Ana içeriğe atla

Konya Mevlana Celaleddin Rumi Türbesi 1

Merhabalar

Geçen yıl temmuz ayında günübirlik Konya seyahatimiz olmuştu. Bloğumu takip edenler hatırlayacaktır sanırım. Her ne kadar Konya seyahatimdeki notlarımı ardı ardına vermemiş olsam da, zamanı geldikçe bir kaç yayın paylaşmıştım. Şimdi sırada Konya'ya asıl gitme sebebimiz olan Mevlana Celaleddin Rumi Türbesi ile devam edeceğim.
Yayını Türbe ve Külliye şeklinde iki part halinde yayınlayacağım. Zira gezi yazılarımda her zaman çekebildiğim tüm fotoğrafları yüklemeye çalışırım ki; olur da gidememiş olan var ise en azından gidip görmüş ve gezmiş kadar olsun diye. Mevlana Celaleddin Rumi Türbesini de özellikle çokça fotoğrafla yayına alıyorum. Sevgi ve hoşgörü elçisi olan Mevlana'nın türbesini göremeyenler, gidemeyenler dünya gözüyle görsün istedim. İlk baştaki fotoğraf Mevlana'nın kendi kabristanıdır. Diğer fotoğraflarda türbede kabristanları bulunan alimlere aittir. Konya'ya gelirseniz mutlaka görmeniz gereken bir yerdir Mevlana Hazretleri'nin türbesi. Zaten türbe içine girdiğinizde kendinizi çok başka hissediyorsunuz. Benim türbeye ikinci kez gidişim ve umarım yeniden ziyaret etme şansım olur.

Mevlana türbesindeki fotoğraflarla sizleri baş başa bırakmadan önce Mevlana Hazretlerinin kimliğinden ve hayatından biraz bahsetmek istedim.

Mevlana Celaleddin Rumi 30 Eylül 1207 yılında Afganistan sınırlarındaki Horasan'ın Belh yöresinde bulunan Vahş kasabasında doğmuştur. Babası  Hüseyin Hatibi oğlu Muhammed Bahaeddin Veled "Sultan-ül Ulema" yani Alimlerin Sultanı unvanı ile tanınmıştır. Annesi Belh emiri Rükneddin kızı Mümine Hatun'dur. Babaannesi ise Harezmşahlar hanedanından Türk Prensesi Melike-i Cihan Emetullah Sultan'dır. Asıl ismi Muhammed olup, lakabı ise Celaleddin'dir. Şeyh Sadreddin Konevi'nin sohbetlerinden bir gününde kendisine Mevlana diye hitap etmesinden sonra Mevlana unvanı ile anılmaya başlanmıştır. Mevla'nın anlamı Efendimiz demektir. 

Mevlana'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olduğundan çocukluğunun ilk yıllarını Belh şehrinde geçirmiştir. Sultanla arasında geçen diyaloglarda aralarında fikir ve inanç ayrılıkları bulunmasından dolayı her ne kadar tüm akrabaları bu şehirde olsa da, terk etmek zorunda kalmıştır.(1212) Buradan ayrıldıktan sonra ailesi ile birlikte Nişabur'a yerleşmişlerdir. Burada mutasavvıf Feridüddin Attar'ın dikkatini çekip, beğenisini kazanmıştır.

Babası Bahaeddin Veled Nişabur'dan ayrıldıktan sonra Şam, Malatya, Sivas, Kayseri ve Niğde yolundan Karaman'a (Larende) gelmiştir.(1221) Ailesiyle yaptığı bu yolculuk esnasında Kabe'yi ziyaret ederek, hac vazifesini gerçekleştirme imkanı da bulmuştur. Mevlana'nın babasına ilgi ve sevgi o kadar büyüktür ki, bulunduğu her şehirde Sultanlar ağırlamak için araya elçiler ve hatırı sayılır kişileri sokmaktaydılar. Ancak kendisi alçak gönüllülüğünden dolayı medreselerde konaklamayı tercih etmiştir.

Mevlana ailesi ile birlikte Karaman'da 7 sene kalmış ve babasının müridlerinden biri olan Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile 1225 yılında evlenmiştir. Sultan Veled ve Alaeddin Çelebi adında iki çocuğu dünyaya gelmiştir. 1228 yılında Sultan Alaeddin Keykubad'ın çağrısıyla ailesiyle birlikte Konya'ya yerleşir ve kendilerine İplikçi Medresesi tahsis edilir.

Mevlana'nın babası 1231 yılında vefat edince Selçuklu Sarayı'nda gül bahçesi adı verilen yere defnedildi. Babasının vefatından sonra müridleri Mevlana'nın etrafında toplanmaya başladılar. Mevlana medreselerde vaazlar veriyor ve onu dinlemek isteyenlerde medreseleri dolduruyorlardı. Bu olay bir yıl kadar sürdükten sonra medresenin bütün yükünü omuzlayan ve içinde büyük bir boşluk hisseden Mevlana, babasının ileri gelen müridleri tarafından Seyyid Burhaneddin Muhakkik'in yardımıyla karşılaşır.

Seyyid Burhaneddin Mevlana'yı o dönemde geçerli olan sınavlara sokar ve göstermiş olduğu büyük başarılar neticesinde Mevlana'ya "Bilgide eşin yok, gerçekten seçkin bir ersin. Ne var ki baban hal ehli idi, sen söz (kal) ehlisin. Sözü bırak onun gibi hal sahibi ol. Buna çalış ancak o zaman onun gerçek varisi olursun, ancak o zaman güneş gibi alemi aydınlatabilirsin." dedi.  Bu sözlerden sonra Mevlana Seyyid Burhaneddin'e 9 yıl müridlik eder. Şam ve Halep medreselerşnde öğrenimini tamamlar.

Konya'ya 1244 yılında Şemsi-i Tebrizi adında biri gelir. İnanca göre Konya'da Şems aradığını bulacaktır ve bunun üzerine İplikçi Medresesi'ne gider. Mevlana ile karşılaşır. Sorduğu sorular neticesinde "Allah Allah" diye haykırır. Mevlana'yı kucaklar. Çünkü aradığı O'dur. Bunun üzerine Şems ve Mevlana medresede bir odaya kapanıp halvet olurlar. Halvet iki kişilik kesin bir yalnızlık demektir. Kaynaklara göre değişen bazılarında 40 gün, bazılarında 6 olay geçen bu halvet süresinde Mevlana'nın hayatında çok büyük değişiklikler olur. Kendini tamamen Şems sohbetlerine verir. Onu dinler ve onda kaybolur. Hakk'ı anlamak ve birbirlerine ayna tutmak için günlerce süren halvetlere girerler. Mevlana'nın bu davranışları halkın tepkisini çeker. Çünkü artık medreselerde ders ve vaaz vermiyordur. Müridleri ile ilgilenmiyordur. 1245 yılında dedikodular çığırından çıkınca Şems kimseye haber vermeden ortadan kaybolur. 

Mevlana Şems'in gidişine çok üzülür. Yemeden, içmeden kesilir. Gazeller yazıp, söyler. Yüreğinde bulunan ayrılık acısını anlatır. Oğlu Sultan Veled Şems'in Şam'da olduğunu öğrenince hemen Konya'ya geri getirir. Mevlana çok sevinir. Ancak dedikodular yeninden ortaya çıkınca 1247 yılında Şems tamamen ortadan kaybolur.

Şems'in son gidişinin ardından Mevlana daha büyük acılar çekmeye başlar. Gece gündüz gazel ve sema eder. Ağlayışları, üzüntüsü ve yakarışları herkesi üzer. Mevlana Şems'te mutlak kemalin varlığını görmüştür. Mevlana'yı hazır bir lamba olarak gören ilim adamları, Şems'i ise bir kibrite benzetirler. Yanan aslında Mevlana'dır. Şems sadece kibriti çakmıştır. Şems'in yokluğundan inzivaya çekilen Mevlana 17 Aralık 1273 yılında 66 yaşında hayatını kaybeder.

Mevlana'nın bilinen en üslü eseri Mesnevi'dir ve 1278 yılında tamamlanmıştır. Eserlerinin dili Farsça'dır. Mesnevi uzun yazıların yazılmasına elverişli olan, divan şiirinde bir nazım türüdür. Mevlana'nın 6 ciltten oluşan eserine Mesnevi adı verilmiştir. En eski Mesnevi nüshasına göre beyit sayısı 25618 olup, rivayete göre Mevlana'nın Mesnevi beyitlerini, sema ederken, yürürken, otururken, gezerken söylediği, Hüsamettin Çelebi'nin ise sürekli yazdığı belirtilmektedir.

"Birlik Dükkanı" olarak nitelendirdiği eserinde İran, Hint, Yunan, Roma mitolojisi; erenlerin kıssaları, aşıkların masalları, halk öyküleri, Allah aşkı, peygamberlerin mucizeleri ve melekler gibi sayısız birçok konudan bahsedilmiştir. Eserde akla gelebilecek hemen her konu anlatılırken, ayet ve hadislerle desteklenmiştir olup, bir çok yabancı dile de çevrilmiştir. 

Eserleri:
Mesnevi
Büyük Divan (Divan-ı Kebir)
 FihiMa-fih (Ne Varsa İçindedir)
Mecalis-i Seba (Mevlana'nın 7 Vaazı)
Mektubat (Mektuplar)
                  
17 Aralık olan Mevlana'nın ölüm yıldönümü, Şeb-i Aruz olarak adlandırılmaktadır. Mevlana'nın vuslata eriştiği bugün "düğün gecesi" anlamına gelir. Rabb'ine duyduğu aşktan dolayı Mevlana kavuşma veya düğün gecesi demiştir. Sadece İslam aleminde değil tüm dünyada saygı gören Mevlana hakkında birçok övgü ve söz bulunmaktadır.

Mevlana'nın ömrünün özeti üç kelimedir. "Hamdım, Piştim, Yandım."

Yeni yazılarımda görüşünceye dek, sizleri türbe fotoğraflarıyla baş başa bırakıyorum. Kendinize iyi bakın. Okumaktan zarar gelmez. Okuyun.

Hoşçakalın. 
























































Yorumlar

  1. herkesın bır kere gıdıp gormesı gereken yerlerden bır tanesi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle öyle. Ölmeden önce yapılacaklar listesinde olması gereke bir madde olmalı Mevlana Hazretlerinin türbesini ziyaret etmek.

      Sil
  2. Gitmek istediğim şehirler arasında Konya. Türbe ve camii ziyaretlerini ben de pek severim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah bir gün gidersin canım. Mutlaka gitmelisin de :)

      Sil
  3. Güzel kareler... Mutlaka gidilmesi gereken yerlerden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle herkes gitmeli.:) Orada insan bambaşka bir ruh haline bürünüyor. Maneviyat önemli...:)

      Sil
  4. Konya benim doğum yerim ama bir türlü gidemedim, çok görmek isterim, bol fotoğraflarla çok güzel olmuş, emeğine sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaaa Müjde abla. Çok sevindim seni mutlu ettiğime. Umarım bir gün gitme şansın olur. Zira çok güzel bir yer. İnsana huzur veriyor.

      Sil
  5. Tarihi gezileri çok seviyorum bu güzel yazı için teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım gitme şansın olur. Tarihi yer gezileri gerçekten çok güzel ve çok anlamlı :)

      Sil
  6. Çok güzel yazı olmuş. Fotoğraflarsa harika.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Biraz geç oldu ama sonunda oldu. Gideli neredeyse senesi gelecek :)

      Sil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Can Yücel - Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim

Can Yücel Ben - Hayatta En Çok Babamı Sevdim Hayatta ben en çok babamı sevdim

Jane Austen - Gurur Ve Önyargı

Merhabalar Uzun zamandır -ki bu yıllara tekabül eder- okumak istediğim ve okuyamadığım kitaptır Gurur ve Önyargı.

Ahmed Arif - Hasretinden Prangalar Eskittim

Ahmed Arif - Hasretinden Prangalar Eskittim Seni, anlatabilmek seni.

Kristin Hannah - Gümüş Gözyaşları Kitap Tanıtımı

Ailenin ve aşkın gücüne dair muhteşem bir roman…

Doğu Ekspresi Turu

 

Zeynep Sahra - Elmalı Turta

Merhabalar Zeynep Sahra'nın Ayçöreği hikayesi Elmalı Turta ile son sürat devam ediyor. Öncelikle yeniden belirtmek istiyorum bu kitap Ayçöreğinin devam kitabı. Yani öncelikle Ayçöreğini okumalısınız.

Ayşe - Aşk Nöbeti

Merhabalar Ayşe'nin Aşk Nöbeti kitabını çıktığı dönemlerde yorumlarına istinaden almıştım ancak bir türlü okuma fırsatına erişememiştim.

Detoks İçeceği

Merhabalar Son zamanlarda kendimi detoks içeceklerine adamış durumdayım.

Kapı Önü Dedikoduları - Türklerde Düğün Provası Yapılırsa Ne Olur?

Merhabalar Kapı Önü Dedikoduları bölümünde aslında sevgili Zuzu'm çok güzel şeyler paylaşıyor ve o bölümün ona özel olmasını isterdim.

Zeynep Sahra - Ayçöreği

Merhabalar Zeynep Sahra'nın kitabını yaz tatiline gittiğimde 3 gün içerisinde bitirdim ama kafamı toparlayıp yazısını yazma fırsatını bir türlü bulamadım. Üzerinden daha da uzun zaman geçmeden sizlere kitabı anlatalım.