Ana içeriğe atla

Peter Wohlleben - Ağaçların Gizli Yaşamı Kitap Alıntısı

İnsanlar ve hayvanların ortak tarihine bakarsanız, son yıllarda olumlu bir gelişmenin varlığını fark edeceksiniz. Fabrika çiftlikleri, hayvanlar üzerinde yapılan deneyler ve diğer acımasız sömürüler hâlâ mevcuttur; ancak hayvan kardeşlerimizin de karmaşık duygusal hayatlar yaşadığına dair inancımız giderek artarken onlara haklar da sunuyoruz. Almanya'da medeni kanuna dahil edilen geliştirilmiş hayvan hakları (ülkede TierVerbG kısaltmasıyla anılır) 1990'da yürürlüğe girdi. Bu mevzuatın amacı, hayvanların artık nesne muamelesi görmemelerini garanti altına almaktı. Giderek daha çok insan, et yemeyi tamamen bırakıyor ya da hayvanlara insani muameleyi desteklemek için daha bilinçli bir şekilde et satın alıyor. 

Ben bu değişiklikleri takdir ediyorum çünkü günümüzde hayvanların pek çok insani duyguyu paylaştıklarını artık biliyoruz. Bunlara sadece, bizlere akraba olan memeliler değil, sirkesineği gibi haşereler de dahildir. Kaliforniyalı araştırmacılar bu minik varlıkların bile rüya gördüğünü keşfettiler. Sineklere sempati mi duyalım yani? Bu, pek çok insan için büyük bir açılımdır ve ormana uzanan duygusal yol ise daha uzundur. Gerçekten de, sinekler ve ağaçlar arasındaki bağlamsal uçurum, pek çoğumuz için neredeyse kapanmaz büyüklüktedir. Beyni olmayan büyük bitkiler çok yavaş hareket eder, ilgi duyduğu şeyler bizimkilerden tamamen farklıdır ve gündelik yaşamını aşırı ağır bir tempoda yaşar. İlkokula giden her çocuğun, ağaçların canlı varlıklar olduğunu bilseler bile, onların aynı zamanda nesne olarak kategorize edildiğini de bilmeleri aslında şaşırtıcı değildir. 
Şöminedeki odunlar keyif verici biçimde çatırdadığında, bir kayın ya da meşenin cesedi alev alev yanmaktadır. Şu anda elinizde tuttuğunuz kitabın sayfaları, bu amaç için özel olarak kesilen (yani öldürülen) ladin ve huşların talaşından yapılmıştır. Abartılı mı geliyor? Hiç sanmıyorum. Zira önceki bölümlerde öğrendiğimiz her şeyi aklımızda bulundurursak, domuz ve Schnitzel ile de paralellikler kesinlikle kurulabilir. Bu, davranışlarımızı ayıp mı kılar? Tam olarak değil. Ne de olsa bizler de doğanın bir parçasıyız ve sadece diğer türlerde bulunan organik maddelerin yardımıyla hayatta kalabilecek şekilde yaratılmışız. Bu zorunluluğu diğer bütün hayvanlarla paylaşmaktayız. Esas soru, orman ekosisteminden yalnızca ihtiyacımız olanı alıp almadığımız ve (hayvanlara muamelemize paralel bir şekilde) bunu yaparken, ağaçlara gereksiz acı çektirip çektirmediğimizdir. 

Bu demektir ki, ağaçların türlerine uygun bir şekilde yaşamasına izin verildiği takdirde, odun kullanmanın sakıncası yoktur. Bunun da anlamı, ağaçların sosyal ihtiyaçlarını karşılamasına, bozulmamış bir zemindeki gerçek orman ortamında büyümesine, bilgi ve tecrübelerini bir sonraki nesle iletmesine izin verilmesidir. En azından bir bölümünün de onurlu bir şekilde yaşlanıp doğal bir şekilde ölmesine müsaade edilmelidir. Organik çiftlikler tarım için neyse, dikkatli seçici budama uygulanan kesintisiz kapalı ormanlar da ormancılık için odur. Bu ormanlarda farklı yaş ve büyüklükteki ağaçlar birlikte yaşar, böylelikle çocuk ağaçlar annelerinin altında büyüyebilir. Arada sırada bir ağaç dikkatle hasat edilir ve atlar aracılığıyla en yakındaki yola kadar götürülür. Yaşlı ağaçların eceliyle ölebilmesi için bölgenin yüzde 5 ile 10 arasındaki kısmı tamamen koruma altındadır. Tür uyumlu ağaç idaresi uygulanan böylesi ormanlardan alınan odun, vicdan azabı duyulmadan kullanılabilir. Ne yazık ki şu anda Orta Avrupa'daki odun kesme uygulamalarının yüzde 95'i, mono kültür ağaç plantasyonlarındaki ağır iş makineleri kullanımıyla oldukça farklı görünmektedir. 

Çoğu tecrübesiz insan içgüdüsel olarak, orman idare pratiklerindeki değişim gereksinimini profesyonel ormancılardan genellikle daha iyi kavrar. Halk, belediyelere başvurarak sürece daha fazla dâhil olmakta ve yetkililerin daha yüksek çevresel standartlar uygulamalarında ısrar etmektedir. Köln yakınlarındaki "Königsdorf Orman Dostları" örneğinde, orman hizmetleri ve doğal kaynaklar/çevre bölgesel yönetimi arasında, ağır iş makinelerinin daha fazla kullanılmaması ve yaşlı yaprak döken ağaçların artık kesilmemesine dair karşılıklı anlaşmaya varılmıştır. İsviçre örneğinde tüm bir ülke yeşil bitkilerin uygun koşullarda yetişmesine katkıda bulunuyor. Ülkenin anayasasında "...hayvanlar, bitkiler ve diğer organizmaların idaresinde yaşam onuru göz önünde bulundurulmalıdır" ibaresine yer verilmiştir. İsviçre'de sebepsiz yere otoban kenarında bir çiçek kopartmak bile yasaktır. Bu, uluslararası camiada birçok kişi tarafından dalga geçilen bir bakış açısı olsa da, ben şahsen hayvanlar ve bitkiler arasındaki ahlaki sınırların kaldırılmasından yanayım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüm Zamanların En Güzel Kadını : Prenses Fevziye

Kavalalı Mehmet Ali Paşa soyundan, Mısır'ın ilk kralı Fuad'ın kızı; yine Mısır'ın son kralı Faruk'un kız kardeşiydi Prenses Fevziye.

Sait Faik Abasıyanık - Karlı Hava

22 Nisan 2024 Pazartesi Altın Fiyatları

 

Cahit Sıtkı Tarancı - Kırık Bir Aşk Hikayesi

Cahit Sıtkı Tarancı'nın meşhur bir şiiri var, " Abbas" adında.

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

Radyo Tiyatrosu - Kaplumbağa Sever misiniz?

 

Naime Özeren - 23 Nisan

Megalodon Köpek Balığı Hakkında Bilinmeyenler

Herkese Merhabalar Bugün sizlere Megalodon hakkında bilgi vereceğim.

Piyasalarda Bugün: 26 Nisan 2024

 

26 Nisan 2024 Cuma Altın Fiyatları