ve yayan olarak usulca gidiyorduk. Kendimi artık daha iyi hissediyordum ve aklımda, daha önce filmlerde izlediğim bir köy öğretmeni hayatını belirtmeye başlamıştım Okumaya aç, hayattan birkaç adım geride kalmış, çocukluğunu başka çocuklar kadar yaşayamamış, içine kapanık, belki biraz utangaç, belki de köy yerinin verdiği rahatlıkla biraz laftan ve yumuşak huydan anlamayan köylü çocukları tanıyacak olmak içimdeki heyecanı en azından oraya gidene değin sıcak ve titrek tutsun istiyordum. Bazı şeylerin elbette yolunca gitmeyeceğini daha şimdiden tahmin edebiliyor ve canımı sıkabilecek istisnai olayları da halihazırda öngörmeye çalışıyordum. Buna karşın, yaşayacağım muhtemel kötü günleri yine elimden geldiğince suni bir gelecek tahayyül ederek bastırmaya gayret ediyordum. Gün gelince, bu köyden belki isteyerek yahut "zamanı geldi" diyerek, belki de buradan ayrılıyor oluşuma ağır bir hüzün ile üzülerek ayrılacaktım - burası aşikârdı. Lakin, ayrılacağım o gün, arkamda bırakacak olduğum çocuklardan hepsinin, olmadı yarısının, ihtimal birkaçının veya yalnızca bir tanesinin ilerleyen yaşlarda ahlâklı ve yorumlayabilen biri olarak konuştuğunu görmek, bir öğretmen olarak beni nasıl memnun edecekti... - işte burası beni asıl galeyana sürükleyen yüreğimi hızlandıran ve içimi mutluluk ve huzurla dolduran kısımdı. Öğretmenlik aşkıyla yanan biri olduğumu iddia etmem yanlış olurdu... -zira değildim. Fakat kendimi şimdilik bu hayallerle oyalamak ve inancımı bu şekilde hep diri tutmaya çalışarak bir rüyaya dalmak da en mantıklısıydı.

Doğrusunu söylemek gerekirse, ne tepemdeki yağmur dolu bulutlar, ne görebildiğim her yeri kaplayan bu huysuz çoraklık, ne de her adımımızda biraz daha arttığını belli eden şu çarnaçar imkânsızlık beni daldığım bu rüyadan uyandırmaya yetmemişti. Sonuçta ne yeşili örtü yapmış bir Karadeniz köyüne ne de denizi sesi saymış bir Ege köyüne gidiyordum. Kendimi her türlü hava şartına, her türlü iklim vurgununa ta en baştan hazırlamalıydım. Fakat, bazı meselelerin istediğim gibi gitmeyeceğini, daldığım hayallerin izlediğim sinema filmlerinin salonlarında kaldığını da istemeden anlamaya başlamıştım. Bana bunu hissettiren şey, az evvel de bahsettiğim gibi bire bir köyle ilintili şeyler değildi. Aksine, serabıma sokulan çomak hiç ummadığım bir yerden, hemen yanımdaki köylünün sesinden çıkagelmişti. Bunu anlatmaya dilim tam olarak döner mi bilmiyorum.

Sapaktan beni alması için Muhtar tarafından gönderilen Vacit Dayı, tanıştığımız andan itibaren bende herhangi bir farklı intiba uyandırmamış, hatta samimiyeti ruhumda hemence yer etmişti. Onun rahatsız edici hiçbir davranışına bu kısa sürede denk gelmemiş, kendisine yakın durmaktan imtina edebileceğim bir söz de ağzından çıkmamıştı. Öte yandan, yürümeye başladığımız andan beri üzerinde ehemmiyetle durduğumuz hararetli bir mevzu da muhabbet konusu olmamıştı. Haliyle hangi partiyi övdüğünü duymamış, insan yaşamına dair fikirlerini işitmemiş, demem o ki beni kendisinden uzaklaştırabilecek olan öyle ya da böyle hiçbir yorumuna denk gelmemiştim. Ta ki, "ders vereceğim sıpalar" üzerinden dallanıp budaklanan ve beni de ister istemez içine çeken meseleye kadar. 

Yorumlar

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ece Evren - Geçmişten Gelen Adam Kitap Tanıtımı

Merhabalar Haydi toplanın yamacıma. Sizlere çok güzel bir haber vermeye geldim.  Kitap sitelerinde yeni çıkan kitaplara bakarken bir de ne göreyim? Hepimizin sevdiği ve saydığı sevgili  Ece Abla  yeni bir kitap çıkarmış.

Kapı Önü Dedikoduları - İçindeki Fesatlıktan Kurtul

  Merhabalar Bayan X her defasında kendini aşamaz dediğim noktada kendisini aşmayı başarıyor ve level atlayarak devam ediyor.

Fatih Murat Arsal Tüm Kitap Yorumları

14 Şubat Sevgililer Günü Zırvalığı

Merhabalar Hadi bugün şu sevgililer zırvalığını biraz açalım. Geçen seneki sevgililer gününde yazdığım yazıda bahsetmek isteyip bahsedemediğim şeyler vardı. Hadi bu sevgililer gününde de onları konuşalım. Geçen sene yazdığım yazıma da  buradan  ulaşabilirsiniz.

14 Şubat Sevgililer Günü Zırvalığı

Merhabalar İki sene önce 14 Şubat ile ilgili duygu ve düşüncelerimi belirtmiştim.

Fırın Muhallebi

Merhabalar Malum bizim ev halkı tatlı konusunda doyumsuz.

2019 Eylül Ayında Okuduklarım

Merhabalar "Bir insan kendisine nasıl beyin göçü yaşatabilir?" sorusunun bir sonucu olarak bu ay sadece tek bir yazar okudum.

Füsun - Bir Olur Da Beni Ararsın

Merhabalar Şimdi diyeceksiniz ki bu Füsun? Nereden çıktı? Füsun Tokyürek şarkıcı Nalan Tokyürek'in nam-ı diğer Of Aman Nalan'ın kardeşidir.

Aşkın Nur Karataş - Ateşli Kitap Tanıtımı

Kural tanımazlık ve yaramazlık sadece Rock yıldızlarına has değildir.

Melek Öztürk - Münzevi Mısralar İskelesi