Merhabalar
Konya'ya kadar gidip tabii ki de Şems-i Tebrizi Türbesini ziyaret etmeden dönemezdik. O zaman türbe gezisine başlamadan önce Şems-i Tebrizi'yi tanıyalım.
Asıl ismi Mevlana Muhammed Bin Ali olan Şems-i Tebrizi 1185 yılında dünyaya gelmiştir. Babası Melik Dad oğlu Ali'dir ve "Şemseddin" dinin güneşi lâkabıyla anılmıştır.
Küçük yaşlarında manevi ilim ve tahsilinde gösterdiği kabiliyetiyle dikkat çekmiş, din ilimleri tahsilinden sonra Tebrizli Ebubekir Sellaf'a mürid olmuş, feyz almaya çalışmış ve bundan dolayı da diyar diyar dolaşmıştır. Gezginliğinden dolayı kendisine "Uçan Şemseddin" yada "Şemseddin Perende" denilmiştir. Tebriz'de ise hakikat arifleri ve tarikat pirleri "Kamil-i Tebrizi" adını vermiştir.
Secaslı Şeyh Rukneddin, Tebrizli Selahattin Mahmut ile ünlü mutasavvıf ve büyük alim olan Necmüddin Kübra'nın halifelerinden Centli Baba Kemal' intisap ederek feyz almıştır. Hz. Muhammed (S.A.V.)'in güzel ahlâkını örnek alan Şems, içindeki arayışlar ve manevi işaretlerle Hz.Mevlana'yı bulmuştur. Kılık-kıyafete önem vermeyen Şems, Mevlana ile üç buçuk yıl süren beraberliğinde Mevlana'nın hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş, ilahi aşkta eriterek, kamil bir Hak aşığı yapmaya muvaffak olmuştur.
Mevlana Celaleddin Rumi Şems Şam'a geri döndüğünde yokluğuna dayanamaz. Şems'i kabullenemeyen kimseler tarafından Şems'le ilgili ileri geri sözler çıkar. Fakat Mevlana onlara şöyle cevap verir: " Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalış söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler, ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lakin siz bunların hiçbirinizi göremezsiniz."
Celaleddin oğlu Sultan Veled'in çağrısı üzerine Konya'ya gelen Şems, şehirden bir daha ayrılmasın diye kızıyla evlenmeye kendisini ikna eder. Kız Celaleddin'in evindeki evlatlık Kimya Hatun'dur. Kimya hatuna gizli aşk besleyen Alaaddin'in bu durumu hazmedememiş olması, Şems'in aleyhinde konuşanların yanına geçmesini sağlar.
Şems-i Tebrizi'nin 645 Miladi 1247 tarihinde şehit mi edildi? yoksa geldiği gibi kimseye haber vermeden Konya'yı terk mi etti? kimse bilmez.
Şu anda Konya'da Şems makamı olarak bilinen, halk ve bilhassa Mevlevilerce Mevlana türbesinden önce ziyaret edilen mescit-türbe de bulunan mevcut sanduka, boş mudur? yoksa Mehmet Önder Bey'in hatırasında anlatıldığı gibi, Şems gerçekten burada mı mefdundur? bilinmez. Ancak bilinen gerçek şudur ki; Allah velilerinin kalblerde yaşadığıdır.
Niğde'de bulunan Kesikbaş Türbesi'de Şems'e izafe edilmektedir. Çeşitli rivayetler süslenmiş olan Tebriz'de Geçil denilen mezarlıkta, Hoy'da, Pakistan'ın Multon şehrinde Şems türbeleri veya makamları vardır. Şems Pakistanlılara göre Konya'dan bir gece yarısı gizlice ayrılarak Hindistan'a geçmiş, meczup ve perişan halde yıllarca ormanlarda dolaşarak Multon şehrinde vefat etmiştir.
Şems'i tanıdığımıza göre o zaman türbe fotoğraflarıyla sizleri başbaşa bırakıyorum.
Yeni yazılara kadar, keşiflere, okumalara devam. Gülümseyin. Sevin. Bu ikisi olmadan hayat çekilmez.
Hoşçakalın.
Teşekkürle bu güzel bilgiler ve resimler için Beyda'cığım. Ruhu şad olsun. Sinan Yağmu'un bu konuda yazdığı serileri takip etmiştim :))
YanıtlaSilO seriler bende de mevcut ama okumaya fırsat bulamadım. Aklıma gelmişken aralara alayım canım. Rica ederim. Sevgiler :)
SilÇok ilginç hikayeler, Hindistan ormanlarında brrr onca vahşi kaplan, Kobra filan şansı olamaz zaten:( ah doğduğum yer inşallah bir gün giderim emeğine sağlık:)
YanıtlaSilİnşallah gidersin ablacığım. Çünkü gerçekten çok güzel ve manevi bir şehir :)
SilNe kadar samimi ve içten bir şehir değil mi Konya? :) Bu güzel gezi yazısı için teşekkürler! :)
YanıtlaSilEvet Konya çok güzel bir yer. Mutlaka herkesin gitmesi ve gezmesi gereken bir şehir. Sevgiler canım :)
SilTebrizi yi ve felsefesini cok seviyorum :) cok güzel anlatmissin canm eline saglk
YanıtlaSilBende çok seviyorum canım. Rica ederim :)
Sil