Merhabalar
Eskişehirlilerin dört gözle beklediği karın geldiği bir haftaya uyandık bugün.
Yoğun kar yağışı var Eskişehir'de. Soğuk havaya rağmen sıcacık sohbetlerimizin olduğu yazar röportajlarımıza son sürat devam ediyoruz. Bu haftaki konuğum Sevgili Muhsine Arda. Kendisi tam bir hanımefendi ve çok güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Sizleri de bu güzel röportajımıza, keyifli zaman geçirmeniz için davet ediyoruz.
Yeni yazılarımda görüşünceye dek, kendinize çok iyi bakın. Soğuk hava da sıcacık insanlar hep hayatınızda olsun.
Hoşçakalın.
Muhsine Hanım öncelikle bloğuma hoşgeldiniz.
Bu güzel röportaj için şimdiden teşekkür ederim. Dilersiniz sorularımıza
geçelim.
* Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
1
Ekim 1952 Bursa doğumluyum. Üniversite sonrası, öğrenimimin devamı için yurt
dışına çıktım. İngiltere, Almanya, S.Arabistan ve ABD’de yaşadım. 1997’de
öğretim üyesi olduğum New York Üniversitesi’nden ayrılarak Bursa’ya döndüm. 21
Mart Dünya Şiir Günü’nü kutlamalarını Bursa’da başlatarak yedi yıl boyunca
kutlayarak geleneğin yerleşmesini sağladım. Bir yıl Yerel Gündem 21 Sanatçılar
Grubu Başkanlığı ve beş yıl PEN Bursa temsilciliğini yürüttüm. Halen
Edebiyatçılar Derneği Bursa Temsilcisiyim ve Buyaz üyesiyim. Son üç yıldır
(Adranos Hotel’de) Şiir Etkinlikleri düzenlemekteyim. Bursa’da yaşayan şairleri
konuk ediyor, ben de merhum şairlerimizden şiirler okuyorum.
* Yazmaya ne zaman başladınız?
Küçük yaşlarda şiirler yazardım. Ama
lisede bir edebiyat öğretmenim yazdığım hikâyeyi benim yazamayacağımı iddia edip,
çaldığımı söyleyince bütün yazdıklarımı yırttım. Tekrar yazmaya başladığımda
yaşım otuz beş olmuştu.
* Kitap ya da genel olarak yazma konusunu
nasıl seçiyorsunuz? Etkileşim var mı? Yoksa tamamen tesadüf
mü? Yani kurguyu önceden mi belirlersiniz? Yoksa bütün olay örgüsü
siz yazdıkça mı gelişir?
Şiirlerimi genellikle gece 2 veya 3
civarı yazıyorum. Bazen uykumu bölüyor dizeler. Anlık etkileşim ile yazmıyorum.
Beyin ve yürek süzgecinden geçmesi gerekiyor gözlemlerimin. Şiir ve öyküler
böyle. Kendiliğinden dökülüyor. Ancak romanda ana kurgu oluşuyor beynimde.
Olayın gelişimi sonra oluyor.
* Kimsenin okumayacağını bilseniz bile
yazmaya devam eder miydiniz?
Evet. Doğaldır ki, okunacağını
umarak yazar herkes. Ben de umuyorum okunmayı.
* İlk kitabınızı çıkarmaya nasıl ve ne zaman
karar verdiniz?
Yazdığım şiirleri bir arkadaşıma
yollardım. (Yurt dışında yaşıyordum o zamanlar.) Arkadaşım onları bir yayıncı
arkadaşı ile paylaşmış. O da çok
beğenince, bunları basalım demiş. 1992 de yayınlanan ilk şiir kitabımın
hikâyesi böyle.
* İnsanların çoğu "hayatımı yazsam
roman olur" der. Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yazmak bir yetenek
midir?
Herkes yazabilir, ama "iyi, kalıcı,
beğenilen bir eseri yazabilir mi?" sorusu daha doğru olurdu bence. Okuyucuyu
içine çekebilen yazıyı yazmak önemli. Bir yetenek gerekli, evet, ama bu
yeteneğin çok okumakla, matematik ve felsefeyle, gözlemlerle gelişmesi şart. Yazarın sanatın her kolundan kendine bir şey
aktarması şart.
* Yazma ritüelinizden bahseder misiniz?
Mesela hangi ortamda, hangi metaryallerle, hangi müzikle ve nasıl bir coğrafya
da yazmayı tercih edersiniz?
Çalıştığım, günlük yaşam
gereklerini kendim yapan bir insan olduğum için belli bir düzenim yok maalesef.
Ancak yarı emeklilik sonrası biraz daha düzenli yazmaya başladım. Şiirleri gece
yarısı yazıyorum. Eğer ertesi gün erken işlerim varsa o şiirleri yazmak için
uykumu feda etmezsem, sabah o dizeleri unutmuş oluyorum.
Ama deneme ve romanı genellikle öğleden
sonra akşam sekize kadar yazıyorum. Bazen bir hafta evden çıkmıyorum belli bir
bölümü yazmak için. Yazarken hep klâsik batı müziği
dinlerim. Beni dinlendiriyor. Yazmamın tek şartı yalnız olmam ve
telefonun sessizde olması. Yazarken defter ve kalem kullanıyorum önce. Bilgisayarda yazma hızım beynimin
hızına yetişemiyor çünkü.
* Yazmak isteyen ancak nasıl yazmaya
başlaması gerektiğini bilmeyenler için tavsiyeleriniz var mı?
Önce çok okusunlar. Okumak derken ayda
bir kitap falan değil. En az 5-6 kitap. Resim, müzikle ilgilensinler. Sergiler
ve konferanslara gitsinler. Gözlemlerini tuttukları günlüklere aktarsınlar.
İçselleştirsinler. Denemeler yapsınlar ama hemen yayınlamasınlar. İç seslerini
dinlemeyi öğrensinler. Eleştiriye açık olsunlar. Ancak kendi seslerini
aktarmaktan da vazgeçmesinler. Taklitten de kaçınsınlar.
* Bir gün kurgu olmayan bir şey yazmayı
düşünüyor musunuz?
Kastettiğiniz otobiyografi ise hem istiyorum, hem
istemiyorum. Kararsızım bu konuda. Benim hayatım başkaları için neden ilginç
olsun diye düşünüyorum. Ama daha çok deneme yoluyla düşüncelerimi aktarmak
istiyorum. Bunun nedeni de yeni nesillerin bizden çok farklı yaşamaları ve
düşünmeleri. Bu çok normal, ancak her neslin kendinden önce gelen nesillerden
de öğreneceği çok şey var. Ben cumhuriyetin ilk yıllarını yaşayan nesilden çok
şey öğrendim. Köy Enstitüleri’nde ve devamında Öğretmen Okulları’nda öğretmen
olan babam ve arkadaşlarından çok şey duydum dinledim. Bizim onları dinleme-gözleme
olanağımız daha fazlaydı. Hayatlar ortada ve müşterek alanlarda beraber
geçerdi. Oysa şimdi bırakın konu-komşuyu, aile fertleri ile bile aynı odada olunmuyor. Çocuklar-gençler, bilgisayar-telefon başında. Bizlerle zaman geçirmiyorlar. Bizim
düşüncelerimizi duyacak vakitleri yok. Belki yazarsak, benim neslimin görüş ve
düşüncelerinden haberdar olurlar.
Bunun dışında başkasının biyografisini, herhangi bir bilimsel
araştırma yapıp yayınlamaksa kastettiğiniz, hayır düşünmüyorum.
* Bir yazar olarak okuduğunuz ve
beğendiğiniz yazarlar kimler?
Of, bunu cevaplamak çok zor benim için. O kadar çoklar
ki! Ben her ay en az 1500 sayfa İngilizce romanlar okuyorum. Bir o kadar da
Türkçe öykü, roman şiir okumaya çalışıyorum. Yatağımın başucunda en az on kitap
durur benim. Ara-sıra gençliğimde okuduğum klâsikleri tekrar karıştırıyorum.
Bir kaçını saymak haksızlık olur diğerlerine. Ama fantastik edebiyattan hiç
hoşlanmadığımı ve okumadığımı söyleyebilirim.
* En son hangi kitabı okudunuz?
Bu sabah Vikram Seth’in bir kitabını bitirdim. (A
Suitable Boy)
*Yayımda olan sekiz kitabınız var. Son kitabınızın yayımı da neredeyse bir yıl olmuş. Bol okurlu olsun inşallah. Yine de yakında yeni kitap veya yeni projeler var mı?
*Yayımda olan sekiz kitabınız var. Son kitabınızın yayımı da neredeyse bir yıl olmuş. Bol okurlu olsun inşallah. Yine de yakında yeni kitap veya yeni projeler var mı?
Evet, “Dicem Tebüle”-Denemeler ve “Serçe Yürek”-Şiir
2018’de yayınlandılar. Yayına hazırladığım dosyalarım var. Son aşamadalar. İlk
dört kitap bitti ve ikinci basımları yapılmadı.
* Asıl mesleğiniz nedir?
Ben üniversitede İşletme okudum. Ama hiç sevmedim. Öğrenimime
devam edip eğitimde karar kıldım. Halen
İngilizce-TOEFL dersleri veriyorum.
* Yazmak sizin için hayat boyu sürecek
serüven mi? Yoksa yazmayı bırakmayı düşündüğünüz bir zaman var mı?
Bırakmayı düşünmüyorum.
* Günümüzde gençlerin sosyal medya
sitelerinde çok zaman geçirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biliyorum kızacaklar, ama boşa geçen
zaman onlar. Saati sınırlasalar kendileri için iyi olur.
* Günümüz gençliğine üç tavsiye verecek
olsaydınız bunlar ne olurdu?
OKUYUN. Spor yapın. Mutlak sanatsal bir
hobi edinin.
* Kitaplarınızda yayımlandıktan sonra şunu
yazsaydım ya da şunu yazmasaydım dediğiniz oldu mu?
Bazen kurduğum cümleyi beğenmediğim,
keşke şöyle yazsaydım dediğim oluyor doğal olarak. Ama tümden keşke yazmasaydım
dediğim yok.
* Yazmadığınız zaman ne yaparsınız?
Kitap okuyorum. Çalışmadığım akşamlar film
seyrediyorum.
* Kitap fuarlarıyla ilgili düşünceleriniz
nelerdir?
Okuyucu ve yazarı buluşturması açısında yararlı. Ama
ilk zamanların heyecanı ve güzellikleri
biraz kayboldu. Ticari endişeler damga vurmaya başladı. Birçok yazar da
katılmaz oldu.
* Hayatınız boyunca yaşadığınız pişmanlık
var mı?
Doğaldır ki benim de aldığım yanlış kararlar ve
pişmanlıklarım var. Ama düzeltebileceğimi düzeltip, hayatıma devam ediyorum.
* En büyük korkunuz nedir?
Başkalarının bakımına muhtaç olmak.
* Aşk sizce nedir? İlk görüşte aşk var
mıdır?
Aşk kalbin, beynin önüne geçip karar verme yetkisini
ondan alması ve çılgın bir heyecanın kişiyi kaplamasıdır. İlk görüşte aşk var
elbette.
* Okurlarınızla aranızda nasıl bir bağ var?
Sosyal medya okurlarımızla daha kolay iletişime geçme
konusunda harika bir araç. Onlarla iletişimde olmak beni mutlu ediyor. Umarım
onlar da zevk alıyordur.
* Ulaşamadığınız biri ile sohbet etme
şansınız olsaydı bu kim olurdu? Neden?
Bunu hiç
düşünmedim. Ama aklıma gelen ilk isim Atatürk oldu. Beyni öylesine çalışan,
bilgili bir insanla sohbet etmek cesaret isterse de, gene de seçimim Atatürk
olurdu. Sadece dinlemekle bile beyin fırtınası yaşayacağımdan eminim. Hayali bile çok güzel.
Beyni çalışan, ileri görüşlü insanlarla sohbet etmenin
zevki çok ayrıcalıklıdır. Bu konuda da Atatürk’ten daha iyi bir aday gelmiyor
aklıma. Çok zeki bilim adamları var, ama onlar kendi konularında çok iyiler.
Hem strateji uzmanı, hem çok iyi asker, hem devlet adamı, hem devrimler yapan
bir devrimci, hem de geometri kitabı yazan bir öğretmen. Bu kadar çok niteliği
bir arada taşıyan başka bir kişi yok bence.
* Hayatta en çok kıymet verdiğiniz kişi?
Annem ve babam. Beni bugüne getiren güç ve yaşam felsefesini
onlardan aldım. Işıklar içinde uyusunlar.
* Son olarak eklemek istedikleriniz var mı
ya da okurlarınıza mesajınız var mı?
Ben onlar için yazıyorum. Umarım kitaplarımı zevkle
okurlar. Onlarla kitap sayfalarında buluşmak çok güzel. Sizin vasıtanızla, tüm kitap seven kişilere iyi
dileklerimi, selam ve saygılarımı iletmek istiyorum. Bu sohbet için de size çok
teşekkür ederim.
Ne güzel birsöyleşi olmuş.
YanıtlaSilSu gibi
tülin;
SilÇok teşekkürler:)
Soğuk havalarda böyle samimi röportajlar içimizi ısıtıyor. :)
YanıtlaSilTuğçe;
SilÇok teşekkürler tatlım:)
Söyleşi çok güzel olmuş. Seni anlatmışsın. Yüreğine sağlık .
YanıtlaSil