Merhabalar
Yılın son gününe gelmişken, çok güzel bir röportajla haftaya başlayalım.
Aynı zamanda da yılı kapatalım. Ne dersiniz? Bu yılın son konuğu Sevgili Pınar Çağlıner. Kendisiyle çok güzel, keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Sohbetimizle keyifli dakikalar geçirmenizi ve yeni yılın hepinize gönlünüzden geçenlerin kat kat fazlasını vermesini, Allah'tan hastalara şifa, borçlulara eda vermesini dilerim. Sağlık, huzur, mutlu ve başarılı bir yıl sizlerle olsun.
Yeni yazılarımda görüşünceye dek, kendinize iyi bakın.
Hoşçakalın.
Pınar Hanım öncelikle bloğuma hoş geldiniz. Bu güzel röportaj için şimdiden teşekkür ederim. Dilersiniz sorularımıza geçelim.
Aynı zamanda da yılı kapatalım. Ne dersiniz? Bu yılın son konuğu Sevgili Pınar Çağlıner. Kendisiyle çok güzel, keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Sohbetimizle keyifli dakikalar geçirmenizi ve yeni yılın hepinize gönlünüzden geçenlerin kat kat fazlasını vermesini, Allah'tan hastalara şifa, borçlulara eda vermesini dilerim. Sağlık, huzur, mutlu ve başarılı bir yıl sizlerle olsun.
Yeni yazılarımda görüşünceye dek, kendinize iyi bakın.
Hoşçakalın.
Pınar Hanım öncelikle bloğuma hoş geldiniz. Bu güzel röportaj için şimdiden teşekkür ederim. Dilersiniz sorularımıza geçelim.
*
Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Edebiyat dünyasında yaklaşık dört
sene önce adımı duyurmaya başlayan bir yazar ve editörüm. Önceliğim annelik
olan bu hayatta, yazılan kelimelerin yüreklere dokunabilmesini amaçlayarak
yazarlık yolunda yürüyorum.
*
Yazmaya ne zaman başladınız?
Hayatı henüz algılamaya başladığım zamanlarda başladım yazmaya. İlkokul
ikinci sınıfta, deneme tarzlarında her gün yazdığım günlüğüm ile. Ama bir roman
tarzında yazdığım kitap ortaokul ikinci sınıfta.
*
Kitap yada genel olarak yazma konusunu nasıl seçiyorsunuz? Etkileşim var mı?
Yoksa tamamen tesadüf mü? Yani kurguyu önceden mi belirlersiniz?
Yoksa
bütün olay örgüsü siz yazdıkça mı gelişir?
Sıralaması aynen şöyle; bir kitabın kurgusu aklıma düştüğü an, benden
hariç çalışan bir hayal gücü mekanizması var. Öyle bir şey ki; ben ‘bu kitap kurgusu nasıl şekillenebilir?’
demeden, giriş, gelişme ve sonuç hayal gücümün eşliğinde oluşuyor. Son
belirleniyor. ‘Her şey tamam.’ dediğim anda, kelimelere dökülmeye hazır olan
hikaye, ben yazarken şekilleniyor, genişliyor. Ama hiçbir zaman her şeyi
tamamlanmış hikayeye ek bir karakter girmiyor, akış değişmiyor. Zaten bitmiş
olan bir hikayeye ben kelimelerle şekil veriyorum o kadar. Sonunu ben beğenene
kadar, o hikaye aklımın içinde saklambaç oynuyor, ip atlıyor.
*
Kimsenin okumayacağını bilseniz bile yazmaya devam eder miydiniz?
Ben üç kitabımı ve çocuk serisi kitaplarımı da, ‘okurlar bu kitabı neden
almalı?’ sorusuna yanıt verdikten sonra kaleme aldım. Kimse okumaz dediğim bir
kitap, benim okurlara bir şey veremeyeceğim anlamına gelir. Vurgulamak
istediğim öğretiyi, dokunuşu iyi belirlerim. O son sayfa kapandıktan sonra ben
okura, bir duygu armağan etmeliyim. O nedenle; inanmadığım bir şeyi kaleme
almam.
*
İlk kitabınızı çıkarmaya nasıl ve ne zaman karar verdiniz?
Bu karar bana ait değildi. Ben iç dünyamdan taşanları yazıya döken bir
ev hanımıydım. Sevgili Sevil teyzemin Salıncak kitabımı tesadüf eseri okuması
ile kendisi tarafından sunulan dosya basıldı.
*
İnsanların çoğu "hayatımı yazsam roman olur" der. Sizce herkes kitap
yazabilir mi? Yazmak bir yetenek midir?
Burada iki soru var. İlki doğru bir teşhis. ‘Hepimizin yaşanmışlıkları
benzer. Kimi on yıl önce, kimi dün yaşadı benzer olayları. Dokunuluyor bir kere
o kalbe.’ Bu cümleler gerçek bir hayat hikayesi olan UTANDIM kitabından bir
alıntı. Benim hayatımın yollarını sunan bir kitap. Romanlar çıkar, her bir
hayattan. İkinci sorunun yanıtı ise; yazmak bir yetenektir doğru.
Geliştirilmesi gereken, sürekli çalışmak zorunda olduğunuz bir yetenek. Buna
inanıyorum ben. Şimdi size iki sayfayı dolduracak şekilde bir yazı yazmanızı
istesem yazabilirsiniz. Ancak karakter, konu anlatım dili, kurgu ve en önemlisi
son kapak kapandıktan sonra ‘güzel bir kitapmış’ dedirtebilmek zor iş. Bu işi
başarırsanız siz bir kitap yazmış sayılırsınız benim gözümde. O nedenle, kim ne
derece kitap yazabilir sorusuna, her zaman durmadan çalışarak ve önem vererek
bu konuda ilerleyen herkes bir gün mutlaka kitap yazabilir diyebilirim. Stephen
Kıng bile günde 100 kelime yazmazsa, geri kalacağını düşünüyor.
*
Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Mesela hangi ortamda, hangi
metaryallerle, hangi müzikle ve nasıl bir coğrafyada yazmayı tercih edersiniz?
Ben havaalanında uçak beklerken bile kalemimi bırakmadım. Bunun zamanı
ve mekanı beni çok etkilemiyor. Ama beni çok rahat ettiren bir ortam var. Müzik
dinleyerek kaleme aldığımda, nescafem veya çayım yanı başımdaysa değmeyin bana,
üç gün kalkmadan yazarım. Ki Utandım kitabımın yarısını bu ortamda üç günde
tamamlamıştım.
*
Yazmak isteyen ancak nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için
tavsiyeleriniz var mı?
Öncelikle hangi hafızaları daha güçlü bunu bilmeleri onların çok işine
yaracaktır. İşitsel mi, yoksa görsel hafızaları mı daha kuvvetli? Benim görsel
hafızam kuvvetli olduğu için çok çeşitli film seyrediyorum. İnsanları
gözlemlemem her zaman artı oluyor. O nedenle; sizi yönlendiren hafızanızı
keşfettikten sonra, ona eşlik ederek yol almaları kendilerine, kalemlerine çok
büyük yarar sağlayacaktır. Yazarken an gelecek gördükleri ya da duydukları bir
alıntı onları yazarken alıp götürür.
*
Bildiğim kadarıyla Utandım kitabınız kurgu değil. Başka kurgu olmayan kitap
olacak mı?
Evet doğru Utandım başta sona gerçek bir hikaye. Çok istiyorum. Listemde
dahil olan yazılmamış bir kitap. Bunun için niyet ettim. İstediğim ise, tüm
yaşanmışlıklarını bana anlatan o kişiyle bir gün karşı karşıya gelebilmek. Onun
anlatırken, o gözlerinde yaşadıklarını bulduğum an, o kitap çıkacaktır.
*
Bir yazar olarak okuduğunuz ve beğendiğiniz yazarlar kimler?
Stephen Kıng baş tacımdır. Cengiz Aymatov, Yaşar Kemal. Aslında saymakla
bitmez. Bütün değerli yazarlar benim yol arkadaşım olmuştur.
*
En son hangi kitabı okudunuz?
Editörlük yaptığım için iki günde en az bir kitap okuyorum. En son
değerli kalem Sinan Ceylan'ın Fhıllhos adlı kitabını edit ettim yani okudum.
Basıma hazır olan yepyeni bir kitap.
*
Yayımlanan üç kitabınız var. Son kitabınızın yayımının üstünden de zaman
geçmiş. Peki yakında yeni kitap veya yeni projeler var mı?
Basım için renklendirilen çocuk kitabı serim yakında minik okurlarımla
buluşuyor. Dört kitap halinde sunulacak bir seri. İlkokul çocuklarına hayal
güçlerine eşlik ederek tarihimizde yolculuk yapılarak aktarılan çok önemli bir
kitap serisi. Bir ilkokul öğretmenimizin, bir çocuk gelişim uzmanın ve
psikolojik danışman tarafından değerlendirilecek, çocuklarımıza uygunluğu kanıtlanmış
kitaplarımız resimlendirilmesi bittiğinde sunuma hazır olacak. Ayrıca dördüncü
kitabın edit kısmındayım. Yani o hikayede sonlandı ve şekillendiriliyor.
*
Yazmak sizin için hayat boyu sürecek serüven mi? Yoksa yazmayı bırakmayı
düşündüğünüz bir zaman var mı?
Ben
dediğim gibi; henüz hayatı yeni algılamaya başladığım 7 yaşından bu yana
yazıyorum. Bir gün kitap olur düşüncesiyle yazılmamış romanlar gün yüzüne yeni
çıktı. Onlar her daim benimleydi. Benim kitap yazayım diye bir düşüncem hiç
olmadı. Hala da ne zaman kitap yazmalıyım, ne yazmalıyım diye düşünmüyorum.
Onlar sırasını bekliyor benim hayal dünyamda. Mesela dördüncü kitabım olarak
çıkacak yeni romanımı ben iki sene önce yazmıştım ve defterde bekliyordu.
Aslında bekliyor da denemez. Geçenlerde hatırladım. Ben bir roman daha
yazmıştım diye. Kendisini kütüphanemde buldum. Şimdi beraber şekil veriyoruz
kendisine. Şekillenmek üzere bekleyen bir kurgumda hayal dünyamda beni bekliyor.
Hazır bitmiş bir kurguya sahibim. Sadece sırasını bekliyor.
*
Günümüzde gençlerin sosyal medya sitelerinde çok zaman geçirmesini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Sosyal
medya olması gereken bir gerçek. Ancak sosyal medyada gün içerisinde toplam bir
saatten fazla bir kişi zamanını kullanıyorsa, bu hayatında yer alabilecek
güzellikleri yaşayamıyor demektir. Sosyal medyanın adı bence yanlış bu arada.
Sosyalleştirmeyen aksine, belirli bir sınırdan sonra vaktini buralarda tüketen
kişiler asosyal konumuna düşüyor. Ortak medya konabilirdi belki adı. Ya da
başka bir şey. Seyahat halinde dahi bir
ağacın verdiği huzuru göremeyen, hayattan kopmuş, robot vari bir insanlık
kendisini, bizi, toplumumuzu daha ileriye götürmeyeceğine inanıyorum. Tekinsiz,
ruhsuz, katılımdan uzak bir yaşam maalesef ki bizleri duyarsız yapacaktır. O
nedenle, makineye bağlı bir yaşama ben hayır diyorum. Bizim evimizde televizyon
belirli programlar için açılır. Sosyal medyaya ben ve oğlum günde toplasanız
bir saat süre dahil oluruz. Bizim başka bir zamanımız yok.
*
Günümüz gençliğine üç tavsiye verecek olsaydınız bunlar ne olurdu?
İlber
Oltaylı'nın söylediği bir söz çok hoşuma gitti. Diyor ki; "Okuyun
çocuklar. Çok kitap okuyun, okulda size çok az bilgi veriliyor." Okumadan
neyi bilmediğinizi bilemezsiniz. İnsan beyni öyle bir mekanizmadır ki, hangi
konu üzerinde çalışırsanız nöronlarınız o konu için çoğalır. Çoğalan nöronlar
çalıştığınız konu hakkında sizden daha çok bilgi isteyecektir. Yani okumak,
araştırma yapmak, hayatınıza hedef eklemek çok önemli. Ben neyi bilmiyorum,
neyi yapamıyorum? sorularına sahip olmak ve bu soruların peşinden gitmek şart.
Herkesin öğretmeni ilk önce kendisidir. Üçüncü önerimde kendilerini sevmeleri.
Kişinin en yakın arkadaşı, dostu kendisidir. Farkında olmasak da, bize moral
veren ya da moralsizliğe mahkum eden yine bizleriz. Hayatı sevin. Kötü olarak
tabir ettiğiniz yaşanmışlıklarınızı bir tecrübe olarak adlandırır,
öğretisini, öğretilerini cebinize koyarak, kalanına anlamlar yüklemeden devam
ediyorsanız rotanızda huzur olacaktır.
*
Kitaplarınızda yayımlandıktan sonra şunu yazsaydım yada şunu yazmasaydım
dediğiniz oldu mu?
Hayır
hiç olmadı. Bir kitabı bir yere yazarsınız. Deftere ya da bilgisayara. Ancak
asıl iş ondan sonra başlar. Taslak olarak baktığım yazılanı, edit olarak kitap için şekillendirdiğimde
gördüğüm, taslağını yazmak ne kadar kolay ve kısa sürdüğüdür. Her kelimesini,
akışını, anlam bütünlüğünü harf harf incelerim. Bu sırada sizin sorunuzu
yaşarım. Eklenmesi gereken bir durum, ayrıntı var mı diye. Yani edit kısmında
tüm karar uygulanmış olarak biter.
*
Yazmadığınız zaman ne yaparsınız?
Zor bir
soru. Okurum. Her çeşit kitabı incelerim. Editörlük yapmak sorumluluk ve bilgi
isteyen bir çalışma. Bu nedenle dil bilgisi ve cümle konularını çalıştığım çok
oldu. Oğlumla vakit paylaşırız. Onunla hayatın anlamını paylaşırız. İmza
günlerim, söyleşimler olur. Farklı şehirlerde güzel okurlarımla buluşurum.
Karakalem resim yapmak beni çok rahatlatır.
*
Kitap fuarlarıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Okur ve yazarın buluşabildiği sevgi dolu merkezler diyebilirim. Benim
çok güzel anılara sahip olduğum merkezler.
*
Hayatınız boyunca yaşadığınız pişmanlık var mı?
Yok. Utandım derken bunu çok net bir şekilde anlattım kitabımda.
*
En büyük korkunuz nedir?
Bir korkum yok. Aklıma gelmeyen olayları çok kısa süre içinde ard arda
yaşadım ben. Yani hayatın her an bir ce-e yapabileceğinin farkındayım. Bu
nedenle korku denilen şey, olmamasını istediğiniz şeylerin, olmaması için
elimden gelenin en iyisini yapar, gerisini seyrederim.
*
Aşk sizce nedir? İlk görüşte aşk var mıdır?
Ben ilk görüşte aşka inanırım. O anlatılamaz. O andan sonrası da iki
kişiye kalmıştır. Duyumsanan hisler ne derece korunur ve karakterlere ne kadar
uyum sağlarsa aşkın rengi de ona göre belli olur diye düşünüyorum.
*
Okurlarınızla aranızda nasıl bir bağ var?
Ben iki gün sosyal medyaya girmeyince, nasıl olduğumu soracak kadar
sıcak bir bağ var. Genelde her okurun yaşadıklarına paralel olan kitaplarım
olduğundan, birbirimizin yüreklerine ulaşabildik. Onlar beni çok seviyor, ben
onları daha çok seviyorum. Çeşitli şehirlerden bulundukları şehirlerin meşhur
olmuş tatlarını bana gönderenler çok. Daha ne istenir ki?
*
Ulaşamadığınız biri ile sohbet etme şansınız olsaydı bu kim olurdu? Neden?
Benim ulaşamadığım biri var. Ama ne kimliğini biliyorum şu an, ne de
nerede yaşadığını. Gözümün önünde onun dizlerinin önüne çömelmiş dinleyişim
mevcut. O gerçek hikayeyi dinliyorum. Kitaba işlemek için. Bu güzel görüntü
beni bir gün o kişiye ulaştıracak. Onun haricinde ulaşmak istediğim kimse
olmadı.
*
Son olarak eklemek istedikleriniz var mı ya da okurlarınıza mesajınız var mı?
Bu uzun yolda emeklerken, yürürken, koşarken, beklerken sizin yanınızdan
ayrılmayan tek bir kişi var. Kendiniz. Onu sevin, hediyelerle şımartın, o
bilgiye aç, ona bilgiyi sunun. Onu gezdirin, gülümsetin ve deyin ki; 'ben
kendimle mutluyum ve mutlu olmak adına emek vereceğim.'
Pınar
Hanım keyifli bir sohbet oldu. Umarım ilerleyen zamanlarda sizi yine bloğumda
konuk edebilirim. Zaman ayırıp röportaj yaptığınız için tekrar teşekkür ederim.
Yolunuz açık, okurunuz bol olsun.
Sevgi paylaşıldıkça çoğalır. İnanıyorum ki, burada paylaşılanlar sevgiye
dönecektir.
Kitap kurgusu ile ilgili alanı tekrar tekrar okudum.Zira kafasında kurgu olup bir türlü yazmaya cesaret edemeyenler için ders nitelikte..Genç yazarımıza başarılar diliyorum.Bize bu yazar ve kitapları anlatan siz editöre çok teşekkür ederim.Herkese mutlu yillar
YanıtlaSilSibel Özer;
SilÇok teşekkürler canım. Sana da mutlu yıllar olsun :)
Sevgiler.
SilÇok güzel bir söyleşi olmuş ama doğru söylüyor okulda çok az bilgi veriliyor gençlerde bilinçli olup kendilerine bir şeyler katmaları gerek.
YanıtlaSilSessiz Haykırış;
SilMaalesef ki öyle:( Çok teşekkürler.
rica ederim müdürüm
SilÇokkkkk güzel bir röportaj okudum. Emeğine sağlık canım. Nice mutlu sağlıklı yıllar dilerim 😊🌷🤚
YanıtlaSilYıldız;
SilÇok sağol canım. Sana da mutlu yıllar :)
Pınar Hanım'ın faydalı olacağına inanarak kitap yazması imrenilecek bir duygu. İnanmak ve başlamak gerek.. Tebrik ederim. Başarılar..
YanıtlaSilEn Nefis Tariflerim;
Silİnanmak başarmanın yarısıdır. Çok teşekkürler :)
Çok teşekkür ederim. Çok keyif aldım bende. Sevgiler.
SilÇok güzel bir röportaj böyle yazıları yazma işi ile uğraşanların okumasında fayda vardır. Teşekkürler.
YanıtlaSilSevgiler.
SilKeyifli bir röportaj olmuş. Yazmaya başlama da en güzel başlangıç günlük yazmak sanırım.
YanıtlaSilErhan Çakırlar;
SilÇok teşekkürler:) Günlük tutmak çok güzel bir şey :)
Merhabalar.
YanıtlaSilGenç yazarımıza başarılar dilerim. Herkes düşünür, fikirler ortaya atar, ama bir türlü kaleme alamaz. İşte yazmak, biraz da Allah vergisidir. Kitaplarını takip ettiğim ama ismini burada vermeyeceğim, ilahiyatçı bir yazar var. Hocanın bilgisi ve ilmi o kadar geniş ve zengin ki, ama kitaplarında hitabet gücü yok, Türkçe yok, haliyle insan hem okurken, hem de okuduğunu anlamaya çalışırken zorlanıyor. Bu güzel röportaj paylaşımınız için teşekkür eder, emeğinize sağlıklar dilerim.
Yeni yılda umutlarınız gerçek, mutluluklarınız sonsuz olsun. Mutlu yıllar dilerim.
Recep Altun;
SilHitap yeteneği herkeste yoktur. Bilgi önemli ama hitap olmadıktan ve akataramadıktan sonra maalesef yetersiz kalıyor. Size de mutlu yıllar olsun :)
Teşekkür ederim Recep Bey.
SilBiz de tanımış olduk yazarımızı sayende. Teşekkürler! :)
YanıtlaSilTuğçe;
SilBen teşekkür ederim canım :)
Çok memnun oldum. Sevgiler.
SilYazarın başarılarının devamını diliyorum. Hepimiz için hayırlı bir yıl olsun umarım..
YanıtlaSilYeşim;
SilÇok teşekkürler canım. İnşallah güzel bir yıl olsun :)
Çok teşekkür ederim. Sevgiler.
SilÇok keyifli olmuş, sayenizde yeni yazarları tanıma fırsatı buluyoruz. Teşekkürler..
YanıtlaSilBeyaz Yakalı;
SilBen teşekkür ederim :)
ayy iki arkadaşımız da sohbet yapmış iki yeni yazarla, biri gizem mor düşler diğeri de nur. iyi oluyo böyle tanıyoz bir dolu bilmediğimiz insanı yaaa. burdan anlaşılıyo ki, yazan çok ama acaba kim okuyo. çünküü, kitap satışları düşük bizde. şimdi çok da zam geldi kitaplara. geçen bir kitaba baktım da kırkiki lira idi roman. o ne yaaa :) sen de azalt biraz almayı :)
YanıtlaSilDeep;
SilYeni yazar tanımak güzeldir:) Kitap fiyatlarının düşmesi lazım. Ben bir süre maalesef alamayacağım. Çünkü son zamanlarda gene abarttım. Elimdekileri okumam için zaten bana çok sene lazım :)
evet alma tabii. oku elindekileriii :) bitir öyle al. sen almayı sefiyon galibaaa :)
SilAlmayı sevmekten ziyade merakla beklediklerim, uzun zamandır takip ettiklerim ki bunlar indirime girenler oluyor, bir de uzun zamandır takip ettiğim ve basımı tükeneceklere göre alıyorum kitapları. Bu nedenle de bende alınacak kitap hiç bitmiyor :)
SilHer mekanda yazabilmesi çok hoşuma gitti.Özel bir ritüele gerek duymuyor.Teşekkürler şeker :)
YanıtlaSil